NATO bombalama kampanyasında aşağı yukarı 500-1200 sivilin öldüğü ve 5500 kişinin de yaralandığı söyleniyor. Bunların çoğu da Belgrad’da gerçekleşmiş. Dolayısıyla olayı hatırlayan, kızan, incinmiş bir çok kişi olması normal.Ancak binanın korunup korunmayacağı; nasıl korunacağı; neyin hatırlanmak istendiği gibi konuların da hâlâ tartışmalı olduğu bu nedenle böyle bir tartışmadan uzak durmak için bir şey yapılmadığı da düşünülebilir. NATO bombalama kampanyasında aşağı yukarı 500-1200 sivilin öldüğü ve 5500 kişinin de yaralandığı söyleniyor. Bunların çoğu da Belgrad’da gerçekleşmiş. Dolayısıyla olayı hatırlayan, kızan, incinmiş bir çok kişi olması normal. Foto 2 (Eski İçişleri Bakanlığı binasının çevrildiği metal kaplamalar) Bugün artık Sırbistan, bir AB aday ülkesi. AB üyesi olmak NATO üyesi olmak anlamına gelmiyor elbette. Sırbistan, NATO ile başka alanlarda işbirliği yapsa da aralarında 25 yılı henüz dolmamış bu geçmişten dolayı iyi bir ilişki yok. Sırbistan, zaten tarihi anlamda Rusya ile daha kuvvetli bir bağa sahip olduğundan, NATO üyesi olarak, Rusya ile ilişkilerini gözden çıkarmayı zaten tercih etmeyecektir. Diğer yandan, Rusya’dan kaçmak durumunda kalan Rusların rahatça yaşamak için seçtikleri ülkelerden birisi Türkiye ise diğerleri de Gürcistan, Ermenistan ve Sırbistan. Dolayısıyla tarih bir yandan olumsuz tekerrür üretirken, olumlu tekerrür imkânı da veriyor aslında. NATO bombalaması gibi bir olayın aynı ülke içinde özellikle otonomi üstünden farklı hatırlanma biçimlerini gündeme getirmesi, oldukça ilginç aslında. Keşke bu konu da onarıcı bir şekilde gündeme gelseydi diye düşünüyor insan. Daha önce burada Bask bölgesi üzerinden anlattığım gibi, onarıcı bir yürüyüş yapılarak, nelerin bombalandığı, kimlerin başına neler geldiği anlatılsa ne güzel olurdu aslında. Ama Sırbistan da herhâlde bu tarz bir bakıştan henüz çok uzak. --- [1] Bu olaya dair kısa bilgi için bkz: https://en.wikipedia.org/wiki/NATO_bombing_of_Yugoslavia.
24 yıl sonra NATO’nun bombaladığı Sırbistan
İdil Elveriş
NATO bombalaması gibi bir olayın aynı ülke içinde özellikle otonomi üstünden farklı hatırlanma biçimlerini gündeme getirmesi, oldukça ilginç aslında. Keşke bu konu da onarıcı bir şekilde gündeme gelseydi diye düşünüyor insan.
KİM, NASIL HATIRLIYOR?
17-20 Mart 2023 tarihlerinde Sırbistan’daydım. Belgrad’ı daha önce üç defa görmüştüm. Bu ziyaretimde en son dokuz sene evvel gördüğüm Belgrad’a gitmekle kalmadım. Sırbistan’ın ikinci büyük şehri Novi Sad’a da gittim. Hızlı ve ayrı bir tren hattı inşa edilmişti iki nehir kenarındaki bu şehirler arasında. Ayrı bir istasyonu vardı bu hattın. Belgrad’a AB’den bolca para akmıştı, eksisine göre çok daha fazla inşaat ve bakım vardı tüm şehirde. Bu kadar güzel bir şehrin yıkık dökük olmasına insanın içi el vermediğinden bu oldukça güzel bir gelişme aslında. Ama dünyada her yer keşfedilmesi ertesi aynı pahâlılaşma, kalabalıklaşma, turistikleşme, yaşanmaz olma sarmalından geçtiği için insan bir yandan da endişeleniyor.
Novi Sad’ı ilk kez gördüm. Her ne kadar iki şehirde de bolca art-nouveau bina olmasına rağmen Belgrad’a göre burası daha bir Avusturya-Macaristan karakterine sahip göründü gözüme. Ancak Novi Sad’ın asıl özelliği, ülkenin Macaristan’a bir buçuk saat uzaklıkta, ayrı bir parlamentosu olan yarı otonom bölgesi olması.
Bu otonomi olmasın diye Kosova ile bir savaş yaşandığı ortadayken, bu sonucun 2006’daki anayasa değişikliği ile gerçekleşmiş olması oldukça ilginç geldi bana. Nitekim taksi şoförü bizi tren istasyonundan şehir meydanına bırakırken “Parlamento burada” dediğinde, “neyin parlamentosu” diye düşündüğümü ve böyle bir konu olduğunu bile bilmediğimi fark ettim.
Sırbistan aslında yıkılan Yugoslavya’da kurulan yeni cumhuriyetlerde azınlık olan bir çok Sırp’ın ülkeye gelmesi nedeniyle Sırpların sayısı artmış bir ülke. Ancak buna rağmen hâlen etnik açıdan homojen değil. Dahası bu bölgedeki çeşitliliğin anlaşılması açısından dokuz farklı komşuya sahip olduğunu da söylemeli. Bunlar: Macaristan; Romanya; Bulgaristan; Arnavutluk; Kuzey Makedonya; Karadağ; Bosna Hersek; Hırvatistan ve Kosova. Haydi son beşi ile Yugoslavya’da aynı ülkedeydi bir zamanlar ve etnik açıdan Arnavutlar dışında en azından Slavlık ortak paydası vardı.
Ancak etnik ve dil paydalarının savaş önleyici bir tarafı olmadığını da yine Yugoslavya savaşında gördük. Yugoslavya zamanlarında Sırbistan’ın başkenti Belgrad ülkedeki başkent ama aynı zamanda en önemli şehirdi. Savaşın bitiminden beri Kosova ile ilişkiler hâlen çok iyi değil ama geçmişe göre, en azından bir çok konuya çözüm getirmek için konuşuyorlar. Kosova’yı, Sırbistan hâlen tanımasa da bir çok ülke tanımış durumda. Nitekim havaalanından şehre giderken “Kosova, Sırbistan’dır” yazısını da bir üst geçitte görmek mümkün.
Böyle bir yakın geçmişi olan ülkenin ikinci büyük şehrinde yürüyerek, şehrin karşı yakasında yer alan tepedeki Petrovaradin Kalesi’ne çıkmak istedim. Bunun için Tuna nehrini geçmek gerekiyordu ve su yüzünde eski köprünün ayakları olduğunu anladığım taşlar gördüm. Yerine yeni bir köprü yapılmıştı. Bu yeni köprünün hemen başında ise NATO’nun şehri bombaladığı[1] sırada köprüde bulunduğu ve bu nedenle öldüğü anlaşılan 29 yaşındaki Oleg M. Nasov isimli bir Novi Sadlı için Sırpça ve İngilizce bir anma yazısı vardı. Son derece sade ama yine de ölmüş birisini adı, yaşı ve ölüm sebebi ile anan ve olaya dair bir yorum içermeyen bir metin. Bu bile bu şehir ve otonom yönetimi hakkında insana bir fikir verebiliyor.
Foto 1
(Varadin Köprüsünde ölmüş Novi Sadlı için anma büstü)
Belgrad başkent olması nedeniyle tabii ki Novi Sad’a göre daha fazla yerin bombalandığı yer. Şehrin birkaç tane yerinde buna dair anıtlar bulunuyor. Bunlardan hiçbirine gitmedim ve orada yazan yazıları Novi Sad’daki ile karşılaştırma imkanına sahip değilim. Ancak burada dikkat çeken, İçişleri Bakanlığı binalarının hâlâ aynı yıkık durumda şehrin içinde bırakıldığını görmek. Nitekim o binanın ne olduğunu da bana bir taksi şoförü söylemişti. Her gelişimde burada bir şey yapılmış olmasını bekledim ve elbette şehre ilk kez gelen ve bu olayı bilmeyen yahut hatırlamayan birisi için binanın niye bu hâlde olduğu çok görünür değil.
Yıkılmış, belki de kaza geçirmiş eski bir bina olarak görülebilir. Aradan geçen bunca zamana rağmen, binanın etrafı metal plakalar, belirli bir gururla selam veren güzel bir kadın bir asker ve arkasındaki başka askerlerle kaplıydı. Diğeri ile kıyaslandığında bunun çok daha askeri, gururlu ve siyasi bir mesaj içerdiği açık.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi