Adalet ve Kalkınma Partisi ve öncüsü sayılabilecek Fazilet Partisi, halihazırda birer seçim yenilgisi aldılar. 2015 Haziran seçimlerinde AKP meclis çoğunluğunu yitirdi. Ancak muhalefet partileri mecliste birlikte hareket ederek meclis başkanı dahi seçemediler. Millet İttifakı seçimleri kazandıktan sonra  parlamentoda 301’i bulamazsa HDP’ye, HDP ile işbirliğinde sorun çıktığında da  Cumhurbaşkanının yetkilerine muhtaç olacak. Adalet ve Kalkınma Partisi 20 senedir iktidarda. AKP öncesinde de 1995 seçimlerinde Refah Partisi birinci parti oldu. Refah Partisinin Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlıklarını kazandığı 1994 seçimlerinden başlatırsak; 28 senedir İslamcı partiler Türkiye politikasının merkezindeler. Köyden kente göç, petrol zengini İslam ülkelerinin sağladığı imkanlar, Soğuk Savaş ortamında başarısız modernleşme deneyimlerinin yarattığı hayal kırıklığı ile birleşince tüm Müslüman çoğunluklu ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de İslamcı partiler yükselişe geçtiler. Bu yükselişin kalıcı olup olmadığı tartışıldı. Türkiye’de de AKP’nin hakim parti konumunu sürdürmesi gayet olası gözüküyordu. %40’lardan %20’lerin altına düşmüş yaşlanan bir sol, seküler kesim; yıkılmış bir merkez sağ, İslami duyarlılığı yüksek milliyetçi bir parti ve Kürtlerin oy verdiği parti ile de sadece AKP’nin diyalog kurabildiği bir Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi hakim parti konumuna sahip olabilirdi. Ancak bugün AB ile ilişkilerden Kürt meselesine, ekonomiden sağlığa, eğitimden adalete her alanda başarısız bir idare ile karşı karşıyayız. Türk halkının muhalefet ve sandık ısrarının netice vereceği günlere yirmi sene sonunda da olsa geldik. Bugün ise gelecek seçimi olduğu kadar; gelecek seçim sonrasında yaşanacakların konuşulması gerekiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi ve öncüsü sayılabilecek Fazilet Partisi, halihazırda birer seçim yenilgisi aldılar. 2015 Haziran seçimlerinde AKP meclis çoğunluğunu yitirdi. Ancak muhalefet partileri mecliste birlikte hareket ederek meclis başkanı dahi seçemediler. AKP’yi yolsuzluklar dahil hiçbir konuda zorlayamadılar. Çözüm sürecinin çöktüğü Haziran-Kasım sürecinin sonunda AKP de tekrar iktidarı elde etmiş oldu. 1999 seçimlerinde Fazilet Partisinin %15’e düşen oy oranı ile aldığı yenilginin ardından ise hükümet kurulsa da başarılı olamadı. 2001 ekonomik krizinin ardından ise AKP’nin %34 ile tek başına iktidarı geldi. Millet İttifakını Gelecek Mecliste Bekleyen Mesele Muhalefet cephesindeki ana ortak payda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” karşıtlığı olduğundan dolayı, 6 muhalif partinin bir araya geldiği 6’lı masanın seçim sonrasında dair çalışmalarının temelini de “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” oluşturdu. Uzun süredir muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını tartışılıyor. Gözden kaçan bir durum ise. HDP’nin 2018 seçimlerinde 600 vekilin 68’ini tek başına çıkartabilmiş olması. Muhalefetin Cumhur İttifakını parlamento seçimlerinde ezici bir şekilde ekarte edip %35’lere indirdiği senaryoda dahi Millet ittifakının HDP’siz bir şekilde mecliste salt çoğunluğu sağlaması garanti değil. Yeni oluşacak mecliste, AKP’nin olası sert muhalefeti durumunda, Millet İttifakı meclisi işletmek için sürekli HDP’nin kapısını çalmak zorunda kalacak. HDP’nin gelecekteki taleplerini İYİ Partili bir iktidar bloğunun sorunsuzca karşılaması ise pek beklenir değil.  İYİ Parti ile HDP’nin sorunsuz ve istikrarlı bir ilişkiyi sürdürebileceklerini söylemek de aşırı iyimserlik olur. Bu bağlamda muhalefetin şikayet ettiği Cumhurbaşkanlığı yetkileri sistemi sürdürmenin yegane yolu olarak elde kalabilir. Muhtemel senaryoda yetkilerini parlamentoya devretmiş ve olabildiğince kullanmayan bir müstakbel Cumhurbaşkanı başarısızlığa mahkum olabilir. 1999 ve 2015 Haziran zaferlerinin ardından yaşanan hayalkırıklıklarının ışığında İslamcı partinin geri dönememesi için sıradaki hükümetin ekonomi başta olmak üzere her alanda başarılı olma zorunluluğu var. Cumhurbaşkanı Kim Olsun? Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı  kim olsun, tartışmalarında yetkilerini paylaşacak geçiş dönemi Cumhurbaşkanı tanımı sıkça kullanılıyor. Bu tanım farklı ajandalara sahip muhalif partilerin birlikte hareket etmesini kolaylaştırıp partileri birbirlerine yaklaştırıyor. Her ne kadar ağır ekonomik kriz, gelecek Cumhurbaşkanının ekonomide ciddi adımlar atması konusunda bir mutabakat sağlasa da Cumhurbaşkanının mümkün olan asgari ölçülerde güç temerküzü sağlamasının doğru olduğu fikri muhalefete hakim. Ancak mecliste sürekli HDP ile sınanacak ittifakın istikrarlı bir yönetim sergilemesinin tek yolu da sakınılan Cumhurbaşkanlığı yetkileri olacaktır. Gelecek seçimde parlamento nasıl teşkil ederse etsin, seçilecek Millet İttifakı adayının ülkeyi başarılı, etkin ve istikrarlı yönetmesi bir zorunluluk. Aksi durumda gelecekte tekrar bir AKP iktidarı, İslamcı geri dönüş olasılığı mevcuttur. Cumhurbaşkanlığı seçimine bir seneden az zaman kalan şu günlerde kimi anketlerde sayıları manipülasyon yapmak adına kararsız seçmenin boyutu şişirilmektedir. Ancak Cumhur ittifakından kopan bir kararsız seçmen grubu da mevcuttur. Bu grubun kararsızlığının kaynağı muhalefete duyduğu güvensizliktir. Bu güvensizlik ise çoğu siyasi analistin belirttiği gibi siyasal sahada değildir. Bu seçmen muhalefetin gelecekteki icraatlarına inandıktan sonra muhalefete oy vermemesi için bir sebep yoktur. Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı, kazanacağı hissini seçmene verdikçe, muhalefet adayı icracı tarafını halka yansıtınca kararsız tabir edilen seçmenlerin oylarını da daha yoğun şekilde kendisine çekecektir. Sonuç olarak muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı uzlaşmacı, sakin ve sağduyulu olduğu kadar icracı da olmak durumunda olacaktır.