Sol ittifak ana muhalefet koltuğuna yerleşti, merkez sağdaki çöküş devam etti ve aşırı sağ güçlendi. Macron salt çoğunluğa ulaşamadı; şimdi belki de liderliğini Marine Le Pen'in yaptığı aşırı sağ ile uzlaşmak zorunda.
Fransa'da geçtiğimiz hafta sonu yapılan genel seçimlerde sandıktan çıkan sonuç, etkileri uzunca bir süre devam edeceği belli olan kaos haline işaret ediyor. Kısaca toparlamak gerekirse Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ülkeyi muhalefet engeline takılmadan yönetebilmesi için gerekli olan salt çoğunluğa ulaşamadı, sol ittifak ana muhalefet koltuğuna yerleşti, merkez sağdaki çöküş devam etti ve aşırı sağ güçlendi. Tablo bu.
Macron açısından sıkıntı şu, 5 yıllığına yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Macron, vaatlerini içeren hükümet programını, yeni parlamento aritmetiğinde sadece kendi inisiyatifini kullanarak uygulamaya koyamıyor. Bu nedenle merkez sağ hatta belki de liderliğini Marine Le Pen'in yaptığı aşırı sağ ile uzlaşma yollarını arayacak.
Aşırı sağ meselesine gelince... Fransa'nın azılı neonazisi Jean Marie Le Pen'in kızı olan Ulusal Birlik'in lideri Marine Le Pen, nasıl oldu da insanları böylesine büyük kitleler halinde kendi cephesinde mobilize edebildi? Macron'un ifadesiyle "Marine Le Pen, yıllardır halkı faşist bir babanın kızı olmadığına inandırmaya çalışıyor." Bence yerinde bir tespit ancak Macron ya da diğer -güya- demokrasi cephesi güçleri, böylesine bir çaba içerisindeyken Le Pen'i sadece izlemekle hatta bazen faşist tezlerine sahip çıkmakla durduramayacaklarını biliyor olmalılar. Le Pen, babasından devraldığı faşist partiyi yıllardır merkez siyasete konumlandırmak için makyajlıyor ve bu yolla hem orta sağ hem de orta sol seçmene ulaşmaya çalışıyor. Son seçim Le Pen'in bu konuda epeyce yol aldığını gösteriyor. 89 milletvekili çok iyi bir orana tekabül ediyor. Örneğin, dört partiden oluşan ve resmi olmayan sonuçlara göre 142 milletvekili bulunan sol ittifakın dağılması durumunda Le Pen ana muhalefet koltuğuna yerleşecek.
Marine Le Pen, nasıl oldu da insanları böylesine büyük kitleler halinde kendi cephesinde mobilize edebildi? Macron'un ifadesiyle "Marine Le Pen, yıllardır halkı faşist bir babanın kızı olmadığına inandırmaya çalışıyor."
Bunun yanı sıra Le Pen'in söylemlerinin özellikle genç seçmen nezdinde meşrulaşması ve tabanının giderek genişlemesi, ırkçı diskurun Fransızlar arasında hızla legalize olduğunu da gösteriyor. Zaten bu, cumhurbaşkanı seçimi sırasında başta merkez sağ olmak üzere diğer partilerin propaganda ve söylemlerine yansıyan faşizan ifadelerle kendisini gösteriyordu.
SEÇİM SOL İÇİN REHBER NİTELİĞİNDE
Yazıyı hazırladığım sırada Le Monde gazetesinden edindiğim verilere göre, yeni oluşan parlamentoda Macron ve müttefikleri şimdilik 246 sandalye kazanabiliyorlar. Fransız siyaset uzmanları Macron'un düşüşünün pandemiyle hızlandığına dikkat çekiyorlar. "Zenginlerin cumhurbaşkanı" imajının yerleşmesi, Sarı Yelekliler'e yönelik vahşi saldırılar, pahalılık nedeniyle yaşam kalitesinin azalması gibi etkenler üst üste binince Macron'a olan halk desteği hızla eridi.
Öncülüğünü radikal solun lideri Melenchon'un yaptığı; radikal sol, sosyalistler, Yeşiller ve komünistlerden oluşan NUPES’in 142 milletvekilliği kazanması, gelecek seçimlerde nasıl hareket edilmesi gerektiği hakkında rehber niteliğinde bana göre...
Öncülüğünü radikal solun lideri Jean-Luc Melenchon'un yaptığı; radikal sol, sosyalistler, Yeşiller ve komünistlerden oluşan Halkçı, Ekolojik ve Sosyal Yeni Birlik'in (NUPES) 142 milletvekilliği kazanması solun yarattığı güç birliğinin etkileri hakkında önemli bir veri. Bu sayı yeterli görülmese de gelecek seçimlerde nasıl hareket edilmesi gerektiği hakkında rehber niteliğinde bana göre. Ayrıca seçime sol ittifakla girmeyen 13 solcu milletvekili daha bulunuyor.
Bunların yanı sıra sol ittifak çatısı altında parlamentoya oldukça ilginç isimler geldi. Bunlardan biri bana göre Batignolles'teki İbis Otel'de temizlik görevlisi olarak çalışan Afrika kökenli Rachel Keke... Keke, seçimlerin ardından yaptığı açıklamada, "Yoksul bölgelerde yaşayan ve insanların yapmak istemediği işlerde çalışanlar biziz. Aşağılanan ve sömürülen bizleriz. Parlamentoda kendimizi, haklarımızı savunacağız" dedi. Keke, Macron'un eski spor bakanı Roxana Maracineanu'yu Paris banliyölerinde mağlup etti. Bununla birlikte Macron ve müttefiklerinin, sol ittifakı şeytanlaştırarak Le Pen ile aynı daireye hapsetme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığını görüyoruz.
Fransız siyaseti kutuplaşıyor. Sokakların ve iş yerlerinin hayli hareketleneceği fırtınalı bir döneme giriliyor. Macron'un iktidarı kaybetmemek için aşırı sağ ile ittifak arayışı içerisine girmesinin muhtemel olduğunu yukarıda belirtmiştim. Eğer böyle bir eğilim güçlenirse -ki Macron'un bakanları ararsında dahi aşırı sağ söylemleri sempatiyle karşılayanlar olduğu biliniyor- yeni hükümetin biraz da zorunlu olarak daha fazla sağcılaşağını söylemek yanlış olmaz sanıyorum.
Tam da bu noktada temel soru, sola oy verenler ya da çekimser kalanların, patronların ve neoliberal Macron'un başını çektiği hükümetin emeğe saldırılarını püskürtmek için harekete geçirilip geçirilemeyeceğidir. Burada görev, sol ittifaka düşüyor. Parlamentolarda kapitalizmi emekçiler için daha yaşanılır kılmak adına reformist hayaller peşinde koşan solcuların sonlarının ne olduğunu merak edenler Alman Sol Parti'ye (Die Linke) bakabilirler. Sosyalist sol, sermaye destekli hükümetin saldırıları karşısında Fransa sokaklarında başlayacak emekçi direnişlerini örgütlemek ve başarıya ulaşana kadar arkasında durmak zorundadır. Bu tarihsel bir görevdir.
Macron'un belirttiğimiz gibi yasaları geçirebilmek için diğer partilerin desteğine ihtiyacı olacak. Şöyle söylenirse daha doğru olur sanırım, eğer yıkılmayıp dayanabilirse önümüzdeki 5 yıl Macron için çok zor geçecek. Fransız toplumunda hüküm süren sorunların hiçbirinin üstesinden gelemeyen Macron, artık iyice gün yüzüne çıkan kutuplaşmada nerede sabitlenecek? Son seçimde ortaya çıkan tabloya bakılırsa Fransızlar sol/sosyalist cephe ile faşist cephe arasında giderek daha hızlı bir şekilde saf tutuyor ve bununla birlikte merkez siyaset erimeye devam ediyor.
Karşımızda seçmenlerin güvenini kaybetmiş, salt "ülkeyi aşırı sağcılara teslim etmeyelim" pratiğinin ve korkusunun sonucu olarak seçilmiş bir lider var ancak yine de son seçimde vatandaşları onun ülkeyi mutlak çoğunlukla eskisi gibi kafasına göre yönetmesini istemediklerini gösterdiler. Sorun şu ki Fransız siyaseti zımni koalisyonlar uygulamasına pek alışık değil.
Ezcümle, merkez sağı ve merkez solu emerek yeni bir hareket olma iddiasıyla ortaya çıkan Makronizm'in büyük bir yenilgiye uğradığını görüyoruz. Görünen o ki Almanya Başbakanı Angela Merkel'in siyasetten çekilmesi sonrasında AB'nin dümenine geçen Macron, birliğin sorunlarıyla ilgilenemeyecek kadar meşgul olacak. Bu bağlamda AB havzasında da önemli gelişmeler yaşanacağını düşünüyorum. Gelecek dönemde takip edilmesi gereken diğer önemli bir mevzu AB içi siyasi dengeler olacak.