Türkiye'nin politik tablosu, 31 Mart 2024 mahalli seçimlerinin ardından bizler için belirleyici bir değişim ve dönüşüm sürecine girdi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin uzun zaman sonra büyük şehirlerde elde ettiği zafer, AKP'nin ise seçimlerden kaybettiği belediyelerde  oy vermeyen halka yönelik uyguladığı cezalarla birlikte siyasette gözden kaçırdığımız birçok şeyi de fark etmemizi sağladı… Ancak, bu belli ki sadece birkaç sandık sonucunun ötesinde bir hikayenin başlangıcı hatta belki de sonuydu. AKP'nin halka kini ve siyasi oyunları, Türkiye'nin demokratik dokusunu zedeleyen bir süreci yaşadığımızı gözler önüne seriyor. Daha önce ‘’Oy vermeyene hizmet yok!’’ şiarını bize sık sık hatırlatan AKP tabanı seçim hezimeti sonrası neler yaptı ve yapıyor diyorsanız biz yaşadık, siz okuyun ki unutulmasın diyorum. Van’da yaşanan hukuksuzluk hepimizin malumu. Bütün şehri DEM kazanmışken mazbatayı ikinci parti olan AKP’ye verme rezaleti herkesi kızdıran bir olaydı. Neyse ki halk artık susmak ve baskılanmak değil, kendini yönetmek istiyordu. Sokaklarda direndiler ve bize hakkın verilen değil alınan bir şey olduğunu bir ders niteliğinde gösterdiler. Hükümette haliyle bu kez halkın iradesi karşısında yenildi ve adaleti geç olsa da uygulayarak hatasından döndü. Peki sadece bu mu? Tabii ki hayır. Altındağ Belediyesi'nin seçim öncesi işçilere verdiği maaş zammını geri alması, işçilerin ve işçi ailelerinin tepkisine neden oldu ve bu karar, AKP'nin halkla olan bağının nasıl kopuk olduğunu, kendi halkına nasıl düşmanca kin beslediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu, sadece bir maaş zammı geri alınması değil, aynı zamanda rant kapısı olarak gördükleri halkın temel haklarına saygısız bir tutumun da bir ifadesi. Bana kalırsa işçilerin tepkisi sadece bir isyan değil, aynı zamanda demokratik ilkelerin savunulmasıdır da! Beyoğlu Belediyesi'nin kaybedilmesinin ardından ortaya çıkan kamu malı hırsızlığı skandalı, AKP'ye yıllardır söylediğimiz bazı lafların doğruluğuna trajikomik bir örnekti. Aklına ara sıra 128 milyon dolar ve ayakkabı kutuları gelmeyen var mı sahi? Tabii kamu mallarının çalınmasına sadece maddi bir kayıp olarak bakamayız çünkü aynı zamanda demokrasiye olan güvenimizin de sarsılmasına neden oldu. Gerçi son on on beş yıldır pek bir güvenimiz kalmamıştı o da ayrı bir hikaye… Bu skandal, AKP'nin halkı ne kadar cepte gördüğünü, iktidarını sürdürme çabalarının ne kadar umursamaz ve sorumsuz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Başka bir intikam hikayesine gelelim… Balıkesir'deki toplu taşıma ücretlerindeki indirimlerin iptali de AKP'nin giderayak intikamımı alayım örneklerinden bir tanesi. Tıpkı seçimi kaybetti diye oruç tutan vatandaşları aç bırakıp iftar çadırı açmayan Sancaktepe gibi… İntikam masallarını bir kenara bırakacak olursak bu seçimin Türkiye siyasi arenasını temelden değiştirecek şeylere gebe olduğunu düşünüyorum. İYİ Parti içindeki çatlaklar artarken, genel başkanları Meral Akşener'in istenmeyen bir isim haline gelmesi, Türkiye'nin siyasi dengelerinde ciddi değişimlerin yaşandığının bir göstergesi. Bana kalırsa MHP-AKP korelasyonu da yaşadığımız seçimde derin çatlaklar vermeye başladı. Bu durumlar, siyasi sahnedeki güç dengelerinin yeniden şekillenmekte olduğunu ve halk olarak sesinin daha da yükselebileceğini hatta belki de yıllardır susup içimizde biriken çığlıkların artık çıkıp duyulması gerektiğini işaret ediyor. Neticede Türkiye'nin siyasi geleceği  her zaman olduğu gibi belirsizliklerle dolu. Ancak, halkın iradesine yapılan bu darbeler, demokratik değerlerin ne kadar kırılgan olduğunu açığa çıkarıyor. Siyasette yaşanan bu değişimler ve hesaplaşmalar, ülkenin geleceği açısından nasıl kritik bir dönemeçte olduğumuzu bize gösteriyor. Bu yüzden, halkın iradesine saygı gösterilmesi ve demokratik ilkelerin korunması için mücadele etmemiz her zamankinden daha önemli. Belki de artık şu soruyu sormamız gerekiyor: Hangi yönde ilerlemek istiyoruz?