Milyonlarca kayıtsız göçmen işçinin iş kanunundaki haklardan yararlanamadıkları gibi iş güvenliği kanunundan yaralanamadıkları görülüyor. O yüzden yaşamları da emekleri kadar ucuz halde. İSİG meclisi Ekim ayı işçi cinayetleri raporunu açıkladığı gün Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağında çalışan Afgan uyruklu bir vatandaşın iş yerinde yaralandığı daha sonrasında da patronlar tarafından darp edilerek öldürülüp sonra da cesedinin yakıldığı iddiası haberlerde yer aldı. Türkiye’de göçün yoğun olarak gündeme girdiği zaman dilimleri oldu. İlki iç göçün nedeni ekonomide ağırlığın tarım ve ticaretten büyük fabrikalara kaydığı dönem köylerden kentlere ulusal sınırlar içerisinden gerçekleşen göç olarak tarifleyebiliriz. Bu göçün temelinde ekonomik kaygıların ve zorunluluğun olduğu bilinmektedir. Bu göçler nedeniyle Ulusal iş hukukundan kaynaklı haklardan herhangi bir feragat söz konusu olmamıştır. Diğeri ise 1960’lar da yine temelinde ekonomik kaygıların olduğu ama bu sefer sınırları aşan Uluslarası göçün olduğu Almanya ağırlıklı bir göç dalgasıydı. 1990’lar da ise Yugoslavya’da yaşanan iç savaşın neden olduğu zorunlu göç dalgasından Türkiye üzerine düşeni almıştır. Körfez savaşı nedeniyle Iraktan yine bir göç durumu ortaya çıkmıştı. 2000’ler de ise Orta doğuya yeniden şekil vermek isteyen Emperyalist bloğun yanında saf tutan Türkiye sermayesi bu durumun dışında kalmayarak hükümete getirdikleri AKP’den cesur adımlar bekliyordu. Ortadoğu’da işgal ve iç savaş nedeniyle milyonlarca zorunlu göç meydana gelmiştir. Suriye’deki iç savaşın Esad karşıtı siyasi tarafı olan AKP hükümetinin iktidar değişikliği beklentisi gerçekleşmemiştir. Uzun süren bu savaş nedeniyle üç milyonu aşkın Suriyeli bugün Türkiye’de yaşamaktadır. 2021 yılında Çalışma bakanlığının verilerine göre çalışma izni verilen Suriyeli işçi sayısı 91 bin beş yüz kişi.  Göçmen işçilerin kayıt altına alınmasının daha kazançlı olacağını açıklayan MÜSİAD göçmen sorununa bakış açılarının ucuz iş gücünün kayıt altına alınması olduğunu söylüyor. Son yıllarda savaş nedeniyle milyonlarca göçmene ev sahipliği yapan Türkiye’de ağır aksak işleyen ya da işlemeyen iş hukuku göçmenler için hiç söz konusu değil. Göçmenlerin büyük bir kısmı fiziksel gücün ağırlıklı olduğu sektörlerde çalıştırılıyor. Madenler, demir çelik, mobilya ve tarımda yoğun çalışan göçmenlerin veya mültecilerin emek sömürüsü yoğunluğu daha fazla. Gelelim Zonguldak’ta kaçak maden ocağın da yaşanan iş kazasının işçi cinayetine dönüşmesine neden olan olaya. Maden ocağında çalışırken yaralanan 50 yaşındaki Afgan uyruklu Vezir Mohammed Nortan’ın iddiaya göre hastaneye götürülmeyip darp edilerek öldürülüp sonrasında ise cesedinin yakılmasının nedeni maden ocağının kaçak işletiliyor olması. Göçmen işçiler arasındaki kayıt dışı çalışmanın bu sefer iş yerinin de kayıtsız olması iki olumsuz durumun birleşmesine neden olmuş. İşçi cinayetlerinde patronların karlarını azaltacak önlemleri almadığı için ortaya çıkan olaylar da 2023 yılın da 75 göçmen işçinin yaşamını yitirdi. Çalışan sayılarına ve işin tehlikesine göre 01.01.2013 yılından itibaren iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırılması zorunluluğu getirilmiştir. 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu gereği kapsamı genişletilmiştir. İş güvenliği uzmanının maaşlı çalışan olarak düşünüldüğün de herhangi bir yaptırımı olmadığını biliyoruz. Yaşanan işçi cinayetlerinde patronlar açısından yasal yaptırımların asgari olması işyerlerinde gereken tedbirlerin alınmamasına işçi cinayetlerinin de devam etmesine neden oluyor. Milyonlarca kayıtsız göçmen işçinin iş kanunundaki haklardan yararlanamadıkları gibi iş güvenliği kanunundan yaralanamadıkları görülüyor. O yüzden yaşamları da emekleri kadar ucuz halde.