Antalya, 2. Kez yapacağı Uluslararası Gastronomi Festivali için gün sayıyor, yerel mutfak ve ürünler tanıtılacak, dünyaca ünlü şefler birbiriyle yarışacak, Antalya unuttuğu yiyecekleri hatırlayacak… Tam da turizme yoğunlaşmışken (siyasetten umut kesince!) Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden bir davet aldım; bu yıl ikincisini yapacakları, International FoodFest Antalya’nın tanıtım toplantısına. Geçen yıl gidememiştim, gideyim, hem de Muhittin Böcek’in yeri sağlam mı bakayım dedim, ısı ve nemin pik yaptığı, nefes bile alınamayan Antalya semalarına uçtum. (Nem yoğunluğundan uçaklar inemedi; kalkamadı!) Çoğu yolda geçen bir gece iki günlük gezimin izlenimlerini aktarıyorum; UNESCO ADAYLIĞI Antalya, nihayet mutfağına sahip çıkıyor, geç bile kalmış bir çaba, neresinden başlansa yeridir. Antalya deyince aklınıza ne geliyor? Deniz, kum, güneş. Gaziantep deyince aklınıza ne geliyor? Kebaplar, baklavalar, künefeler, yemek kültürü. Afyon? Kalesi, kaplıcaları ve tabii ki gastronomi, kaymağıyla, sucuğuyla. Bunlara bir de Hatay’ı ekleyin, şimdi acıların kenti, küllerinden doğmasını istediğimiz Hatay’ı. Üçü de Unesco’nun gastronomi şehri ilan edilmiş ama Antalya buna yeni aday oluyor. Oysa Antalya, sadece turizmin başkenti değil aynı zamanda bir tarım üretim merkezidir. Evet, 700 bin yatak kapasitesi var ama, o kadarı Rodos’ta da var. Oysa Antalya, Finikesiyle bir turunçgiller merkezidir; domates, biber, patlıcan ve kapyasıyla, seralarıyla Kumluca bir sebze üretimi markasıdırAlanya, muzu, avokadosu, jojobası, yenilebilir çiçekleri, muzu ile değişik meyve sebzeleriyle gastronomi için idealdir. Buna bir de farklı bir yaşam biçimi olan Yörük Mutfağını katın? Antalya, dünya mutfağının servis edildiği açık büfeli büyük otelleriyle yerel mutfağı unutmuş bir şehir. Neyse ki bu açık kapatılıyor. Eleştirilerime yanıt olarak Başkan Muhittin Böcek, “coğrafi işaret almış 19 ürünleri olduğunu” söylüyor. Kimse bilmiyorsa 29 coğrafi işaret alsanız ne olur? Ne miymiş onlar? İlk kez duyuyorum: Mavi yengeç! Grida balığı! Elbette bunlar olmaz, açık büfelerde. Halka inelim: meğer tahinli piyazı ve tahinli fırında kabak tatlısı çok meşhurmuş? 7 Mehmetler’de bu sohbeti yaparken getirdiler, tattık, gerçekten tahin farklı bir tat veriyor. 7 MEHMETLER 7 Mehmetler demişken bir parantez açmalıyım. Parkın içindeki yerlerine geçmeden çok önce, daha üniversite öğrenciliğim zamanında Antalya’ya geldiğimiz yıllarda ününü duymuş ve şehir içinde, 2.kattaki dükkanlarında yemeklerini yemiş idim. Kuruluş yılları 1930’lu yıllara kadar gidiyor! O gece bize çok çeşitli yerel yemekler sunuldu. Yerel otlardan yapılmış mezeler şahaneydi. Kalamar, bezelye yatağında çok değişik olmuştu. Grida’yı ilk kez tattım, sanki biraz mezgit tadında. Frig bulgurundan bol kuş üzümlü ve ciğerli pilav müthişti. Yediğin içtiğin sana kalsın, gördüğünü anlat derler ama, konumuz yeme içme! COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜNLER Coğrafi işaretli 15 ürüne gelirsek: Korkuteli Karyağdı armutu; Alanya avokadosu, yenidünyası, muzu ve gülüklü çorbası; Antalya piyazı, tavşan yüreği zeytini, kabak tatlısı, paça çorbası, serpme böreği, turunç kabuğu reçeli, Manavgat altın susamı, Finike portakalı. FESTİVAL EYLÜL BAŞINDA Gastronomi Festivali üç gün sürecek ama o üç güne bu kadar etkinlik nasıl sığacak gerçekten merak ettim. Bir program ki İçerik Direktörü Gökmen Sözen anlata anlata bitiremedi. Geçen yılki 800 bin ziyaretçinin tadı damağında kalanlar ve bu yıl duyup da gidenlerle çok daha büyük bir katılım olacağından eminim. Festival niye mi Uluslararası? Başka mutfaklar da tanıtılacağından değil, dünyaca ünlü şefler katılacağından olsa gerek? O kadar çok şef saydılar ki Antalya üç gün boyunca koca bir mutfağa dönüşecek adeta!  Tabii bu şöleni takip etmek için tüm dünyadan gastronomi ve turizm yazarları ve gazeteciler de davet edilmiş. Söyleşiler, workshoplar, sergiler, yarışmalar, gösteriler birbirini takip edecek. Sokak lezzetleri kısmının da ilgi çekeceğine eminim. Anlamlı etkinliklerden biri de Hatay’la Dayanışma Mutfağı, Hataylı üreticilerin ürünlerini de satabileceği stantlar oluşturulacak. Antalya mutfağının özelliklerinden biri olan Yörük Mutfağı ve gelenekleri için de ayrı gösteriler planlanmış. Başkan Böcek de Yörük çocuğu olmakla övündüğüne göre özel ilgi gösterecektir. KALEİÇİ KÜSKÜN Basın toplantısına katılan Antalyalı otelciler, esnaf ve turizm temsilcileri de desteklerini ifade ettiklerine göre bu iş hayata tutunur. Eleştiri yok muydu? Vardı, Kaleiçi turizmcileri, festivalin Karaalioğlu Parkı yerine Kaleiçi’nde yapılmasının daha otantik bir dekor olacağını savundu ama hedeflenen ziyaretçi sayısının yüksekliği ve sergileme alanları düşünülürse Kaleiçi buna pek de uygun değil. Muhittin Böcek’in vaatlerinden biri Antalya’yı sadece deniz kum ve güneş değil, kültür ve sanat alanında da zenginleştirmekti. Altın Portakal Sinema Festivali’ni yeniden rayına oturttuklarını, yeni başlattıkları Kitap Fuarı’nı geçen yıl 2 milyona yakın ziyaretçi ağırladığını gururla anlatıyor başkan. Piyano Festivali ise sürüyor. En son Can Çakmur’u dinlemiştim iki yıl önce. MUHİTTİN BÖCEK KALICI MI? Ya siyaset? Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Amerikan Başkanlık seçimleri gibi. Bir iktidar alıyor, bir muhalefet. Antalyalılar memnun kalmayınca hemen değiştiriyor! Böcek’e bunu da soruyorum. Günlerce gitti gidiyor dediler ama direndi, Covid’i yendi, başkanlığı da bırakmayacak gibi görünüyor! Şimdilik karşısına çıkacak doğru dürüst rakip de yok gibi. Çok kısa kaldığım için çok fazla nabız tuttuğumu iddia edemem. Ama iktidarın İstanbul ve Ankara’dan sonra en çok geri almak isteyecekleri büyükşehirlerden biri olacaktır Antalya. Gazipaşa’dan Kaş’a kadar uzanan koskoca bir coğrafya, turizmi, tarımı ve üretimi ile çok önemli bir bölge.
Gastronomi Festivali üç gün sürecek ama o üç güne bu kadar etkinlik nasıl sığacak gerçekten merak ettim. Bir program ki İçerik Direktörü Gökmen Sözen anlata anlata bitiremedi. Geçen yılki 800 bin ziyaretçinin tadı damağında kalanlar ve bu yıl duyup da gidenlerle çok daha büyük bir katılım olacağından eminim.
Turizmde görünen, çok lüks otellerin dışında burada da Avrupalı turisti kaçırmışız. Arap ve Ortadoğulu turist bizi ileri değil, geri götürüyor. Bu turist grubu, kurallara uymayan, paranın gücüyle şımarık ve görgüsüz. Örneğin kaldığım otel, deniz kenarında ve büyükler için bir tek havuzu var. Bu havuza 6 yaşından küçüklerin girmesi güya yasak. Onlar için çocuk kulübünde ayrı havuz var. Dinliyorlar mı? Tabii ki hayır. Şişme plastik oyuncaklarıyla her an havuzdalar. Atlamak yasak, dinliyorlar mı, tabii ki hayır. Havuzda bir curcuna gidiyor ve batılı turist buradan kaçıyor. Bir tür istila! Ama İngiliz içtiği biranın parasını hesap ederken Arap bir kokteyle 500 tl’yi düşünmeden veriyor. Paranın gücü. Derdin bu olsun, biz içecek limonata bulamıyoruz derseniz, bu kafayla gidersek su da bulamayız! AKP iktidarı 22 yılda zenginliklerimizi bozuk para gibi harcadı! En fenası da bizi birbirimize düşman etti, kamplaştırdı. Eskiden en fazla muhaliftik, şimdi muhalefet de birbirine düşman! Antalya’da Ukraynalılarla Ruslar birbirine bu kadar düşman değil! Gel çık işin içinden…