Yabancı bir ülkede olmanın, ülkemize çok uzak farklı bir kıtada, değişik kültürlerin içinde olmanın en heyecan verici yanı, kendimize dışarıdan bakabiliyor olmaktır. Türkiye’de yaşarken bir çok şeyin sadece bize özgü olduğunu sanıp gururlanır ya da yeriniriz. Oysa dünyanın tümü mükemmel, biz geride duruyoruz değil. Ya da üstünlük saydığımız şeylerin anlamsızlığı ve değersizliği dışarıdayken daha net anlaşılıyor. En bağnaz milliyetçilerle, iflah olmaz muhalifleri milli bütçeden bir süreliğine dışarı yollamak lazım. Müthiş bir ayna. Misal Türkiye’de Saat 22:00 den sonra alkol satışına getirilen yasağa tepkileri anımsıyorum da Meksika’yı görünce muhalifler biraz fazla abartmış diye düşünüyorum. Birçoğunuz bana kızacaksınız ama bu gerçeği bence herkes bilmeli. Meksika’da alkollü içeceğin marketlerden satışı gece 12:00 den sonra yasak. Hemen atlamayın, burada sokaklarda bira içmek 24 saat yasak. Yani günün herhangi bir saatinde marketten aldığınız biranızı kuytu bir köşede manzaraya bakarak içemezsiniz. Çok yüksek para cezaları uygulanıyor. Bitmedi efendim geçen hafta hükümet meclise getirilmek üzere alkollü içkilerin marketlerde soğutucularda tutulmasını da yasaklayacak çalışmasını tamamladı. Yani içkileri aldıktan sonra kendiniz soğutmak zorundasınız. Sanırım bu uygulama Türkiye’de düşünülemez bile. Dini değerlerle falan ilgisi yok. Kendisine solcu diyen hükümet, yasadışı olayların önüne geçmek, gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak üzere bu uygulamaları yaşama geçiriyor. “Müslümanız o yüzden bizde içki yasaklanıyor, şeriat gelecek” diye evhamlara kapılmanın anlamı yok. Elin oğlu yeni kıtada yasaklıyor. Efendim Meksika’da bulunduğumuz süre içinde en çok benzerliklerimizin dikkati çektiğini söylemiştim. Basın özgürlüğü de bu benzeşik alanlardan biri. Burada da basın özgürlüğünün önünde devasa sorunlar var. Ancak burada basının özgürlüğünün önündeki tek engel hükümet değil. Ve tek yaptırım da cezaevi değil. Daha dehşet verici olanı burada gazeteciler öldürülüyor. Amerika kıtasında basın için en tehlikeli ülke Meksika. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından 2019 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması, 180 ülkede gazetecilerin ve medyanın durumunu belgeleyen raporunu açıkladı. Bu rapora göre Meksika 144'üncü ülke olarak gazetecilerin çalışma koşulları açısından kırmızı ışık yakılan ülkelerden biri olduğu açıklandı. Meksikanın durumu Libya, Çin, Sudan, Suudi Arabistan ve Mısır gibi “çok ciddi durumlara” sahip ülkelerle birlikte anılıyor. Raporda, 2018’de 10 gazetecinin cinayete kurban gittiği belirtilirken bu rakamın Afganistan’da 14 olduğunun altı çizildi. Buna ek olarak, 2019'un ilk iki ayında RSF, dünyadaki en az altı gazetecinin öldürüldüğünü belgelemiş, bu vakalardan ikisi Meksika'da, üçü Afganistan'da ve biri Gana'da gerçekleşmiş. Yine bu raporda politikacıların ve kamu görevlilerinin yolsuzluğa bulaşmalarının bir sonucu olarak özellikle yerel düzeyde, organize suç üyeleriyle (Meksika'da) olan karmaşık ilişkiler halkın haber alma hakkını ve gazetecilerin güvenliğini tehdit eden bir olgu olduğu vurgulanmaktadır. Andrés Manuel López Obrador'un 1 Aralık 2018’de Cumhurbaşkanlığı’na gelmesinin ardından basınla merkezi iktidar arasında kurulan iyi ilişkilerin bir sonucu olarak raporda birkaç sıra yükselmiş. Buna rağmen durum pek de iç açıcı değil. Meksika, Afganistan (121), Etiyopya (110), Pakistan (142), Uganda (125), Filistin (137), Lübnan (101), Brezilya (105) gibi ülkelerin altında yer almaktadır. Kolombiya (129), Nikaragua (114), Bolivya (113), El Salvador (81), Guatemala (116), Şili (46), Arjantin (57), Ekvador (97) ve Paraguay (99) yer aldığı listede 144'üncü. Cinayetlerin yüksekliği Meksika'daki özel durumu daha net anlatıyor. Yani burada gazeteciler sadece hapsedilmiyor, öldürülüyor. Ülkemizin gerçeklerini anlamak sağlıklı sonuç alıcı uygulamaları yaşamak geçirmek için Dünyaya daha sık bakmamız gerekecek. 1 Mayıs'ı Meksika'da yaşadık. Devrimlere şahitlik etmiş Zocalo Meydanında, yani Başkanlık sarayının önünde yüzbinlerce işçiyi, başkanı hedef alan sloganlarıyla görmek muhteşemdi. Meydanda Marks, Lenin, Stalin posterler, İspanyolca şarkı ve sloganlarla 1 Mayıs'ın tarihsel şanına uygun biçimde kutlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren yürüyüş kollarıyla başlayan şöleni gördükçe "Neden bizde bunlar olamıyor" diye hayıflandık. En keyiflisi de yoldaşlara Türkiye'den geldiğimi söylediğimde platforma alınmamdı. Hasta Luego.