İmam Hatip mezunları bile tutuklama kararı geri alınsın diye Twitter’da seri paylaşımlar yapmaya başladılar. Umudum bu saçmalığın bir an önce son bulması. Kendi istediği kişi olmak isteyen tüm kadınları temsil ediyor Gülşen bu senaryoda. Seneler sonra ilk defa yazacaktım. Çok kısa bir takvimde teslim etmem gerekiyordu ve aklımda ne yazacağıma dair en ufak bir fikir yoktu. Ama bu ülke mevzu hususunda pek bonkördür, bilirsiniz. Kahve molasında sosyal medya üzerinden naif bir metinle dilediği özrü gördüğümde, gözaltının birkaç saat içinde sona ereceğini düşünmüştüm. İki toplantı kadar kendi haline bıraktığım gündem, Gülşen’in tutuklanması ile çalkalanıyormuş meğer. Gülşen “Pijamalı kız” olarak 90’larda hayatımıza girmişti. İlk zamanlar güçlü sesi ile dikkat çekiyordu. Ancak bir süre sonra güzel bir kadın olduğu gerçeği ile sonuna kadar barıştığı “Of Of” klibi geldi. Nazan Öncel’in popüler müzikte doğru kokuları alma kabiliyeti tartışılmaz. Tarkan’ın Sezen Aksu’dan sonraki hit fabrikasıdır kendisi. Nazan Öncel bestesi “Of Of” Gülşen için birçok kişiye göre dönüm noktasıdır. O zamanlar ne giydiğimize ya da giymediğimize kimse bu kadar kafayı takmıyordu sanırım, bugün yayınlansa muhtemel ki fazla müstehcen bulunabilecek video klip büyük beğeni toplamıştı. Çoğu pop kültür figürü gibi pek de fazla ülke gündemi ya da siyasete bulaşmadan, kadınlığı ile son derece barışık duruşu, çalışkanlığı, doğru şarkı seçimleri ile hem albüm tirajları hem sahne çalışmalarında ivmesi hep yükseldi. Seneler içinde dibine kadar toksik erkekliği temsil eden bazı kişilerle adı anıldı, birlikte gerçekleşen tüm eylemlerin suçu üzerine kaldı. Ancak eril medyanın ve linç kültürünün altından kalkmayı başardı. Eksilmedi, artarak devam etti. Gülşen’in hayatımıza girdiği 90’lı yıllardan bu yana ülkedeki değişim eş zamanlı kültür-sanat dünyasını da etkiledi. Hatta kültür-sanat dünyasında söz konusu muhafazakarlaştırma baskısı daha da çok hissedildi. Örneğin pandemi döneminde yürürlüğe girmiş bazı düzenlemeler, diğer tüm tedbirler gevşetilmiş ya da tamamen kaldırılmış olsa da, müzik emekçilerinin sırtında yük olmaya devam etti, biliyoruz ki politik bir tercih olarak devam ettirildi. Diğer taraftan LGBTIQ+ bireylerden kadınlara, hakimiyeti kurulmaya çalışılan değerlerin dışında duruş sergileyen herkese ama herkese her alanda yapılan baskılar arttı. Belki bir dönem şarkıları dışında farklı ses çıkarmak istemeyen bazıları bile, güvenli limanda kalmayı tercih eden ve bunu son derece nakde çevirebilen diğer güruha inat, durum vahim demeye başladı. Gülşen de egemen kılınmaya çalışılan muhafazakarlığa inat, hem “anne” hem “seksi” bir kadın olarak zaten çoktan göze batmaya başlamıştı. Kadın bedeni üzerinden yapılan tüm siyasete karşı çıktı, bedeni üzerinde söz hakkının sadece kendisine ait olduğunu haykırdı. Kocası da en az onun kadar saygıdeğer bir duruş sergiledi, Gülşen’in bir birey olduğunu vurguladı, sahne kıyafetlerine pek tabi karışmadığını, hatta çok beğendiğini söyledi. Yetmedi. Gülşen açık bir şekilde kadın cinayetlerine karşı tavır koydu, LGBTIQ+ bireylerin yanında olduğunu her sahnesinde dile getirdi. Kendisine çok yakışan ve her sahnesi sonrasında sosyal medyayı karıştıran kostümleriyle sahnede büyülerken gökkuşağı bayrakları açarak nice kalbi fethetti. Bazıları için ise çoktan bir nefret objesi olmuştu bile. Zaman içinde hukuk maskeli hukuksuzluklara o kadar alışmışız ki, birçok kişi “Böyle olacağı belliydi keşke daha dikkatli olsaydı” yorumları yaptı. Aslında aylar önce kaydedilmiş ve tesadüf odur ki daha yeni servis edilmiş görüntülerdi bunlar. Çok da basit, öylesine ve düşünmeden söylenmiş, bahsi geçen kişinin söylenene gülüp geçtiğinin belli olduğu bir cümle üzerinden büyük saldırı başladı. Görüntülerin yayınlanmasından sadece saatler geçmişken gözaltı ve tutuklama. Velev ki muhatabı çok alınmış, rencide olmuş, üzülmüş olsun. Gencecik kadınların katilleri tutuksuz yargılanırken hangi vicdan bunu kabul edebilir ki? Bu yazıyı 26 Ağustos Cuma sabaha karşı 1 ‘de yazıyorum. Şu saate kadar troller ve bir kısım yandaş dışında herkes aynı noktada. İmam Hatip mezunları bile tutuklama kararı geri alınsın diye Twitter’da seri paylaşımlar yapmaya başladılar. Umudum bu saçmalığın bir an önce son bulması. Sadece kendi istediği gibi giyinmek, kendi istediği gibi annelik yapmak, kendi istediği gibi bir eş olmak, kendi istediği kişi olmak isteyen tüm kadınları temsil ediyor Gülşen bu senaryoda. Ve aklı selim dahilinde büyük bir destek var arkasında. Fenerbahçe taraftarlarının golden sonra söylediği Gülşen şarkısı slogan oldu, dillerde ve tüm sosyal platformlarda dolaşıyor. Umarım Gülşen de en yakında sahnelerde sevenleri ile beraber söyler bu şarkıyı: Elimi de kolumu da bağla hadi Bir odaya bir ömür hapset hadi Becerebilirsen zapt et hadi Yangınım çok büyük of of…