Yüksel Işık yazdı | CHP ittifaksız yapamaz mı?
Politikyol
Bu sorunun cevabı, nereden baktığınıza göre değişebilir.
Mesele “ün” ise CHP’nin ittifaksız kazanması mümkün görünmüyor; mesele, halkın talep ve dileklerine çözüm üretmekse durum değişebilir.
Çünkü halkın talep ve dileklerini tespit etmek, adaydan önemlidir.
“Hiçbir etki altında kalmadan” ama!
EVLERE SERVİS ARAŞTIRMA SONUÇLARINI BOŞ VERİN!
Altını çizerek belirtmem gerekir ki “evlere servis” araştırmaların yapıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Elbette işini titizlikle yapan araştırma şirketlerini vareste tutarak…
Abdulkadir Selvi, ki kendisi “sahibinin sesi”dir, Salı günkü köşesinde, bir araştırma şirketinden ve o şirketin, AKP’nin isteği üzerine yaptığı bir araştırmadan bahsetti.
Buna göre seçmen, İstanbul’da yüzde 63.1, Ankara’da ise yüzde 59.3 oranında“partime oy veririm” diyormuş.
Kentli seçmenin partisiyle görüş birliği içinde olmasına vurgu yapmak, “evlere servis” araştırmaların “peşrev” bölümünü oluşturuyor.
YERLİLİĞE MANİDAR VURGU!
Asıl mesajlar bundan sonra verilmiş; örneğin Ankara seçmenin güya yüzde 19.1’i “adayın yerli olması”nı istiyormuş.
AKP’nin yaptırdığı araştırmada “yerli aday” vurgusu, size de manidar gelmedi mi?
AKP, kült bir lider partisi ve hatta çubuğun ucunu kırarak söyleyebilirim ki AKP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başlar ve orada biter.
Dolayısıyla yaptıracağı araştırmada böyle bir soruyu kendilerinin adayı için sordurmak, bununla da yetinmeyip servis etmek, bana manidar geliyor.
“Yerli aday” vurgusu sonucunun ilan edilmesindeki amaç, ne olabilir?
Bence tek amacı var; CHP’nin dikkatini çekmektir!
İddia edebilirim ki bununla da yetinmeyip web sayfasında adresinden başka hiçbir şey bulunmayan adı geçen araştırma şirketi aracılığıyla bizzat CHP’ye iletilmesi de sağlanmıştır.
Neden?
MUHALEFETİ, KENDİ SENARYOSUNUN PARÇASINA DÖNÜŞTÜRMEK!
Çünkü Türkiye siyasetinin baş aktörü, CHP’nin, seçimi adaydan ibaret görmesini ve dolayısıyla “yerli” bir adaya odaklanmasını fena halde istiyor.
Gözlemlenen o ki CHP’nin de “kerameti kendinden menkul” O adaydan başkasını gözlerinin görmediği anlaşılıyor.
Haberin çıktığı akşam, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, o “yerli” aday ile bir kez daha görüştüğü haberinin kulislere düştüğü de dikkate alınırsa, “siyasetin dizaynı”na yol açan senaryolar eksiksiz ve aksaksız uygulanıyor demektir.
Belediyeler, halka, bir el mesafesi uzaklığında kurumlardır. Bu kurumların esas görevi de, halkın gündelik hayatını kolaylaştırmaktır. Dolayısıyla belediyelerden kentin nefes alınabilecek bir yere dönüştürülmesi, ulaşımın rahat, hayatın ucuz ve kaliteli, zihinsel beslenmenin olanaklı olduğu bir mekana dönüştürülmesi beklenir.
Bunun için ne yapması gerekir?
ÖZNEMİZ İNSAN; HEDEFİMİZ İNSAN!
Madem öznemiz insan; insana, yani kent sakinlerine ne istediğini, nasıl istediğini, isteğinin uygulanması için önerilerinin olup olmadığını, daha iyiye ulaşmak için ortak akla başvurulmasına dair ne düşündüğünü sormamız; katılımcılık mekanizmasının işletilmesi sonucu ortaya çıkan taleplerin uygulanma aşamasında yaşananların bütün çıplaklığıyla ve şeffaf bir biçimde paydaşlarla paylaşılması gerekmez mi?
Özetle her kamu kurumunun yapması gerektiği gibi belediyelerin de ürettiği hizmetin niteliği dahil olmak üzere her aşamada muhataplarından geri bildirim alabileceği katılımcı mekanizmalar kurması ve uygulama sürecinde yaşananların denetlenebilir ve hesap verebilir olması gerekir.
Bunu dillendirdiğinizde partilerin “karar verici” mekanizmalarını elinde bulunduran “yetkililer”in suratlarında bir “ekşime hali” görüyorsunuz.
Kentlerin bir canlı organizmadan çıkartılıp üzerinde bazı edimlerin yapıldığı kadavraya dönüştürülmesi süreci, dünden bugüne bir anda oluveren bir dönüşüm değil; 12 Eylül ile birlikte uygulamaya konulan bir ideolojik kuşatmanın sonucudur.
KATILIMI BOŞ VERİN, ASFALTIMIZ VAR YA!
Bu ideolojik kuşatmanın sonuçlarından biri de, belediyelerin siyasetten uzak tutulması gerektiğine ilişkin yaratılan “şehir efsanesi”dir. Güya halk, “belediyeler hizmet etsin” talebinde bulunurmuş!
Sanırsınız, belediyeden hizmet bekleyen halkın, örneğin Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan “yan gelip yatması”, Maliye ve Hazine Bakanlığı’ndan “spekülatörlerle söz yarışına girmesi” gibi talepleri var da!
Hal böyle olunca gelsin asfalt; üstelik bir kısmı “rengarenk”!
Örneğin Ankara’da kişi başına dökülen asfalt miktarı bir tona yakınmış.
KENT KONSEYLERİ BİLE MEVCUT HALİYE ÇALIŞTIRILMIYORKEN!
Peki Ankara’da kentin geleceğine ilişkin karar alma süreçlerine katılım oranı nedir?
Bilmiyoruz; çünkü bunu bilmemizi sağlayacak hiçbir mekanizma mevcut değil.
Yasal zorunluluk olduğu ve kurulduğu andan itibaren belediye başkanlarının tahakkümünü tahkim etmekten başka bir işe yaramadığı halde Kent Konseyleri bile işlevsiz hale dönüştürülmüş.
Şimdi başa dönebiliriz!
Amacınız, “asfalt ve beton belediyeciliği” ise daha “ünlü” isimlere ve dolayısıyla “2+2 dört eder” tekniğinden hareketle ittifaka ihtiyacınız var; yok eğer amacınız, “önce insan” ise insanın istek ve taleplerini tespit etmek ve gene o insanla birlikte çözümü aramaktır ihtiyacınız olan…
İzlerini, ’73-80 arası gündeme gelen ve adına “toplumcu belediyecilik” denilen uygulamada bulabileceğiniz “önce insan” belediyeciliği, kentleri canlı bir organizma kıldığı gibi sakinlerini de özneye dönüştüren bir niteliğe sahiptir.
Klişe olacak ama madem ittifak yapacaksınız; insan ile yapın!
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu