İktidar, 2019’u kazasız-belasız atlatmayı hedefliyor. Bu hedefine varabilmek için stratejik anlamı “amaca ulaşmak için her yol mübah” olan bir operasyon yürütüyor. Böyle bir operasyonda başarının şartı, “zincirin en zayıf halkası”nı koparmaktır. Bu operasyon açısından “zincirin en zayıf halkası” HDP’li belediyeler idi. HDP’li belediyeleri “en zayıf halka” konumuna sürükleyen ise yıllardır yürütülen örgütlü propaganda sonucu gerçekleştirilen “zihinsel fetih”tir. KAYYUM VE İSTİFA MEKANİZMASINDAN AVANTAJ ÜRETMEK HDP çevresinin, bu “zihinsel fetih”in gerçekleşmesini kolaylaştırıcı bir rol üstlendiğini söylemek abartı olmaz. Çünkü haklarında çıkartılan “teröre destek veriyorlar” iddiasını çürütmek için herhangi bir şey yapmadıkları gibi izledikleri popülist politikalarla alttan alta bu “iddia”yı haklı çıkartmaktan da geri durmadılar. İşte böyle bir ideolojik kuşatmanın desteğiyle yapılan HDP’li belediyelere kayyum atanması, üstü örtülü toplumsal bir onay gördü. Üstelik zamanlaması öylesine dakik hesaplanmıştı ki kayyumlara itiraz etmek, ateşle oynamaktan daha tehlikeli idi. Yapılan itirazlar cılız kaldı ve operasyonun bu bölümü firesiz tamamlandı. Operasyonun ikinci ayağı, defoları ayyuka çıkmış AKP’li belediyelere dönük olarak gerçekleşti. HDP’li belediyelere yönelik açıkça dillendirilen “terör destekçisi” suçlaması, AKP’li belediyelerde FETÖ Vebasına dönüşmüş durumda. Her biri kendi başına sığdırılmak istenen “çuvaldan taşan mızraklar” olarak bilinen rant politikaları orta yerde dururken, AKP’li Başkanların nedensiz istifaları ile gündeme gelen operasyon, şimdilik de olsa Ankara’da “inkıta”ya uğradı. İstanbul ve Düzce ile başlatılan süreç, Ankara halledilebilirse genişleyerek devam edecek. Operasyonun bu ayağı ile “zincirin en zayıf ikinci halkası” konumundaki Gökçek gibi “sevimsiz” başkanların “istifa” ettirilmesi sağlanarak muhtemel itirazların asgariye indirilmesi planlanmaktadır. Gökçek gibi sandık iradesine rağmen başkanlık koltuğuna oturanları, “seçimle gelen seçimle gider” ilkesiyle savunmanın da ateşle oynamaktan daha tehlikeli olduğu açıktır ve muhtemelen evrensel ilkeler çerçevesinde yapılacak itirazlar pek cılız kalacaktır. Muhtemelen operasyonun bu bölümü de sorunsuz tamamlanacak. MÜFETTİŞ ORDULARI İLE CHP’Yİ SİNDİRMEK “Amaca varmak için her yol mübah” Stratejisinin üçüncüsü ve henüz dillendirilmiş olmayanı ise sembolik önemi olan CHP’li belediyelere yönelik planlanan operasyondur; pek çok CHP’li belediyenin kapısının “müfettiş orduları” tarafından çalınması da operasyonun seyrinin ne yöne doğru gerçekleşeceğini gösteriyor. CHP’li belediyelere yönelik operasyon da, tıpkı kayyumcu ve zorla istifacı belediyecilik operasyonu gibi AKP’nin 2019’a güçlü girmesini sağlamayı amaç edinmektedir. Bunun için de evrensel ilkelerin yerine “her şeyi doğru bilen lider” yargısını hakim kılmak istemektedir. Oysa genel kuraldır; birincisi, “seçimle gelen seçimle gider” ve ikincisi, herhangi bir suç isnadı varsa muhatabı, yargıdır. En “pür-i pak” kimsenin bile kendisini halk iradesinin yahut yargının yerine koymasına göz yumulması, demokrasinin ruhuna aykırıdır. Göz yumulursa iktidarın bu durumu bir avantaja dönüştüreceği ve halkta, bütün belediyelere eşit davrandığına ilişkin güçlü bir toplumsal duygu yaratmak isteyeceği açıktır. Oysa amaçladıkları “eşitlik”, her şeyi bilen “tek kişi”nin zihin dünyasının tecelli etmesinden ibaret ve bu güçlü duygunun meyvelerini Erdoğan’ın şahsında toplayarak, 2019’da istenilen sonucu almak olduğu açıktır. İÇERİYE AYNA TUTMAK İktidar açısından, 2023’de, yani Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yıldönümünde, rövanşı almanın yolu, 2019 yerel seçimlerini kazanmaktan geçer. İşte bu nedenle, 2019 yerel seçimleri, herhangi yerel seçim olmanın ötesinde bir anlama sahiptir. “Amaca ulaşmak için her yolu mübah” gören iktidar, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine, 2019 yerel seçimlerinde elde edeceği avantajla gitmek ve böylece 2023 hedefine daha kolay ulaşmak istemektedir. İktidarın bu hedefini işlevsizleştirmek, muhalefetin görevidir. Muhalefetin bu görevini yerine getirilebilmesi, “her şeyi mübah” gören zihniyete karşı demokrasinin evrensel ilkelerini ısrarla dile getirmesiyle mümkündür. Bunun için öncelikle aynayı kendi iç yüzüne tutabilmelidir. Aynayı kendi içine tutabilmek, her nasılsa “parlak” olduğuna kanaat getirilmiş isimlerin transferiyle değil; daha önce de belirttiğim gibi “farklı toplumsal kesimlerle ‘ortak nokta’da kesişebilecek adayları, bugünden bulup çıkarmak” ile mümkün olabilir. İstemek, başarmanın yarısıdır.