Türkiye’de sosyal demokrasi/demokratik sol ve partilerine yönelik toplumsal destek iktidar olmaya yetecek ölçüde ya artamıyor ya da artış çok sınırlı kalıyor. Dünyadaki sosyal demokrasi deneyimleriyle karşılaştırıldığında, farklı ülkelerin sosyal demokrat partilerinin toplumsal desteğinde de gel-gitler yaşanmasına rağmen, yakın zamana kadar özellikle sosyal demokrat partilerin toplumsal tabanları Türkiye örnekleriyle karşılaştırıldığında daha güçlüydü. Belirli dönemlerde ya tek başına iktidar ya da iktidar ortağı olurken, kendilerini iktidara taşıyan sosyoloji büyük ölçüde kol ve zihin emeği ile geçinen kitlelerden oluşurken, kültürel anlamda post-modern zamanlarda kimliğin siyasette belirleyici hale gelmesi ve ekonomik anlamda globalleşme, ideolojik referansların zayıflamasıyla birlikte sınıfsal aidiyetlerin parti tercihlerine etkisi de zayıfladı. Konuya ilişkin en aktüel örnek kısa bir süre önce Birleşik Krallık’ta yapılan yerel seçimlerde Britanya İşçi Partisi’nin işçi sınıfıyla duygusal ilişkisini iyiden iyiye kaybederek, orta sınıf, eğitimli gençlerin partisi haline gelmesiyle bir kez daha  tescil edildi denilebilir[1]. Post-endüstriyel toplumlarda mavi yakalıların, yoksulların sol, sosyal demokrat partilerden uzaklaşıp, Ronald Inglehart’ın çalışmalarındaki post-materyalist değerlerin parti tercihlerinde etkili olmaya başladığı şeklindeki bulgularına paralel olarak, ekoloji gibi değerleri referans alan partilerin iktidara yakınlaşması anlaşılabilir. Almanya’da Yeşiller Partisi’nin son kamuoyu araştırmalarına göre Merkel’in Hristiyan Demokrat İttifakı CDU/CSU’dan daha fazla destek alıyor görünmesi konuya ilişkin tipik bir örnektir[2]. Türkiye  ise sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine göre henüz ne İngiltere ne Almanya. Farklılıklar büyük. Benzerlik ise sol, sosyal demokrat partilerin emekçi kesimlerle, yoksullarla aidiyet ilişkisi kurma konusunda zorlanması. Bu seçmenlerle partiler arasındaki ilişkisizlik halini görebilmek için bakılabilecek veriler Sefalet Endeksi notları ile partilerin oyları. Ortalama bir  vatandaşın ekonomik durumunu göstermek amacıyla mevsimsellik etkisi arındırılmış işsizlik ve yıllık enflasyon oranlarının toplanmasıyla hesaplanan Sefalet Endeksi’nin yıllar içinde farklı göstergelerin de eklendiği varyasyonları mevcut olup, Türkiye 95 ülke arasında 2019 sefalet endeksi sıralamasında 5. sırada yeralmıştır. 2020’de ise 144 ülke içinde  21.sırada[3]. Biz bu yazıda yıllara göre Türkiye için endeks notu için enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından üretilen varyasyonu kullanıyoruz. 1983-2020 DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN SEFALET NOTLARI VE SOSYAL DEMOKRAT PARTİLERİN OY TOPLAMI  
DÖNEM SEFALET NOT ORTALAMASI SOSYAL DEMOKRAT PARTİLERİN OY TOPLAMI
1983-1986 45,2 33,3
1987-1990 72,4 31,5
1991-1994 91,9 25,3
1995-1998 88,1 30,9
1999-2001 66,3 21,7
2002-2006 25,4 20,9
2007-2010 19,4 26,3
2011-2014 17,7 25,3
2015-2017 20,4 22,6
2018-2020 28,2 25,5*
* Sosyal Demokrat partilerin tahmini oy toplamı, eğilimi resmetme adına Aksoy Araştırma ve Optimar Araştırmanın Mayıs 2021 seçmen eğilimleri araştırmasındaki CHP oy  ortalaması olarak verilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi, dönemlere göre sefalet notu ortalaması belirgin bir değişim gösteriyor. Notların dönem ortalamasını alma nedeni, seçim dönemlerinde parti oylarıyla ilişkilendirmek istememizden. En yüksek not ortalaması 1991-1994 döneminde (91,9), en düşük 2011-2014’te (17,7). En net bulgu; sefalet notunun yükseldiği dönemlerde sosyal demokrat partilerin oylarının artamaması. 1983-1994 döneminde kademeli olarak sefalet notu artmasına rağmen, sosyal demokrat partilerin oyları yükselmiyorsa, ekonomik durum kötüleşirken taban genişleyemiyorsa, ortada etnik,dinsel kimliklerin yükselişi, globalleşmeyle açıklanamayacak bir sorun var demektir. 1999-2001 döneminde 1995-1998’e göre not düşerken, ilginç olan bu partilerin oyları yine düşme eğiliminde. Diğer yandan, 2007-2010 döneminde bir önceki döneme göre sefalet notu düşerken, sosyal demokrat oylar yükselmiştir. Veriler son dönem hariç, sosyal demokrat partilerin ülkedeki yoksullaşmadan toplumsal tabanlarını, seçmen desteklerini arttırma konusunda atılım yapamadığının kanıtı. Pandemi öncesi başlayan ve süren ekonomik krizin sefalet notunu yükselttiği bir konjonktürde son araştırma verileri dikkate alındığında CHP örneğinde sosyal demokrat parti oylarının artış göstermesi ise önemli. Kanımızca bu tablo bir yandan AKP’nin ekonomik krizi yönetememesinin yol açtığı enflasyon ve işsizlikteki artış, aynı süreçte CHP’li belediyelerin özellikle sosyal belediyecilik uygulamalarındaki başarıyla ilişkili. Kamuoyu araştırmalarına yansıyan CHP oylarındaki artış, sosyal demokrasinin sefalet notları örneğinde somutlaşan yoksullaşma, bununla yerel düzeyde mücadele etme stratejisinin partinin taban paradoksunun değişebileceğine ilişkin bir sinyal olarak okunabilir. Konuya büyük kentlerden İstanbul ve İzmir örneğinde bakıldığında, bir yandan paradoks, diğer  yandan paradoksun aşılma eğilimi yan yana duruyor. Meseleye 31 Mart 2019 İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve 23 Haziran tekrar seçimi İstanbul oyları örneğinde bakılabilir. Toplam Hane Gelir Gruplarına Göre İstanbul Mahallelerinde CHP ve AKP Oyları (31 Mart, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi)
Toplam Hane Gelir Grubu Toplam Hane Gelir Grubuna Göre Mahalle Sayısı Mahalleye Göre Toplam Hane Gruplarının Kayıtlı Seçmene Oranı Toplam Hane Gelir Gruplarına göre Mahallelerde 23 Haziran  İstanbul CHP(İmamoğlu Oyları (%) Toplam Hane Gelir Gruplarına göre Mahallelerde 23 Haziran  İstanbul AKP (B.Yıldırım Oyları (%) Toplam Hane Gelir Gruplarına Göre 31 Mart’tan 23 Haziran’a CHP (İmamoğlu) oy artış/Azalışı)
2.000-3.999 113 2,0 45,5 53,5 + 7,2
4.000-4.999 592 71,3 50 49,2 + 5,9
5.000-5.999 39 0,9 69,4 29,9 + 7,1
6.000-6.999 161 18,9 65,8 33,2 + 5,8
7.000-8.999 54 6,7 83 16,5 + 4,9
  Kaynak: Tanju Tosun, Gülgün Erdoğan Tosun; 31 Mart’tan 23 Haziran’a Türkiye ve İstanbul’da Yerel Seçimler, Özgürlük Araştırmaları Liberal Perspektif Rapor, S.11, Eylül 2019, s.69. İşyerlerinden oluşan, kayıtlı seçmenlerin bulunmadığı sınırlı sayıdaki mahalle dikkate alınmamıştır. Toplam hane gelirine göre kademelendirdiğimiz İstanbul mahallelerinde parti/adayların 31 Mart ve 23 Haziran oy dağılımları da sosyal demokrasinin taban paradoksuna işaret ediyor. Toplam hane geliri en düşük gruptaki mahallelerde CHP adayı % 45,5 oy alabilirken (31 Mart % 38,3) , en yüksek gruptaki mahallelerde İmamoğlu’nun ortalaması % 83. AKP adayının oy oranı ise aynı kademe mahallelerde % 53,5 ve % 16,5. Paradoksun aşılabileceğine ilişkin çarpıcı bir bulgu; İmamoğlu’nun en düşük hane gelirli mahallerde oylarını 23 Haziran’da 31 Mart’a göre 7,2 puan arttırarak, % 38,3’ten’ten % 45,5’e yükseltmesi (+6897 oy), Binali Yıldırım oylarının ise 5,3 puan azalmasıdır. Kısa aralıkla yapılan seçimde İmamoğlu oylarını en fazla en düşük gelirli mahallelerde arttırıyorsa, taban paradoksunun kırılmaması için bir neden yok. Mesele; yoksulluğu yönetmek değil, bu kesime dokunmak, ikna etmek,, yoksullukla mücadele ederek, ortadan kaldırmaya yönelik politika vaatleri ve uygulamalara yönelmektir. Toplam Hane Gelir Gruplarına Göre İzmir Mahallelerinde CHP ve AKP Oyları (31 Mart İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi)
Toplam Hane Gelir Grubu Toplam Hane Gelir Grubuna Göre Mahalle Sayısı Mahalleye Göre Toplam Hane Gruplarının Kayıtlı Seçmene Oranı Toplam Hane Gelir Gruplarına göre Mahallelerde 31 Mart  İzmir CHP (Tunç Soyer) Oyları (%) Toplam Hane Gelir Gruplarına göre Mahallelerde 31 Mart İzmir AKP ( Nihat Zeybekçi) Oyları (%)
2.000-3.999  712  11,9  44,3  51,8
4.000-4.999  390  43,8  53,7  43,4
5.000-5.999  96  21,0  62,9  34,0
6.000-6.999  69  15,9  71,3  25,8
7.000-8.999  22  7,3  80,9  16,6
Kaynak: Tanju Tosun, Gülgün Erdoğan Tosun; 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri: İzmir Örneğinde Bir İnceleme , Yayınlanmamış Çalışma. 31 Mart İzmir Büyükşehir belediye başkanlığı seçim sonucu taban paradoksunun bu kentte de mevcudiyetinin habercisi. CHP adayı Tunç Soyer’in toplam hane geliri en düşük olan mahallelerdeki oy ortalaması % 44,3 iken, en yüksek hane gelirli mahallelerde % 80,9. İstanbul ve İzmir seçim sonucu fotoğraflarının benzerliği çarpıcı. Tersine, AKP adayı Nihat Zeybekçi’nin  en düşük gelirli mahallelerde ortalaması % 51,8, en yüksek mahallelerde % 16,6. Tercümesi; sosyal demokrasi adına yaman çelişki. Her iki tablo da 31 Mart 2019 itibarıyla sosyal demokrasinin doğal sosyolojisinden beslenme anlamında yetersiz olduğunu yansıtıyor. Diğer yandan, bir yandan E.İmamoğlu’nun tekrarlanan seçimde en düşük gelirli mahallelerde oylarını arttırması, diğer yandan CHP’nin son araştırmalarda en az her dört seçmenden birinden fazlasının tercihine mazhar olması, sosyal demokrasinin güçlenmesi için gerekli zeminin mevcut olduğunu düşündürtüyor. Özellikle yerel seçimin ardından CHP’li belediyelerin parti destekçisi seçmen ayırımı yapmadan sosyal yardımlar ve derman belediyeciliği uygulamalarıyla yoksulların derdine derman olmayı dert edinmesi bu kez parti ile toplumun dışlananları arasındaki algı duvarının yıkılacağına dair tünelin sonundaki ışık olarak değerlendirilebilir. Işığa süratle yaklaşmanın yolu ise; CHP’nin keşfettiği hak temelli, insan haysiyetini öne çıkaran, yoksulluğu yönetmek değil, yoksulları yoksulluktan çıkarma iddialı politikaları[4] yerelde hayata geçirmektir. İzlediğimiz kadarıyla adım atılmıştır. Mesele adımları sıklaştırmaktır.
  • [1] Derin Koçer, “Birleşik Krallık seçimlerinin gösterdiği: Sol ya değişecek ya değişecek”, Independent Türkçe, 14 Mayıs 2021, twitter adresi: indyturk.com/node/359066
  • [2] tr.euronews.com, 25.4.2021
  • [3] Emincan Yüksel; “Türkiye Sefalet Endeksi Sıralamasında Yükseliyor”, https://www.dogrulukpayi.com, 20 Kasım 2020,   https://www.amerikaninsesi.com, 27 Nisan 2021.
  • [4] Yüksel Taşkın’la söyleşi, gazetelagun.com, Mayıs 2021.