Yarım kalan inşaatların tamamlanması sağlanacak ve ilk ev alacaklara kamu bankalarından düşük faizli kredi verilecek. Peki mutfak ihtiyaçlarını gideremeyenler bu koşullarda nasıl ev alacak?
Siyasi iktidar kötü giden ekonomiyi kurtarmak için paket üzerine paket, model üzerine model açıklıyor. Ancak ne açıklanan paketler ne açıklanan yeni ekonomik modeller, ekonomideki kan kaybını durdurmaya yetmiyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, inşaat sektörüne yönelik destek paketi açıkladı. Buna göre yarım kalan inşaatların tamamlanması sağlanacak ve ilk ev alacaklara kamu bankalarından düşük faizli kredi verilecek. Mutfak ihtiyaçlarını gideremeyenler bu koşullarda nasıl ev alacak?
Bu açıdan ekonomistler açıklanan bu paketin de hedeflenen ve beklenen sonucu vermeyeceği yönünde mutabık.
Tıpkı, 20 Aralık 2021 akşamı Erdoğan’ın açıkladığı “Kur Korumalı Mevduat”ın (KKM) aradan geçen sürede hedeflenen amaca ulaşmadığı gibi bütçeye yükü de her geçen gün artmaya başlaması gibi.
Sonuçta doları düşürmek ya da en azından belli bir seviyede tutmak için hayata geçirilen KKM, aradan geçen 4 aylık bir sürede ne yazık ki istenen hedefe ulaşmadı.
***
Benzer biçimde iki yıl önce de dolar kurunu 6.80-6.85 bandında tutmak için yaklaşık 128 milyar doların harcanması gibi son üç aydır dolar kurunu 14.80-14.90 arasında tutmak için KKM dışında, MB ve kamu bankaları hayli dolar satmak durumunda kalmış görünüyor.
Dahası bu hamle, dolar tüm dünyada diğer para birimleri karşısında değer kazanırken yapıldı. Sonuçta gerçekler hedeflenenlere galebe çaldı. Dolar 14.90 direncini kırdıktan sonra hızla 15’in üzerine çıktı. Bu yazı yazıldığında 15.30’un üzerinde. Yükselişin sürmesi de sürpriz olmayacak.
Bütün bu gerçeklere rağmen Erdoğan da, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati de, MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu da dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerden bihabermiş gibi açıklamalar yaparak; gerçekleri değil kendi hayallerini toplumla paylaşıyorlar.
Oysa Türkiye ekonomisi uzun bir süredir krizde ve bu kriz artık bir buhran. Diğer yandan ekonomide riskler her gün artıyor. MB rezervleri uzunca bir süredir ekside. Toplum KKM’ye rağmen dolarizasyonda. Daha kötü olan ise Türkiye’nin uluslararası piyasada riski giderek yükseliyor.
Bütün bunlar siyasi iktidarın açıkladığı hayallerin tersine gerçekler.
Siyasi iktidar bütün bu gerçekleri görmüyor mu?
Görmesine rağmen tedbir mi alınmıyor yoksa alacak tedbir mi yok?
Bunların cevaplarını bilmiyoruz.
Erdoğan ekonominin iyi olmasını satılan buzdolabı, cep telefonu sayısıyla açıklıyor. AK Partili yetkililer dünyada Türkiye’yi çekemeyenler olduğu söylüyor.
Ama şunu biliyoruz, Erdoğan ekonominin iyi olmasını satılan buzdolabı, cep telefonu sayısıyla açıklıyor. AK Partili yetkililer dünyada Türkiye’yi çekemeyenler olduğu söylüyor. Hükümet yetkilileri Türkiye’ye dış piyasalardan ilginin yüksek olduğu söylüyor.
Yine bildiğimiz, yapılan tüm bu açıklamaların gerçekle ilgisinin olmadığı.
Dolar son günlerde yükselişte. Ama bu bir sonuç. Enflasyon konusunda yaşanan yükseliş bir sonuç. İşsizlik rakamlarının artışı bir sonuç.
Ve bunların hepsi, kötü siyasi yönetimin ve alınan yanlış ekonomik kararların sonuçları.
Bu kötü yönetim sadece ekonomik alanda değil her alanda yaşanıyor.
İç politikadan dış politikaya, adaletten eğitime birçok alanda aynı anlayışın yol açtığı sorunları yaşıyoruz.
***
Bu noktada şu da başka bir gerçek ki, bu kötü politikalar siyaseten tercih ediliyor. Yani yanlış politikalar bilinçli olarak yapılıyor.
Çünkü ülke yönetilirken alınan kararlarda rasyonel olan tercih edilmiyor. Alınan tüm kararlarda tercih, rasyonel olandan değil kısa vadeli olarak iktidarın siyasi ömrünü uzatmaya dönük.
Siyasi iktidarın ömrünü uzatmak için alınan “rasyonel” kararlar, ülke ve dünya koşulları bağlamında rasyonel olmayınca böyle sonuçlar çıkıyor.
Enflasyon yükseliyor, işsizlik artıyor, uluslararası endekslerde geriliyoruz, döviz fiyatları yükseliyor. Özetle ülke olarak fakirleşiyoruz. Ama siyasi iktidar hala “Türkiye’nin uçtuğunu” iddia etmekte beis görmüyor.
Enflasyon yükseliyor, işsizlik artıyor, uluslararası endekslerde geriliyoruz, döviz fiyatları yükseliyor. Özetle ülke olarak fakirleşiyoruz.
Ama siyasi iktidar yetkilileri hala “Türkiye’nin uçtuğunu” iddia edip, “dünya Türkiye’yi kıskanıyor” söylemini sürdürmekte beis görmüyorlar.
Siyasi iktidara yakın kalemler ve sosyal medya hesapları dövizin artışından, ekonominin kötü gidişinden toplumun bir kesimin sevindiği algısını yayıyorlar. Oysa bu da gerçek değil.
Görmek istemedikleri gerçek şu; Siyasette olduğu gibi ekonomide bilerek yanlış tercihler yapılıyor ve sonuçta ülke fakirleşiyor. Enflasyon arttıkça, döviz fiyatı arttıkça 84 milyon olarak hepimiz fakirleşiyoruz.
Elbette aramızda kaybetmeyenler var.
Elbette yaşadığımız hiç bir sorun çözümsüz değil.
Çözüm bu siyaset yapma tarzının değişmesinde.
Çözüm ortak akla, siyasete dönüşte.
Çözüm hukuka, adalete dönüşte.
Çözüm demokrasiye dönüşte.