Pandemi sürecinde karşımıza çıkan önemli bir gerçek, yükselen dijital eşitsizlikler oldu. Artık gelir, cinsiyet, etnisite gibi değişkenlerin yanı sıra dijital eşitsizlik de önemli bir sorun olarak karşımızda ve gelişmekte olan ülkeler için ekonomik ve insani kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor. Ülkeler, bölgeler, şehir-kırsal arasındaki dijital eşitsizliklerin nasıl kapatılabileceği öncelikli olarak ele almak durumunda olduğumuz konulardan. Yıllardır “hiç kimseyi geride bırakma” sloganıyla ilerleyerek kapsayıcılıkla ilgili çalışmalar gerçekleştiren hükümetler, kalkınma kuruluşları, özel sektör ve sivil toplumun ise, gelir, cinsiyet vb. her türlü eşitsizliğin makasını açacak olan asıl dinamiğin teknoloji olduğunu henüz yeterince idrak etmemiş oldukları görülüyor. Eğitim ve iletişim başta olmak üzere her türlü hizmet ve imkana online olarak erişilen bir dünyada dijital olarak dışarıda kalmış kişiler giderek daha fazla toplum dışına itiliyorlar. Bugün yaş, cinsiyet, etnik köken, meslek, eğitim, milliyet ve bölge, dijital eşitsizliklerin belirleyicisi olan ana faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Erişimle ilgili faktörlere bakıldığında ise fiziksel erişim imkanları ve kaynaklara erişim için gerekli motivasyonu sağlayan, konunun önemine dair farkındalık düzeyi açıklayıcı unsurlar arasında. DİJİTAL UÇURUM DERİNLEŞECEK Eğitim ve bölgesel altyapı sorunları ile bağlantılı olarak sosyal sınıf, dijital yetkinlik ayrışmasında en açıklayıcı değişkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İnternet kullanım alışkanlıkları ve yetkinlik geliştirmenin gerekliliğine ve bu yetkinlikleri geliştirebileceklerine dair inanç açısından yaşça büyük bireylerin gençlere kıyasla daha dezavantajlı oldukları görülüyor. Özellikle pandemi süreciyle ekonomik ve sosyal açıdan her zamankinden daha da dezavantajlı konuma gelen bu kitlenin, dijital uçurumun derinleşmesinden de daha büyük bir dezavantajla çıkacağı görülüyor. Ülkenin pek çok bölgesinde internet erişiminin olmaması ya da bağlantı hızlarının altyapısal sorunlar nedeniyle günün gerekliliklerini karşılamıyor oluşu da dijital uçurumu derinleştiren faktörler arasında. Fiziksel erişim ve altyapı sorunları açısından gelişmiş ülkelerde internet erişim oranlarının % 70 – 98 seviyelerinde seyrettiğini görüyoruz. Öte yandan bu oran gelişmekte olan ülkelerde % 40 civarında. Ancak ITU tarafından açıklanan rakamlara göre, 2000 yılı ile 2018 yılları arasında geçen sürede, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki makas giderek açılarak %29’dan %40 seviyesine dayandı. Dijitalleşmenin gerektirdiği altyapı erişiminin sağlanamaması, mevcut sistemde ötekileştirilmiş ve yabancılaştırılmış tüm kişi ve gruplar için yeni bir uçurumun oluşmasına neden oluyor. Pandemi döneminde şirketler operasyonlarının önemli bir kısmını dijital ortamlara aktarırken, pandemi sonrası süreçte de çalışanlarının %44’ünün tamamen online olarak çalışmaya devam edebileceklerini belirtiyorlar. Ancak online çalışma sistemi, başta beyaz ve mavi yaka arasındaki ayrışma olmak üzere, eşitsizliklere önemli derecede katkıda bulunuyor. Uzaktan eğitimde karşılaşılan sorunlara benzer biçimde, dijital çalışmaya uyumlu işlerde de gereken bilgisayar ve diğer ekipmanlara ve internet bağlantısına erişim sorunuyla karşılaşıyoruz. Örneğin, Pew Research Center tarafından yapılan araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletleri’nde beyaz yetişkinlerin % 82’si bilgisayar ve % 79’u genişbant internet bağlantısına sahipken, bu oran siyah yetişkinlerde %5 8 ve % 66, İspanyol asıllı yetişkinlerde ise % 57 ve %  61. Bunun yanı sıra hane başına düşen kişi sayısı da her iki grupta önemli düzeyde daha fazla; bu durum elverişli bir çalışma ortamı yaratılmasını engelliyor. Kişinin çalışma performansını doğrudan etkileyecek olan bu değişkenler, ilerleyen süreçlerde eşitsizliklerin beslenmesine katkıda bulunuyor. Bu örnekleri her toplumda dezavantajlı hale getirilmiş gruplar için çoğaltmak mümkün. Çoğu gelişmekte olan ülkede hanelerin yarısından çoğunda bilgisayar dahi bulunmuyor. ÇÖZÜM ORTAK ÇABAYA BAĞLI Altyapısal sorunların yanı sıra, teknoloji okuryazarlığı ve dijital araçların kullanılabilmesi için gereken yetkinlikler de dijital eşitsizlikleri besliyor. Accenture tarafından yayımlanan araştırma raporuna göre hali hazırda dijital yetkinlikler açısından geride olan bireylerin %40’ı gelişime ihtiyaçları olmadığını düşünüyor. Bu önemli bir farkındalık sorununa işaret ediyor. Katılımcıların % 38’i işlerini daha iyi yapabilmek için ihtiyaç duydukları becerileri geliştirmeleri gerekmediğini, % 34’ü ise bu yetkinlikleri isteseler de geliştirmeyi başaramayacaklarını düşünüyorlar. Yine bu kişilerin üçte biri kendi bölgelerinde bu becerileri geliştirmeleri için gerekli imkanlara erişimlerinin olmadığını, % 29’u ise nasıl öğreneceklerine dair fikirleri olmadığını belirtiyorlar. Fiziksel erişim, altyapı sorunları ve yetkinlik açığı dijital eşitsizlik makasının hızla açılmasına neden oluyor. Bu uçurumun derinleşmesinin engellenmesi, her şeyden önce ortak çabaya bağlı. Bunun için öncelikle toplumda konunun önemi, beceri açığının artmasının bireysel ve toplumsal etkileri, sürecin dışında kalan bireylerin bu ayrışmadan ne şekilde etkileneceği ve son olarak söz konusu becerilerin geliştirilmesi için mevcut kaynaklara nasıl erişim sağlanabileceğiyle ilgili farkındalık yaratılması gerekiyor. Özellikle dezavantajlı grupların sürece dahil edilebilmesi için gereken altyapı iyileştirmelerini sağlamak üzere kamu-özel sektör ve sivil toplum ortaklıklarının kurulması, süreğen, tutarlı ve kapsayıcı bir dijital yetkinlik geliştirme stratejisi oluşturulması ve bu stratejinin milli eğitim politikalarının ana unsurlarından biri haline getirilmesi, dijital uçurumun derinleşmesinin önlenmesi adına hayati önem taşıyor.