EUREKA! Sonunda bulduk. Yastık altındakileri çıkarttık mı yurt içi tasarruflarla büyüyeceğiz. Yurt dışı tasarruflara da ihtiyacımız olmayacak… Geçtiğimiz hafta cumartesi günü Türkiye’de sayısını unuttuğum yeni bir ekonomik program daha açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin ev sahipliğinde iş adamlarından oluşan kalabalık bir grup Türkiye Yeni Ekonomik Modeli – Yeni Adımlar ve Enflasyon tedbirlerini dinlemek üzere salonda toplanmıştı. Sayın Bakan “Yastık Altı birikimleri finansal sisteme kazandırmaya yönelik bütüncül bir yaklaşımla uygulamaya alınmasını, büyümenin finansmanında dış tasarrufların yerine yurt içi tasarrufların geliştirilmesini, yurt içi tasarrufların etkin ve verimli yatırımlara yönlendirilmesine ve TL tasarrufların cazibesinin artırılmasını amaçlayan bir tasarruf sistemi modeli” diyerek sözlerine başladı. Bir hikaye vardır, Arşimed hamamda yıkanırken suyun içindeki kolunun su tarafından kaldırma kuvveti ile itildiğini hissedince EUREKA diye çığlık atarak hamamdan çıplak bir şekilde çıkarak sokaklarda koşmaya başlamış. Ben de oturduğum yerde aynı çığlığı attım.. EUREKA! Sonunda bulduk.. Yastık altındakileri çıkarttık mı yurt içi tasarruflarla büyüyeceğiz. Yurt dışı tasarruflara da ihtiyacımız olmayacak. KEDİ UZANAMADIĞI CİĞERE MUNDAR DERMİŞ... Bu sözleri duyup ilk heyecanım geçtikten sonra aklıma şu takıldı. Sayın bakan beş gün önce neredeydi? Allah’tan teknoloji ulaşmak istediğiniz bilgiye anında yetişip sizi bu bilgiyle buluşturuyor. Cevabı hemen buldum. Sayın bakan Londra’da, sabah yirmi altı öğleden sonrada yirmi yedi kişiden oluşan uluslararası yatırımcılarla toplantı halindeydi. Yurt dışı tasarrufları kullanmaktan vazgeçtiğimize göre herhalde bu yatırımcıları yurt içi yatırımcıları ikna etmek ve iktidarın vatandaş nezdinde sağlayamadığı güveni yurt içi yatırımcılardan sağlamak üzere kullanacaklar. Durumun öyle olmadığını Londra’da bizzat toplantıya katılanlardan öğrendim. Sanırım Londra’dan ses seda çıkmayınca yurtdışı tasarruflardan vazgeçtiğimizi açıklamak da sayın bakanın toplantısına nasip oldu. Kafam çok karışmaya başlamıştı ki hemen istatistiklere geri dönüp rakamlar üzerinden çalışmaya karar verdim. Türkiye’de yatırımların artırılması ve büyümenin sağlanması için yurtiçi tasarruflar ne kadar yeterliydi ve işsizliği önlemek için ortaya konulması gereken büyüme oranları için cari açık veriyor muyduk yoksa başka bir şey mi oluyordu? Görünen o ki, yatırımların arttığı dönemde yurt içi tasarruflar yetmiyordu ve cari açık veriyorduk. Türkiye’nin bilançosunu gösteren ödemeler dengesinde de bu bize cari açık olarak dönüyor ve bilançoyu denklemek için finansman bulabilmek amacıyla Yurtdışı tasarruflara başvuruyorduk. Son dönemlerde yurt içi tasarrufların GSMH’ya oran olarak artış trendinde olmasına ve yatırımların artmasına rağmen hala Cari Açık vermek durumunda kalıyorduk. Üstelik büyüme oranlarımız 2018 yılı sonrasında ortalama %3.7’lere düştüğü halde cari açık vermek zorunda kalmıştık. YASTIK ALTINDA MI KALMADI YOKSA BAŞKA BİR PROBLEM Mİ VAR? Yıllar önce çok yakından tanıdığım yaşlı bir hanımefendinin hikayesi geldi aklıma. Bu hanımefendi sahip olduğu altın ve ziynet eşyalarını evinde saklar, herhangi bir yere gideceği zaman da yanından eksik etmezmiş. Bir şubat ayında, şiddetli bir Lodos’un olduğu bir gün, işi gereği Kadıköy’den karşıya geçmek için vapur iskelesine büyük kızıyla birlikte gelmiş. Yolcular gemiye alındıkları sırada gelen şiddetli dalga dolayısı ile gemi ile iskele arasına koyulan köprünün açılması bu yaşlı hanımefendinin elindeki çantasıyla birlikte suya düşmesine neden olmuş. Adada geçen çocukluğu nedeniyle öğrendiği mükemmel yüzebilmesi ve suyla haşır neşir olması, paniğe kapılmadan soğukkanlı bir şekilde kendisini kurtarmak için plan yapmasına büyük bir olanak sağlamış. Dışarıdaki iskelede panik halinde kaptana gemiyi iskeleden ayırması için bağırıp çağıran yolcular amaçlarına ulaşmışlar ve gemi iskeleden ayrılınca bu yaşlı hanımefendi çantasıyla birlikte tekrar su üzerinde görünmüş ve yolcuların endişeli ve korku dolu bakışları eşliğinde iskeleye doğru yüzmeye başlamış. Üstelik kolunda çantası hala takılıyken. Yanındaki kızı dahil tüm yolcular kendisini yukarı çekebilmek için elindeki çantasını iskeleden uzatılan kancaya takmasını isteseler ve bu konuda ısrar etseler dahi bu yaşlı hanımefendi tüm söylenenlere kulağını tıkamış ve çantasıyla birlikte çıkabileceği bir merdiven istemiş. Tüm ısrarları sonucunda merdiven bulunmuş, hanımefendi çantasıyla birlikte merdivenlerden çıkarak kurtulmuş. Önemli bir kaza geçirmesine, kızının yolcular arasında olmasına ve canı söz konusu olmasına rağmen bu yaşlı hanımefendinin çantasını yanından ayırmamasının işaret ettiği noktanın altını geçtiğimiz haftaki yazının yani güven olduğunu söylemeye ihtiyaç duymuyorum. Durum böyle olunca da yastık altındaki birikimlerin ortaya çıkışının zor olacağını görüyorum. Sonuç olarak ekonomiyi yönetenlerin Türkiye’nin işsizliği azaltacak büyüme ve yatırım oranlarına dönebilmesi ancak rasyonelliği içselleştirbilmelerinden geçiyor. Şimdiye kadar kazanılamamış güveni, hele ki bu ortamda sağlamanın neredeyse imkansıza yakın olduğunu kabul etmek herkesin yararına olacak. Ülkemizin bu çıkmaz sokaktan kurtulabilmesi ancak rasyonel ve gerçek anlamda tüm yönleriyle düşünülmüş sürdürülebilir, kapsayıcı ve refah artırıcı bir ekonomik programla mümkündür. Aksi takdirde, deneysel uygulamalarla zaman kaybedecek ve ülkemizi üst gelir grubundaki ülkeler seviyesine ulaştıramayacağız.