Yahudi Paranoyası
Politikyol
Pilatus: “Hangisini serbest bırakmamı istersiniz, Barabbas’ı mı, yoksa Mesih denilen İsa’yı mı?”
Yahudiler:“Barabbas’ı”.
Pilatus: “O zaman Mesih denilen İsa’yı ne yapayım?”
Yahudiler: “Direğe gerilsin!”
Pilatus:“Neden? O ne kötülük etti?”
Yahudiler: “Direğe gerilsin!”
Pilatus: “Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Ötesini siz düşünün.”
Yahudiler: “Onun kanının hesabı bizden ve çocuklarımızdan sorulsun.”
Bu son cevaptan sonra Roma İmparatorluğu’nun Judea Eyaleti’nin Valisi Pontius Pilatus Barabbas’ı serbest bırakırken, İsa’yı kırbaçlatır ve çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim eder. (Matta 27: 17-26)
Hristiyan teolojisinde İsa’yı Pilatus’a teslim eden, İsa yerine, Barabbas gibi bir suçluyu cezadan kurtaran, İsa çarmıhı taşırken, çarmıhta acı çekerken ve nihayetinde çarmıhta ölürken alay edenler ve keyif alanlar Yahudilerdi. Yahudilerin İsa’ya ihaneti kesindi ve yüzyıllar boyunca kiliselerde menkıbe olarak tekrar edildi, anlatıldı ve hafızalara kazındı.
SONU GELMEYEN SUÇLAMALAR
Hristiyan teolojisi İsa’ya ihaneti bir halkın belirli bir dönemde belirli bir yerde yaşayan mensuplarının günahı olarak görmedi. İsa’nın çarmıhta öldürülmesinden veya Tanrıyı öldürmekten (deicide) Yahudileri bir halk olarak sorumlu tuttu. Sadece İsa’nın ölümüne doğrudan sebep olanlar değil, Yahudilerin tamamı sorumluydu. Sadece İsa’nın çağdaşları değil, çağdaşlarının çocukları, torunları, onların da torunları… da sorumluydu. Katolik Kilisesi 1960’lı yıllara kadar Yahudileri bir halk olarak, ‘deicide’ ile suçlayacaktı.
İlerleyen yüzyıllarda Yahudilere ilişkin suçlamalara yenileri eklendi. Mesela kan iftirası olarak bilinen suçlamanın bilinen ilk örneğine onikinci yüzyılda rastlandı. Suçlamaya göre İngiltere’de Norwich kenti civarlarında bir çocuk Yahudiler tarafından, İsa’ya olan nefretlerinin bir göstergesi olarak yıllık olarak yaptıkları bir ritüelde çarmıha gerilerek öldürülmüştü. Diğer bir suçlamaya göre, Yahudiler, Efkaristiya veya Missa Ayini olarak bilinen ibadetlerinde kullanılan ekmekleri çalıyorlardı ve üzerine tükürüp, idrarlarını yapıyorlardı. Hristiyanların inancına göre bu ayinde kullanılan ekmek İsa’nın bedeniydi. Böylelikle Yahudiler İsa’ya olan bitmeyen nefretlerini gösterebiliyorlardı.
Yine ortaçağlar boyunca Yahudiler, Şeytan ve Deccal ile ilişkilendirilegeldi. Aslında İncil açık açık Yahudilere doğrudan İsa’nın dilinden, “Siz babanız İblis’tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek istiyorsunuz” der (John 8: 44). Deccal ise Şeytan ve Yahudi bir fahişenin oğlu olarak doğacak, kendisini Yahudilere Mesih olarak ilan edecek ve Hristiyanlığı ve Hristiyanlığı yok etmek için bir ordu kuracaktı. Bu ve benzeri suçlamalar farklı bölgelerde, farklı zamanlarda ileri sürülecek ve Yahudilere yönelik nefret ve şiddetin bahanesi olacaktı.
19. YÜZYILDA SUÇLAMA NİTELİK DEĞİŞTİRDİ
Yahudilerle alakalı dini-temelli/içerikli suçlamalara ondokuzuncu yüzyıldan itibaren daha ekonomi-politik temelli/içerikli suçlamalar eklendi. Aslında ondokuzuncu yüzyıldan önce de Yahudilere ilişkin bu doğrultuda kanılar az değildi. Yahudiler arasında, Kilise’nin faizi Hristiyanlara yasaklamasından ötürü tefecilikle uğraşanlar vardı ve genellikle Avrupa’nın prens ve kralları tefeci Yahudilerden borçlanıyordu. Bu ise Yahudilerin prens ve krallar üzerinde politik etkileri olduğu inancını besleyebiliyordu.
Yahudilerin sahip oldukları ekonomik güç ve onunla ilişkili politik güce ilişkin tahayyüller ondokuzuncu yüzyılda çok daha güçlenerek arttı. Yahudilerin, en azından küçük bir kısmının, ekonomik-finansal olarak güçlendiği tahayyülü tam olarak mesnetsiz değildi. Kapitalist ekonomi ile birlikte büyüyen bankacılık ve finans sektöründe ortaçağın tefecileri Yahudiler, Avrupa’da tekel olamasalar bile, fazlasıyla güçlüydü.
1840’lı tarihler gibi nispeten erken bir tarihte bile Yahudilerin bütün ekonomi-finansı kontrol ettiği iddiaları, hatta bu güçle politik güç devşirdikleri inancı yayılmaya başlamıştı. Mesela Fransız ütopik sosyalistlerinden yazar Alphonse de Toussenel, yazdığı Les Juifs, Rois de l’epoque (Yahudiler, Dönemin Kralları) başlıklı kitabında, feodalizmin aslında sona ermediğini, sadece yeni bir şekle dönüştüğünü iddia etti. “Güya Fransız halkı feodalizmin kıskacından 89 devrimiyle özgürleştiler. Onlar sadece sahiplerini değiştirdi.”
Yeni feodalizm finansal liberalizmdi ve feodal lordları da bankacılardı. Nitekim Toussenel’in kitabının alt başlığı da Histoire de la Feodalite Financiere (Finansal Feodalizmin Tarihi)’di. Bu yeni feodal dönemde herkes, hatta kral ve hükümet bile Yahudi bankacılarının vassallarıydı. Yahudiler, gerçek patronlar, çağın krallarıydı.
HAYAL ÜRÜNÜ PROTOKOLLER
Bu noktadan çıkışla Yahudilerin, hangi ülkede yaşadıklarından bağımsız olarak, uluslar-üstü bir çete/örgüt kurmuş olabilecekleri ve ellerindeki ekonomik-finansal güçle dünya hakimiyeti tesis etmek istediklerini iddia etmek için çok fazla bir hayal gücü gerekmiyordu. Yirminci yüzyılın hemen başlarında bu doğrultudaki iddiaların en sansasyonel olanı piyasaya sürüldü: the Protocols of the Elders of Zion (Siyon Hakimlerinin Tutanakları veya Siyon Liderlerinin Protokolleri). Bazı bölümleri 1903 yılında, tamamı ise 1905 yılında Rusya’da yayınlanan bu tamamen hayal ürünü ve düzmece kitap ondokuzuncu yüzyıl sonunda dünya üzerinde hakimiyet tesis etmek üzere toplanan Yahudi liderlerinin yaptıkları iddia edilen toplantıların tutanaklarını içerir.
Tutanakların iddialarına göre, Fransız devriminin sloganı “Hürriyet, Eşitlik ve Kardeşlik” kelimelerini Yahudi liderliği ileri sürdü, bu sloganlarla iç çatışmalar çıkardı, devletleri zayıflattı ve Yahudi sermayesine muhtaç bıraktı. Yine bu kelimelerle Yahudilere karşı halkları ve ülkeleri koruyan zırh, aristokrasi, kaldırıldı. “Doğal ve kalıtımsal Aristokrasinin yıkıntıları üzerine biz kendi entelektüel sınıf-para aristokrasimizi kurduk.” Yine tutanakların iddiasına göre, ülkelerin idaresi devlet yönetiminden anlamayan, hatta bizatihi Yahudi liderliği tarafından seçilen idarecilerin ellerinde bırakıldı. Bu idareciler ise, devlet yönetiminden anlamadıkları için, Yahudi liderliği tarafından dünyayı idare etmek için eğitilen bilim insanları, danışmanlar ve uzmanların söylediklerine uyacaklar, onların ellerinde, yani Yahudi liderliğinin ellerinde, basit kuklalar olacaklardı.
Yine tutanakların tamamına bakıldığında Yahudi liderliğinin basını tamamen ellerine aldıkları, Darwincilik, Marxçılık ve Nietzschecilik gibi düşünceleri icat ettikleri ve yaydıkları, Fransız devrimini yaptıkları, fikir insanlarını tamamen dünyevi konular üzerine düşünmeye sevk ettikleri, Hristiyanlar arasında birlik fikrini yok ettikleri, ülkeler arasında savaş ihtimalini sürekli canlı tutmaya çalıştıkları, bütün inançları baltaladıkları, dinsizliği teşvik ettikleri, her toplumsal sınıftan ajanlar yetiştirdikleri ve benzeri iddialarla doludur.
Siyon Hakimlerinin Tutanakları ilk olarak Rusya’da, Rusça olarak yayınlansa da, ilhamını büyük oranda o döneme kadar Batı Avrupa’da gelişen antisemitik yazından aldı. Nitekim Tutanaklar’ın doğrudan intihal yaptığı iki kitap vardır: bunlardan ilki, Fransız Maurice Joly (1829-1878)’nin Dialogue aux Enfers (Cehennem’de Sohbet)’i, diğeri ise Alman Hermann Goedsche (1815-1878)’in Biarritz romanıdır. Bu haliyle de o döneme kadar Avrupa’da Yahudilerle alakalı üretilen fikirlerin/iddiaların/inançların bir anlamda özeti, Yahudi paranoyasının ulaştığı seviyenin bir göstergesidir.
YİNE O, HEP O, YALNIZ O, DAİMA O…
Tutanakların yazarı bilinmiyor. Ancak aşağıdaki cümlelerin sahibi İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Başbakanı olacak Winston Churchill’dir ve Avrupa’da Yahudi paranoyayasının yaygınlığının, çapının ve kimlere kadar ulaştığının çarpıcı bir göstergesidir.
“Mensupları daha çok Yahudilerden olan bu hareket [yazının yayınlandığı 1920 yılında Rusya’da süregiden iç savaşın taraflarından Bolşevikler] yeni değil. Spartacus-Weishaupt’un zamanından, Karl Marx’ın yaşadığı döneme, oradan Trostky (Rusya), Bela Kun (Macaristan) Rosa Luxembourg (Almanya) ve Emma Goldman’a (Birleşik Devletler) uzanan dünya çapında bir komplo bu. Var olan medeniyeti yıkma ve onun yerine yeni bir toplum inşası komplosu. Artık gelişmesini durdurmuş, kıskançlık dolu bir art niyet ve imkânsız bir eşitsizlik temeli üzerine kurulmak istenen bir toplum komplosu… Fransız Devrimi trajedisinde de kesinlikle rolü olan bir hareket. 19. yüzyıl boyunca da her yıkıcı hareketin baş sebebi. Şimdi de, … Rus halkını saçlarından yakaladılar ve böylece büyük bir imparatorluğun tartışmasız sahipleri oldular.”
Kısaca Yahudi her yerde, her olayın arkasında, her fikrin mucididir. Veya bir Türk şairinin yine Yahudilerle alakalı söyleyeceği gibi, “Yine o, hep o, yalnız o, daima o…”
Artık Avrupa Yahudi sorununun nihai çözümüne yakındır.
* Siyaset Bilimci
Kaynaklar:
Rifat N. Bali, Siyon Önderlerinin Protokolleri: Düzmece Bir Kitap,” Toplumsal Tarih, Eylül 1995.
Sergei A. Nilus, The Protocols and World Revolution, tercüme: Natalie de Bogory ve Boris Leo Brasol, Small, Maynard & Company, 1920: https://www.gutenberg.org/files/64977/64977-0.txt
Stephen Eric Bronner, A Rumor About the Jews, Palgrave Macmillan, 2019.
William I. Brustein, Roots of Hate, Cambridge UP, 2003.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi