İstihdamdaki zayıflığın altı ay daha sürmesi ve hayat pahalılığının normalleşmesiyle, Erdoğan aday olmaya dahi cesaret edemeyebilir. Bunun yerine yargılanmasını engelleyecek şerefli ve güvenli çıkış arayabilir. Ona da hazırlıklı olmak muhalefetin sorumluluğudur. İçimizdeki en şüpheci bile yavaş yavaş bir dönemin geride kalmaya yaklaştığını fark edebiliyor. Mart 2018’de başlayan son 40 yılın en derin iktisadi buhranı sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan sonra görevine devam etmesi iyice zorlaşıyor. Muhalefetin sağladığı birlik, sandık güvenliğine verdiği önem ve yönettiği belediyelerdeki özen de kritik. Yıllarca ötelendiği için hem süresi uzayan hem de şiddeti derinleşen buhran; küresel düzeyde artan emtia/navlun fiyatlarından ve TL’de sağlanamayan istikrardan ötürü son 20 yılın en çetin kışını Türkiye’ye yaşatacak. Birkaç ay önce bu konuda yapmış olduğum önerme sanıyorum artık herkesin kabulü. Fakat bu durumun yaratabileceği sürprizleri de kaçırmamak gerekiyor. İstihdamdaki zayıflığın 6 ay daha sürmesi ve hayat pahalılığının yeni normal olmasıyla; Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmekten de öte aday olmaya dahi cesaret edemeyecek duruma gelebilir. Yani kaybedeceği bir seçime girmek istemeyebilir, bunun yerine arkasından gelen dönemde kendisinin ve yakın çevresinin yargılanmasını engelleyecek şerefli ve güvenli çıkış arayabilir. Elbette Erdoğan’ın karakteri böyle bir karar vermeye hiç yatkın değil. Üstelik bugüne kadar çok kez oyunu şaşırtıcı bir şekilde kendi lehine çevirebildi. Muhalefetin de zaman zaman yaptığı hataları atlamamak gerek. Fakat durumun bu sefer daha farklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha önemlisi, bugünden değil, önümüzde yoksullukla geçecek 6 aydan sonrasından bahsediyoruz. Yani günün değil; pandeminin büyük ölçüde geride kaldığı ve toplumun fakirlikten yıldığı 6 ayın sonunda, Nisan 2022’yi konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne konan ve kendi siyasi geleceğine dair ışık vermeyen anket sonuçlarını masasında gördüğü ve onlarla yüzleşmek zorunda kaldığı anları hayal ediyoruz. Bu sürecin ilerlemesini siyaset bilimi uzmanlarına bırakacağım. Erdoğan’ın çekilmesi veya yarı başkanlık gibi ara formüllere kapıyı açması gibi sürprizler yerine böyle olası bir durumu yaratabilecek iktisadi süreç ve koşullara değinmek istiyorum. Son olarak, muhalefetin şimdiye kadar uyguladığı stratejinin asla geri adım atmayacak ve son ana kadar kendisi için mücadele edecek Erdoğan varsayımına dayandığını; Cumhur İttifakı’nın adayı değişirse veya bu ittifak tümden dağılırsa yaşanabilecekleri hesaba katmadığını belirtmek istiyorum. YARALARA MERHEM DÖVİZ REZERVİ ALBAYRAK DÖNEMİNDE TÜKETİLDİ Türkiye’de istihdam üzerinde mevsimsellik had safhada. İnşaat, turizm ve tarım sektörleri iş hacminin önemli bir kısmını yaz aylarında yapıyor; haliyle çalışanlar bu dönemde kazanıyor. Kuraklık nedeniyle tarım, Covid-19 nedeniyle turizm ve yüksek faizler nedeniyle inşaat bu sene uzun yıllar ortalamasının altında kaldı. Haliyle bu sektörlerde çalışanlar yeterince para kazanamadı ve kış ayları için gerekli birikimi oluşturamadı. Genel işsizlikteki yüksek seyrin gençlerde daha yüksek olduğunu ve yeni mezunlarda zirveye ulaştığını da belirtelim. Küresel enerji, tarım ve metal fiyatlarındaki yüksek seyir devam ediyor. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla petrol %90, doğalgaz %110, kömür %220, çelik %60, bakır %45, alüminyum %60, çinko %25, pamuk %60, şeker %50, buğday %30, kahve %80 oranında dolar cinsi zamlandı. Bu oranlara TL’nin değer kaybı dahil değil. Üstelik tüm bu artışlar henüz tüketici fiyatlarına tam yansımadı. Merkez Bankası, geçtiğimiz hafta başlamış olduğu politika faiz indirim sürecinde, 2018 ve 2020’deki gibi döviz kuru atağı yaşanmasından korktuğu için kredi genişlemesini teşvik etmiyor, tersine kontrol altında tutmaya çalışıyor. Benzer bir şekilde Hazine ve Maliye Bakanlığı da kamu harcamalarında ölçüyü kaçırmamaya ve bütçe açığının daha da genişlememesine özen gösteriyor. Çünkü krediler yoluyla piyasada yaratılan TL ve kamu harcamalarıyla oluşturulan yapay iş talebinin istihdamdaki etkisi kısıtlı; fakat bütçe ve cari açığı patlatması oldukça kolay. Kısacası ekonomi politikaları yaşanacak yoksullaşmanın etkilerini sarabilecek şekilde kullanılamıyor; bunun yaratacağı yan etkileri örtebilecek döviz rezervleri yok, Berat Albayrak döneminde hepsi tüketildi. SEÇİMİN ERTELENMESİ NEREDEYSE İMKANSIZ Toparlayalım; istihdamda zayıf seyir sürecek, hayat pahalılığı artacak ve bu esnada yaraları hafifletecek ekonomi politikası uygulanmayacak. Durum bu kadar kötü ve bu yüzden iktidar baskın seçim hedeflemiyor. Şüphesiz seçmen tercihlerindeki tek faktör ekonomi değil; Türkiye’nin Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve dinci-laik gibi kırık fay hatları seçim sonuçlarında belirleyici olabiliyor. Tabii Cumhur İttifakı’nın kazanması gereken %50’a oya yakın olması, yani birkaç milyon oyla durumu değiştirebilecek güçte olması ön koşul. Bu arada cumhurbaşkanlığı için gerekli oy oranının kanunla değil anayasa değişikliği ile güncellenebileceğini ve bunun için de Cumhur İttifakı’nın yeterli çoğunluğu olmadığını söyleyelim. Ayrıca seçimleri Haziran 2023’ten ileriye ötelemenin de anayasal bir yolu neredeyse yok (savaş hali hariç). Propaganda, oy kullanma ve sayım süreçlerinde muhalefetin de eskisiyle kıyaslanamayacak düzeyde uyanık olduğunu biliyoruz. Tüm bu hikâyenin sonunda kararı okuyuculara bırakmak istiyorum. Geleceği bilmek şimdiden mümkün değil, ancak bazı ezberlere fazla alıştığımızı ve hatta son dönemde erken zafer rehavetine kapıldığımızı söylemeliyim. Ötesi Erdoğan’ın inandığını iddia ettiği davasının, düşünülenin aksine, çok daha dar bir kesimi, yani seçmenlerini değil yandaşlarının çıkarını güttüğünü de hesaba katmak gerek. ERDOĞAN OLMAZSA KİM ADAY OLUR? Erdoğan’ın siyasi hayatının son günlerine yaklaşıyoruz, bu süreç hiç kolay olmayacak ve iktidarının sürmesi için elinden geleni yapacak. Fakat geriye dönüşü olmayan yola girdiğini fark eder ve çevresindeki telkinlerle sakin kalabilirse Erdoğan’ın olmadığı ancak mevcut iktidarın kısmi ıslahatlarla yola devam edebileceği bir ortam oluşabilir. Daha makul bir dış politika, ekonomide temel kurallara uyum ve yurt içinde bazı hürriyetlerde kısmi iyileştirme gibi taahhütlerle Erdoğan’sız AKP veya Cumhur İttifakı oluşturulabilir. Aday kim olur sorusunu da size bırakıyorum; Millet İttifakı’nın adayını sabah akşam tartışırken buna da birkaç dakika ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Bu ve benzeri ihtimalleri göz önünde bulundurmak ve hazırlıklı olmak muhalefetin sorumluluğudur, biz hatırlatarak görevimizi yapmış olalım.