Kanadalı yelkenci Lemieux 1984 Olimpiyatları’nda çok iyi mücadele etmesine rağmen madalya şansını kıl payıyla kaçırmıştı. Yaşı ilerliyordu. En büyük hayali kariyerini olimpiyat madalyası kazanarak sonlandırmaktı. Bu yüzden tam 4 sene boyunca her gün büyük bir azimle Seul’deki 88 Olimpiyatları’na hazırlandı. Bu son şansıydı. Geçen hafta olimpik oyunlar tarihinden ilham verici maraton hikayeleri paylaşmıştım. Çok olumlu dönüşler aldım. Belli ki sporda da iç açıcı hikayelere hasret kalmışız. Bu hafta sizleri 1988 Seul Olimpik Oyunları’na götürüyorum. Hikayemizin kahramanı Kanadalı yelkenci Lawrence Lemieux. Lemieux 1984 Olimpiyatları’nda çok iyi mücadele etmesine rağmen madalya şansını kıl payıyla kaçırmıştı. Yaşı ilerliyordu. En büyük hayali aktif sporculuk kariyerini olimpiyat madalyası kazanarak sonlandırmaktı. Bu yüzden tam 4 sene boyunca her gün büyük bir azimle 1988 Seul Olimpik Oyunları’nda madalya kazanabilmek için çalıştı. Emekli olmadan önce katılabileceği son olimpiyat 1988 Seul Olimpik oyunlarıydı. Bu son şansıydı. Gerçekten iyi hazırlandı. Otoriteler tarafından altın madalyanın en güçlü adayları arasında gösteriliyordu. Lemieux, Finn kategorisinde yarışacaktı. Lemieux tahmin edildiği gibi yarışa çok iyi başladı. Kısa sürede ikinci sıraya yükseldi ve arkasındakilerle mesafeyi oldukça açtı. Akıllarda tek bir soru vardı: Birinci mi olacak, ikinci mi? Hızına bakılırsa son turda birinci sıradaki rakibini de geçeceğe benziyordu. Yarışı uzaktan takip eden antrenörleri, ailesi çok mutluydu. Madalya gelmek üzereydi. 4 senelik çalışmanın karşılığı alınmak üzereydi…
Son tura girmeden önce Lemieux yavaşladı. Yelkenlisini ters yöne çevirdi! Ters giden bir şeyler olmalıydı. Kısa bir süre sonra telsizden sesi yankılandı.‘‘470 yarışında bir yelkenli devrildi. Onları kurtarmaya gidiyorum’’
Ancak son tura girmeden önce Lemieux beklenmedik şekilde yavaşladı. Yelkenlisini ters yöne çevirdi! Birincilik mücadelesi veren bir yarışmacının bu hareketi hata olamazdı. Ters giden bir şeyler olmalıydı. Kısa bir süre sonra telsizden Lemieux’in sesi yankılandı. ‘‘470 yarışında bir yelkenli devrildi. Onları kurtarmaya gidiyorum’’ Lemieux’un o an geçtiği bölgede 470 kategorisindeki bir başka yarış devam ediyordu. Singapurlu yarışmacıların yelkenlisi ters rüzgar ve sert dalgalar yüzünden alabora olmuş, iki yelkenci suya düşmüştü. Takım kaptanı ‘‘Kurtarma ekibine haber veriyoruz, sen devam et’’ şeklinde talimat verdi. Lemieux’den kısa bir cevap geldi: ‘Hayır, yapamam’ Lemieux olay yerine kurtarma ekibinden çok daha yakın mesafedeydi. Dalgalar sertti. Normalde yelkencilerin hepsi yüzme bilirdi lakin bir sakatlık veya çarpışma sonucu bilinç kaybı varsa denize düşen yarışmacılar ölüm riskiyle karşı karşıya kalmış olabilirdi. Zaman kaybedilemezdi. Lemieux daha sonra o an aklından geçenleri şöyle anlatılacaktı. ‘‘Benim için o anda cevaplanması gereken bir soru yoktu. Sadece cevap vardı: Yardıma gitmek’’ Lemieux; kendi yarışının son turunda ikinci sıradayken ve 4 sene boyunca her gün hayalini kurduğu madalyaya çok yaklaşmışken kendi yarışını bıraktı. Diğer yarışta batan yelkenliye doğru rotasını kırdı. Singapurlu yarışmacıları tek başına denizden çıkardı ve kendi yelkenlisine aldı. Bir yarışmacının eli kesilmişti ve kan kaybediyordu. İlk yardım müdahalesini kendi yaptı. Kurtarma ekibi gelene kadar başlarında bekledi.
Lemieux, Singapurlu yarışmacıları kurtarma ekibine teslim ettikten sonra yarışa devam etti. 2. sırada bıraktığı yarışı 22. sırada bitirdi. Madalya töreninde hüzünlüydü ama o esnada olimpiyat tarihinde görülmemiş bir olay yaşandı.
Bir saate yakın zaman kaybeden Lemieux, Singapurlu yarışmacıları kurtarma ekibine sağ-salim teslim ettikten sonra kendi yarışına devam etti.
  1. sırada bıraktığı yarışı 22. sırada bitirdi.
Yarışı ilk üç sırada bitirenlere madalyaları taktim edildi. Lemieux madalya töreninde hüzünlüydü ama vicdanen huzurluydu. Tam o esnada olimpiyat tarihinde görülmemiş bir olay yaşandı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Juan Antonio Samaranch salona girdi ve mikrofonu eline aldı. Olimpiyat Komitesi Başkanı’nın madalya törenlerine katılması, dahası mikrofon alıp konuşması çok ender rastlanan bir olaydı. Samaranch kısa ve öz konuştu. ‘‘Az önce yarışmanın resmi kazananları madalyalarını aldı ancak bu yarışın bir de gerçek kazananı var. Olimpiyat Komitesi olarak Pierre de Coubertin Özel Olimpiyat Madalyasını Lawrence Lemieux’ e vermeyi uygun gördük’’ Lemieux böylece olimpiyat tarihinde centilmenlik madalyası alan ender sporculardan birisi oldu. Tarihe geçti. Bugün bile bu olay olimpiyat tarihinin en önemli olaylarından birisi olarak anlatılır. 25 sene sonra kendisiyle yapılan bir röportajda gazeteci o gün orada yarışı bıraktığı için hiç pişmanlık duyup duymadığını sordu. Lemieux’un cevabı tam da olimpiyat şampiyonuna yakışan şekildeydi. ‘‘Biz sporcular bizden sonra gelecek sporculara ilham vermek, örnek olmak ve tarihe geçmek için mücadele veririz. Ben hepsini başarmış oldum. O gün arkama bakmadan devam edip yarışı kazansaydım, bugün benim adımı hatırlayacak mıydınız?’’ Bu tür anekdotlar ders alabilenler için önemli bakış açıları sunar. Birkaç geleneksel spor dalı dışında uluslararası arenada hiçbir başarımızın olmaması belki de sadece sonuca odaklanıyor olmamızdır. İlham vermeyle, örnek olmayla, süreçle ilgilenen kişi sayımızın çok az olmasıdır. Bu konularla ilgilenen az olunca sporun sadece yarışma boyutunu önemsiyoruz. Sporu sadece yarışma boyutuyla ele alanlar sporda başarılı olamazlar. Sporun özünde rakip paydaştır, düşman değil. Yarışmadan önce paylaşma gelir. Paylaşmadan yarışma, dolayısıyla spor olmaz. Spor olmayan yerde de sporcular yetişmez. ‘‘Vur kır parçala bu maçı al’’ diyen toplumlarda sporcu yerine savaşçı yetişir. Savaşanın tek amacı da rakibini yok etmektir. Doğal olarak spor kültürümüzdeki ‘‘Üste çıktım diye övünme, alta düştüm diye yerinme’’ olgunluğundan ‘‘koyduk mu?’’ seviyesine gerilemek şaşırtıcı olmaz. Bir gün Türk sporunda ‘‘Vurma, kırma ve gerekiyorsa bu maçı alma!’’ diyebilecek olgunluğa erişmek ümidiyle…