Eğer Millet İttifakı’nın bileşenleri bir şekilde sahada yeterince olmayacaklarsa sanıyorum onların yerini fazlası ile dolduracak diğer aktörleri etkili biçimde kullanmak gerekli. Türkiye tarihinin belki de en önemli seçime sayılı günler var. Her ne kadar anketlerin çoğunluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nu önde gösteriyor olsa da Erdoğan gibi bir seçim makinasının önünde görev devir teslimi gerçekleşene kadar hiçbir konuda rahatlamamak gerektiğini düşünüyorum. Dahası her ne kadar halkın genel gündemi Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa da parlamento aritmetiği, bu aritmetik içerisinde Millet İttifakı’nın alacağı sandalye sayısı, TİP’in yapacağı muhtemel sürprizler ve de Yeşiller Sol Parti’nin çıkaracağı vekillerin hem sayısı hem de dağılımı çok önemli. Zira eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacaksa bu dinamikler ana belirleyicilerden olacak. Bununla beraber eğer parlamento ve Cumhurbaşkanlığı ayrı kanatlarda kalacaksa ülkenin olası krizleri nasıl ve ne şekilde göğüsleyeceği de bu dengelere bağlı. Bu bağlamda görebildiğim kadarıyla hem TİP hem de Yeşiller Sol Parti kendi seçim bölgelerinde aktif ve de rasyonel politikalara sürdürüyorlar. Bununla beraber Muharrem İnce’de hızla konuşa konuşa kendi oy oranını aşağıya çekiyor ki bu da Millet İttifakı için olumlu bir gelişme. Tablodan okuyabildiğim kadarıyla Sinan Ogan ise temelde MHP’den daha çok oy alarak bir şekilde Millet İttifakı’na beklenenden daha az zarar veriyor. Bunların hepsi olumlu gelişmeler. Bununla beraber Erdoğan’ın savunma sanayi odaklı ve de büyük proje iddialı seçim propagandasının da hiçten biraz fazla işe yaradığını söyleyebiliriz. Oylarını yeniden 42-44 bandına çıkaran Erdoğan’ın ilerleyen günlerde neler yapacağını elbette bilemeyiz ama sanıyorum olası yapılacaklara cevap vermenin ötesinde Millet İttifakı’nın hâlâ yapması gerekenler var. Yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır. Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına Mansur Yavaş ve de Ekrem İmamoğlu’nu almasını çok olumlu bulanlardanım. Hatta bunun sosyolojik bir zorunluluk olduğunu da düşünüyorum. Zira Dersim Alevi’si bir Cumhurbaşkanı adayının yanına milliyetçi tandanslı bir Ankaralının ve de Karadenizli bir Sünni’nin bir anlamda Türkiye resmini tam vereceğini düşünenlerdenim.
Peki ya diğer parti liderleri ya da Mansur Yavaş? Elbette sahadadırlar ama ne kadar çok seçmene ulaşıyorlar ya da hangi söylemleri gündem yapıyor çok emin değilim. Söyledikleri hangi söylemler seçmenin kararını değiştirmeye yetti bunu da bilmiyorum.
Dahası diğer beş partinin her ne kadar oy oranları düşük olsa da sosyolojik olarak resmin eksik parçalarını tamamladığını düşünüyorum ki bu bir şekilde AKP’nin ilk yıllarındaki ‘catch all’ parti özelliğinin bir anlamda modernize edilmiş hâli gibi de geliyor bana. Ama bu sahaya ne kadar yansıyor bundan emin değilim. Bu süreçte bence üzerinde düşüne görevi yapan sadece iki aktör var. Kemal Kılıçdaroğlu ve de Ekrem İmamoğlu. Kemal Bey aday olarak ve de bir şekilde kendi bürokratik geçmişine de dayanarak proje bazlı bir propaganda metodu izliyor. Bay Kemal’in Çalışma Tahtası gibi projeler ile eğitimli ve de orta üst sınıfa doğrudan hitap ederek bir şekilde kendi tabanından olası kaymaları engellemeye çalışıyor. Ekrem İmamoğlu ise inanılmaz başarılı kürsü performansı ile adeta bir ‘rock star’ edası ile hem kitleleri coşturuyor hem de siyasetin sadece bugününde değil yarınında da çok güçlü bir aktör olarak var olacağını gösteriyor. Kimileri Demirel ve Erdoğan ile kıyaslasa da sanıyorum bir İmamoğlu ekolünün doğuşuna da şahitlik ediyoruz. İlerleyen günleri elbette kestirmek zor ama İmamoğlu diye bir gerçek var artık Türkiye siyasetinde. Umarım hata yapmadan süreçleri tamamlar. Peki ya diğer parti liderleri ya da Mansur Yavaş? Elbette sahadadırlar ama ne kadar çok seçmene ulaşıyorlar ya da hangi söylemleri gündem yapıyor çok emin değilim. Söyledikleri hangi söylemler seçmenin kararını değiştirmeye yetti bunu da bilmiyorum. Türkiye’yi takip eden bir siyaset bilimci olarak ben bilmiyorsam gündelik koşturmasında siyaseti ikinci ve hatta üçüncü plana atan vatandaşın durumunu düşünmek dahi istemiyorum. Eğer Millet İttifakı’nın bileşenleri bir şekilde sahada yeterince olmayacaklarsa sanıyorum onların yerini fazlası ile dolduracak diğer aktörleri etkili biçimde kullanmak gerekli. Misal hem sağ hem de sola hitap edebilecek İlhan Kesici, Kürt oylarını bir nebze de olsa etkileyebilecek Sezgin Tanrıkulu çok da aktif işlemeyen Voltran’ı ayağa kaldırıp yürütebilirler. Bir aydan az zaman kaldı seçime. Şimdi değilse ne zaman?