Birlikte hareket edildiğinde karşımıza çıkabilecek her türlü riski daha iyi yönetebilir, bilgiye daha kolay ve çabuk ulaşabilir, birlik içinde bulunanların deneyimleri ile ortaya çıkan zorlukların üstesinden daha kolay gelebiliriz. Yazının başlığını gördüğünüz anda aklınıza Alexandre Dumas’nın Üç Silahşörler eseri geldiğinden eminim. Bu söz aslında 1868 yılında İsviçre Alp’lerini etkisi altına alan kuvvetli sonbahar fırtınaları sırasında gençlerin birbirleri ile olan dayanışmasını ve yardımlaşmayı artırmak amacıyla ortaya atılmış bir slogandır. Dumas bu sloganı Üç Silahşörler eserinde kullanarak ölümsüzleştirmiş, ne zaman dayanışma ve yardımlaşma konusu gündeme gelse bu slogan kullanılır olmuştur. Yardımlaşma ve dayanışma neden önemlidir? Ne işe yarar? Eskilerin deyişiyle birlikten güç doğar. Yapmayı ve ulaşmayı amaçladığımız hedeflerimize birliktelikle daha kolay, daha zamanlı ve daha az güç sarf ederek ulaştığımız herkesin malumudur. Birlik içinde hareket edildiğinde karşımıza çıkabilecek her türlü farklı riski daha iyi yönetebilir, bilgiye daha kolay ve çabuk ulaşabilir, bizim bilmediğimiz ama birlik içinde bulunanların tecrübe ve deneyimleri ile ortaya çıkan zorlukların üstesinden daha kolay gelebiliriz. İlkokul döneminde konunun daha iyi anlaşılması için kibrit çöplerinden yapılan deneyi kim hatırlamaz ki? Birlik içinde bulunmak, sosyal yaşamın hemen hemen her aşamasında vardır. Bir ülke içinde ulus ve millet kavramı bu güçlü birlikteliğe en güzel örneklerden biridir. İş dünyası içinde iş insanlarının, işçilerin, çiftçilerin kendi çıkarlarını koruyabilmeleri için oluşturdukları sendikalar, kooperatifler hep bu birlikten güç doğar sözünün kurumsal bir yansımasıdır. Sadece sınıf olarak birlikte olmak yeter mi? Tabii ki hayır! Bu yazıda ne sendikalaşmayı ne kooperatifleşmeyi tartışacağım. Bu yazıda, ekonomide finans piyasalarının büyüklüğü, bilinmezliği, farklı bir tecrübe ve yetenek gerektirmesi, oyuncu sayısının çok ve farklı amaçlarının olması, finansal okuryazarlığın çok önemli; fakat düşük olması dolayısı ile ekonomi ve finans piyasalarında birlikteliğin öneminden bahsedeceğim. Aslında tüm birlikteliğin süreçleri, kurumsal yapısı ve etik normlarının da birbirinden farklı olmadığını belirtmenin doğru olacağını söylemekte fayda var. Bildiğiniz gibi enflasyon son 20 yılın rekorlarını kırarak TÜFE’de yıllık %61.1 ve Yurtiçi ÜFE’de %114.97 oranında artış gerçekleştirdi.(Grafik 1) Bunun yanında 2021 Mart başında sürekli olarak 1 ay vadeli mevduat yapan kişinin ortalama aylık elde ettiği faiz oranı da %18.22 olarak gerçekleşti. (Grafik 2) Grafik 1 [caption id="attachment_204633" align="alignnone" width="500"] Kaynak:TUİK[/caption] Kısaca,bir yıllık sürenin sonunda Mart 2021’de TÜİK enflasyon sepetini oluşturan mallar, Mart 2022’de 100 TL’den 161.1 TL’ye çıkarken, elinde TL tutanHakan Bey 100 ₺’sini Mart 2022 yılında sadece 118.22₺ yapabildi. Arada ödediği stopajları hesaba bile katmıyor ve hesaplamanın kolay olması için basitleştiryoruz. Aradaki fark (161.1₺-118.22₺ = 42.88₺) aslında hiçbir yere gitmedi. Hakan Bey’in yaptığı mevduat vasıtasıyla bir yerlere transfer edildi. O yerler nereler mi?
  • Devlet: Enflasyon vasıtası ile Hakan Bey’i fakirleştirdi ve artan enflasyon dolayısı ile daha fazla vergi aldı. Ama harcamalarını kontrol edemediği, çok borçlu olduğu ve bu borçlarının %66’sından fazlası dövize endeksli olduğu için borç stoğu arttı. Hakan beye, çocuklarına ve torunlarına bu borç stokunu bırakacak. Bunu devleti yöneten iktidar yapıyor ve hiçbir hesap da vermiyor. Adrese teslim yasalar çıkartıyor, keyfi olarak istediğinin vergisini affediyor ve/veya erteliyor.
  • Elinde döviz tutan ve KKM yapanlar: Aslında bu vatandaşlar, gelecek krizi gördükleri için önceden kendilerini koruma altına alanlardır. KKM yapanlar ise kendilerine yapılan teklifi rasyonel bir düşünceyle geri çevirmeyenlerdir. Burada bu teklifi yapan ve rezervlerini bir hiç uğruna çarçur eden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasıdır. Çünkü rezerleri negatif. Bir kişinin teorisnin doğru çıkması uğruna olmadık riskler alarak toplumu ateşe atıyor. Diğer yanda da elinde TL tutan Hakan beyin servetinin erimesine yol açan enflasyonu ortaya çıkartan para politikasını uyguluyor.
  • Bankalar ve Şirketler: TL’de duran vatandaşın mevduatından kredi veren bankalar da önemli ölçüde kar ettiler 2021 yılında. Bir yanda ortalama %1 faizle tutulan ABD Doları mevduatlarının TCMB ile yapılan swaplarından elde edilen %14 faizli TL Fonlama, diğer yanda %18’ler civarındaki TL mevduatlara karşılık ortalama %25’lerle plase edilen krediler (Ticari kredi faizleri, vadelerine ve verilen şirketin kredibilitesine göre değişmektedir.), vebu kredileri alarak kendini enflasyondan korumaya çalışmak için hammaddeye, ara malına veya dövize yönelen üreticiler. Bunun sonunda da ortaya çıkan fiyat artışları…
Peki burada kaybeden hep Hakan Bey mi? Büyük resime bakacak olursak aslında kaybeden  hepimiziz. Fakat üretimden alınan paya ve hakkaniyete bakacak olursak maalesef Hakan Bey en büyük zararı görüyor. Peki bu durumdanHakan Bey kurtulabilir mi? Cevap evet. Hakan Bey bu durumdan kurtulabilir. Hakan Bey tek başına karar almak yerine kollektif karar alan ve tecrübe ve deneyimi olan, finans piyasalarında uzman, ekonomiyi yakından takip eden profesyonellerle çalışırsa en azından belirli bir noktaya kadar (devletin müdahale ve zorlamaları ile çıkartılan kurallar dışında) varlıklarını koruyabilir. Bu noktada kurumsal yatırımcılar ve yatırım fonları hakkında bilgi vermek doğru olur. Fakat her sistemin mükemmeliyete ulaşmasının mümkün olmadığı gerçeği ile Yatırım Fonları ve Portföy Yönetiminin de Türkiye’de büyük sorunları vardır. Grafik 2 [caption id="attachment_204634" align="alignnone" width="500"] Kaynak: TSPB[/caption] Kollektif yatırım araçlarının büyüklüğü son dört yıl içinde önemli bir ivme kazanmıştır (Grafik 2). Bunun yanında enstrüman çeşitliliği anlamında hala önemli sıkıntılar vardır. Bunun yanında yatırım  ve emeklilik fonları toplam tasarruflar göz önüne alındığında hala çok küçük bir pay almaktadır. Grafik 3 [caption id="attachment_204635" align="alignnone" width="500"] Kaynak: TSPB[/caption] Gerek sermaye piyasalarının küçüklüğü ve bankacılık sektörünün finans piyasalarını domine etmesi, gerekse geçmiş dönemde yaşanan kötü tecrübeler ve performans düşüklüklükleri, gerekse de finansal okur yazarlığın düşük olması sebebiyle risk profillerine göre getiri beklentilerinde oluşan büyük sapmalar kurumsal yatırımcıların ve fon yönetiminin yeterli ilgiyi görememesine neden olmuştur. Kaynak: TSPB Asıl büyük problem portföy yönetim şirketlerinin hala bağımsızlık anlamında büyük banka ve finans kuruluşlarından kopamamalarıdır. Ön plana çıkan en önemli nokta çıkar çatışması ile birlikte denge ve kontrol mekanizmalarının iyi kurgulanmasıdır. Kısaca, bir örnek vermek gerekirse, büyük bir bankanın portföy yönetim şirketinin yatırım fonlarının çoklu varlık fonuna para yatırdınız diyelim. Varlık grupları içinde sabit getirili kısımda fonun mevduat yapacağı kısım için seçilen bankanın kriterleri nedir? Neye göre karar verilmektedir? Banka mevduata ihtiyaç duyduğunda kendi iştiraki olan portföy yönetim şirketinin fon katılımcılarından aldığı kaynağı bankaya mı yönlendirmektedir? Bu gibi konuların uygulama ve talimatlarla net ve kesin şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Birçok kez denenen; fakat başarılı olamayan bağımsız portföy yönetim şirketlerinin piyasa paylarının artışının sağlanması, portföy yönetimi endüstrisinin ve kollektif yatırım araçlarının gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ortadan kaldırılması, enflasyonun son 20 yılın rekorlarını kırması ve reel faizin rekor düzeyde negatife çekilmesi TL’si varlıklarda duran yatırımcıları alternatif arayışlara sürüklemiştir.
Aynı süreçler hisse senetleri, şirket tahvil ve bonoları içinde geçerliliğini korumaktadır. Risk yönetimi konusunda portföy yönetim şirketlerinin geçtiğimiz yıllarda önemli adımlar attığı bilinmektedir. Risk ve perofrmansa göre ön plana çıkan fonların daha çok satışı ve başarılı portföy yönetim şirketlerinin daha fazla piyasa payı alabilmeleri için geliştirilen Fon Platformu TEFAS da son yıllarda Portföy yönetim şirketlerine dağıtım kanalı bazında önemli hizmet vermektedir. Daha iyi getiriyi, daha kaliteli hizmet vererek yatırımcısına sunan fonların, başarılarının taçlandırılmasında da önemli bir hizmet sunmaktadır. Yaşadığımız süreçte para politikasının önemsizleştirilmesi, Merkez Bankasının bağımsızlığının neredeyse tamamen ortadan kaldırılması, ortaya konulan uygulamalarla enflasyonun son 20 yılın rekorlarını kırması ve bununla birlikte ekonomi teorisine ve hatta insan doğasına aykırı bir uygulamayla reel faizin rekor düzeyde negatife çekilmesi TL’si varlıklarda duran yatırımcıları alternatif arayışlara sürüklemiştir. Elinde TL tutan yatırımcı kaynak transferinin kaynağı konumuna gelmiştir. Bu nedenle kollektif davranmak ve bir güç oluşturmak keyfi uygulamaların önüne set çekme açısından da çok önemlidir.