Ukrayna enteresan bir şekilde Türkiye’nin dış politikasında kilit bir nokta haline dönüştü. Bir yandan S-400’ler dolayısıyla ABD ile arası bozulan, öte yandan Ukrayna’da Beyaz Saray’ın eline oynayan bir Ankara var karşımızda.Ancak, bazen durumlar ve süreçlerin tetiklediği tartışmalar, kendi gerçekliğini yaratmaya ve sonunda da, bugün tahayyül edilmesi zor yenilikleri de somutlaştırmaya başlayabilirler. Donald Trump ve ardından Joe Biden yönetiminin de ekonomik olarak Çin’i sıkıştırayım derken, Pekin’i yüksek teknolojiye dayalı ve tamamen kendi kendine yeter bir ekonomik üretim zinciri oluşturmaya ittiğini görüyoruz. Bu örnekte, mecburiyet algısı ve beraberinde getirdiği tartışmalar, somut politika adımları atılmasına neden oluyor-Çin’in “teknolojik olarak kendi yetme” hedefi de ne denli gerçekliğe dönüşür-şu an için bilemiyoruz. Ama o cephede tartışmalar, kaynak aktarımları gibi gayet elle tutulur değişiklikleri getirdi bile. TÜRKİYE’NİN ROLÜ Ukrayna, enteresan bir şekilde Türkiye’nin de dış politikasında, hem Batı hem de Rusya ile ilişkilerinde kilit bir nokta haline dönüştü. Bir yandan Rusya ile S-400 alışverişinden dolayı ABD ile arası bozulan, öte yandan da Moskova’ya karşı Ukrayna’da Beyaz Saray’ın eline oynayan bir Ankara var karşımızda. Bayraktar TB2 SİHA’ların Ukrayna’ya satışının Kremlin’in tepkisine yol açtığı biliniyor; sahadaki askeri tabloyu değiştirdiği de... Yaklaşık 5 yıl kadar önce İsrail Savunma Bakanlığı, SİHA üreticisi Aeronautics’in Ukrayna’ya satış yapmasını onaylamış; ancak, Kremlin ile ters düşmek istemeyen Dışişleri Bakanlığı bu anlaşmayı veto etmişti. Türkiye ise, Rusya ile ilişkilerinde artık klasikleşen “anlaşmalı çatışma” veya “çatışmalı anlaşma” olarak niteleyebileceğimiz formata, Ukrayna’yı da SİHA satışı ile katmaktan çekinmedi. Diğer bir deyişle, Suriye ve Libya’dan sonra Ukrayna da, Türkiye ile Rusya’nın “örtük savaşa” giriştiği bir nokta oldu. Bir yandan, Akkuyu Nükleer Santrali gibi stratejik ve üstelik de, Rusya ile itilaflı/çatışmalı olunan Suriye’nin coğrafi olarak kapsama alanında bir stratejik projede işbirliği de yapılıyor; sonra da paralı askerlerin ön planında olduğu vekalet savaşları yapılıyor. Putin’in; daha doğrusu Kremlin’in Türkiye’ye yönelik politikasında hep kadife eldivenler için saklı bird emir yumruk ve “güler yüzün arkasında bir akrep” gizli. Geleneksel yıl sonu değerlendirme toplantısında da Putin’in, “Rusya Merkez Bankası faiz oranını artırmazsa durumun Türkiye’dekine benzer bir hâl alabileceğini” söylemesi de klasik bir “Kremlin tipi laf sokma”. Rusya ile dış politikada “sıcak soğukluğumuz” veya “soğuk sıcaklığımız” sürerken, şunu da anımsatalım: Barack Obama döneminin “hatalarını” Ukrayna’da tekrar etmek istemediği söylenen Biden yönetimi, o dönemin başka hatalarını (Suriye’dekileri) tekrar etmeye doğru yöneliyor. Ve bu sefer Rusya’ya karşı Ukrayna’daki paralı savaşçıları desteklemeye meylediyor. Dolayısıyla, “Ukrayna’da savaş”, her ne olursa olsun 2022’de gündemde kalacağa benzer. Ve Ankara’yı da etkileyecek temel dış politika meselelerinden biri de bu olacak.
Ukrayna’da savaşın eşiğinde
Politikyol
Biden yönetimi, Obama döneminin hatalarını (Suriye’dekileri) tekrar etmeye doğru yöneliyor. Rusya’ya karşı Ukrayna’daki paralı savaşçıları desteklemeye meylediyor. Dolayısıyla, “Ukrayna’da savaş”, 2022’de gündemde kalacağa benzer.
Türkiye’nin içinde olup bitenler, bize özgü ölçekte bile o kadar iniş çıkışlı ve yorucu ki, dış politikada olup bitenlerin odağımıza girebilmesi hakikaten her zamankinden de zor. Ancak, Ukrayna’da son dönemde tırmanan gerilim aslında Türkiye’de de çok dikkat çekmesi gereken bir durum.
Öncelikle, savaş kapımızda...
Evet-dünya politikasında genellikle ABD-Çin ilişkileri ve Doğu Asya’daki zıtlaşmalar konuşuluyor ama asıl Rusya ile ABD’nin yaşadığı gerilimde savaşın kıyısına gelindi. Ve 2014’teki Ukrayna ile Rusya çatışmasından bu yana en yüksek tansiyon söz konusu.
Doğrusu; 2014’ten bu yana Ukrayna’nın doğusunda çatışmalar hep “düşük yoğunluklu” biçimde sürüp durdu-yaklaşık 14 bin can kaybından bahsediyoruz.
O zaman bugün fark eden nedir?
Washington Post’un 3 Aralık 2021’de yayınladığı ABD istihbarat belgeleri, Rusya’nın Ukrayna sınırına, 2014’teki savaş öncesi yaptığına tıpatıp benzer biçimde, aynı tarz teçhizat yığınağı gerçekleştirdiğini ortaya koyuyordu. O zamandan beri de Rusya’nın Ukrayna’da yeni toprakları işgal edip etmeyeceği dünya çapında bir tartışma konusu. Özellikle de ABD ve Avrupa alarm halinde...
2022’in başında da Ukrayna’da savaş olasılığı gerilimin süreceğini öngörebiliriz: ABD’de Joe Biden yönetimi de, bugünlerden itibaren Ocak ayının sonuna kadar yaklaşık 4 haftalık bir dönemi, “Ukrayna’ya olası Rus işgalini caydırma süreci” olarak tanımlamış durumda.
Peki ya Kremlin caymazsa?
KREMLİN CAYDIRILABİLİR Mİ?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve onun her ne kadar merkezinde yer alsa da, içindeki güç odaklarından sadece biri olduğu Kremlin’in “cayması” mümkün değil. Aksine, Ukrayna’yı Batı’ya karşı ne kadar “caydırıcı” olarak davranacağına Moskova’nın kendisi, kendi dengelerini yoklayarak karar verecek. Diğer bir deyişle, Kremlin’in bir oyun planı belli ki zaten var ve kendi kâr-zarar bilançolarını zaten hesaplayıp, Ukrayna konusunda bu dönemde ne kadar ileri gideceklerini belirlemiş durumdalar.
En iyi ihtimalle de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kremlin’in bugünkü güç odakları, 2021’i Rusya’yı dünya gündeminin odağında oturtarak tamamlamayı planlamış olabilirler. Ve Ukrayna’da savaş ihtimalini de bunun için kullanıyorlar.
Beyaz Saray’ın Kremlin’e karşı “caydırıcılık” sağlamak için kullanmayı seçtiği taktikler ağırlıklı olarak ekonomik: Rusya’nın ekonomisini sıkıştıracak yeni yaptırımlar ve “nükleer seçenek” olarak da ülkenin uluslararası bankacılıkta SWIFT sisteminden çıkarılması gibi “hiç denenmemiş” uygulamaların “masada” olduğu belirtildi.
Öte yandan, ekonomik yaptırımların artık fazla kullanılmaktan Rusya üzerinde etkisinin kalktığını ve ekonomik olarak yapılabilecekler zaten yapıldığı için, ortaya atılan tehditlerin Kremlin’i korkutmadığını öne sürenler de var.
Hatta, “nükleer düğme seçeneği” denilen SWIFT sisteminden Rusya’nın atılmasının da ülkeye bir zarar vermeyeceği iddia ediliyor. Böyle düşünenler, SWIFT’ın sadece bir bankacılık telekomünikasyon/haberleşme sistemi olduğunu ve Rusya’nın dışlanmasının, uluslararası transferlerini can yakacak ölçüde aksatmayacağını savunuyorlar. Tabii, bu arada Rusya ve Çin’in, “Batı dışı finansal sistem” alternatifini geliştirmek için de temaslarını arttırdığı biliniyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı İttifakı ekseninde gelişen uluslararası finansal sisteme alternatifin Çin ve Rusya öncülüğünde oluşturulmasının bugün için ne kadar gerçekçi olduğu elbette tartışılır.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de