Ukrayna Almanya'dan silah istiyor. ABD cephesinde ise Almanya'ya ilişkin "NATO'nun en zayıf halkası" imajı yerleşiyor. Almanya'nın yeni hükümeti, bu yoğun baskı altında sorunun diplomatik yollardan çözülebileceğini ummaya devam ediyor. Ukrayna krizinin başlamasıyla birlikte Almanya hükümetinin sergilediği çekimser tavırların uluslararası zeminde epeyce prestij kaybına neden olduğu görülüyor. Batılı ortaklar, Rusya ile olan ihtilafta daha net tutum takınması için hükümete baskı yapıyor. Bu arada, Ukrayna Almanya'dan silah istemeye devam ediyor. ABD cephesinde ise her geçen gün Almanya'ya ilişkin "NATO'nun en zayıf halkası" imajı yerleşiyor. Almanya'nın yeni hükümeti, bu yoğun baskı altında sorunun diplomatik yollardan çözülebileceğini savunmaya ya da ummaya devam ediyor. Bununla birlikte Ukrayna'da, sınıra yığılan Rus birlikleri nedeniyle insanlar arasında panik ve kaygı yükselirken, hükümetten sürekli olarak, "panik yapılacak bir durum olmadığını" vurgulayan açıklamalar geliyor.
Polonya İçişleri Bakan Yardımcısı Wonsik, "Ukrayna’da savaş söz konusu olursa ölümden kaçanlardan oluşacak mülteci akınını hesaba katmalıyız" dedi.
Öte yandan, Rus birliklerinin işgale başlaması durumunda Ukrayna'dan gelecek bir mülteci dalgasına ilişkin projeksiyonlar Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde tartışılıyor. Bu bağlamda, Polonya İçişleri ve İdare Bakan Yardımcısı Maciej Wonsik, yaptığı bir açıklamada, "Ukrayna’da savaş söz konusu olursa ölümden kaçanlardan oluşacak mülteci akınını hesaba katmalıyız"  ifadesini kullandı. Wonsik, işgal durumunda iki ülke arasındaki sınıra bir milyon kadar Ukraynalı mültecinin akın etmesini beklediklerini söyledi. Polonya, şimdiden geçişler, tıbbi bakım, konaklama ve yemek konusunda planlar hazırlıyor. Bütün bu gelişmelerin yanı sıra ABD'de Almanya'ya yönelik tepkilerin giderek büyüdüğünü görüyoruz. Örneğin, Alman Marshall Fonu Kıdemli Üyesi Jackson Janes, "Almanya güvenilmez bir ortak ve Putin'le nasıl başa çıkılacağı konusunda NATO'nun en zayıf halkası olarak görülüyor" derken, Cumhuriyetçi Senatör James Risch, "Almanya'nın NATO'daki pozisyonunun yeniden düşünülmesi" çağrısında bulundu. Alman medyasına göre, ABD'de Almanya'ya yönelik eleştiriler o kadar arttı ki, Washington'daki Almanya Büyükelçiliği, birkaç gündür milletvekillerine ve senatörlere "Ukrayna'ya Almanya Desteği" başlıklı broşürler dağıtıyor. Broşürlerde Almanya'nın Ukrayna'ya yıllardır yaptığı yardımlar listeleniyor.
New York Times’taki bir yazıda Scholz için "görünmez Şansölye" ifadesinin kullanılması epeyce tartışıldı Alman kamuoyunda.
Tüm bunların yanı sıra Şansölye Olaf Scholz'un pozisyonu açısından da sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Sakin, pasif ve çekingen tavırları, Almanlar tarafından kendisine uygun görülen "gürültüsüz" yakıştırmasının yerinde olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda, ABD'de yayımlanan New York Times gazetesindeki bir yazıda Scholz için "görünmez Şansölye" ifadesinin kullanılması epeyce tartışıldı Alman kamuoyunda. Scholz, bu yazının kaleme alındığı saatlerde Ukrayna ve Rusya'yı kapsayan dış ziyaret için ülke dışında bulunuyor. Şansölye, Ukrayna krizinin çözümü için belki de son bir kez diplomatik kanalları zorlayacak. PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ Gelelim 2. Dünya Savaşı sonrasında şekillenen Alman dış politikasının rutinlerine. Nedir bu politik anlayışın sacayakları? Tehditkâr ve saldırgan olmayan, dikkatli ve tutarlı davranan bir diplomasi... Bunun bir tarafıyla Almanya'nın tarihiyle diğer tarafıyla da AB içindeki liderlik pozisyonu ile ilgisi var. O nedenle Almanya'nın Ukrayna krizinde çekingen ya da doğru bir tabirle sakin davranması pek de şaşırtıcı değil. Bu bağlamda, Alman medyasında, Scholz'un Ukrayna ve Rusya ziyaretlerine ilişkin olarak, "Başarılı ya da başarısız olması fark etmez. Şansölyemiz tarih yazmak üzere" yorumları yer aldı.  Doğru. Scholz başarılı olamazsa belki de Avrupa'da başlayacak bir savaş öncesinde diplomatik kanalları son kez zorlayan siyaset adamı olarak tarihe geçecek. ABD ve NATO'nun diğer üyelerinin "pozisyonunu netleştir" baskısı altına iyice bunalan Almanya'nın, Scholz'un bu ziyaretlerinin ardından durumunun netleşeceğini söyleyebiliriz. Her şeyden önce yeni hükümetin, bu krizde nerede duracağına karar vermesi için zaman gerekiyordu. NATO açısından daha çiçeği burnunda bir hükümetten yırtıcı ve cüretkâr hareketler beklemek hataydı. Bu çerçevede, Scholz'un Rusya ve Ukrayna ziyaretleri, Almanya'nın kendi pozisyonuna karar vermesini kolaylaştırması açısından işlevsel olabilir. Diplomatik zeminde tüm seçeneklerin tükendiğini bizzat gören Almanya, net bir pozisyon belirleyecektir. Pozisyon belirlendiğinde ne olacak? Almanya'nın hem NATO ve ABD hem de Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler kurulması prensibi temelinde şekillenen dış politika anlayışında dikkate değer bir paradigma dağılması yaşanacağını söyleyebiliriz. Almanya bu denge politikasını bugüne dek başarıyla uyguladı. "Almanya'ya Ukrayna krizinde pasif davranıyor" diye sitem edenler açısından söylüyorum, hangi devlet bir günde bu kadar fonsiyonel ve efektif bir dış politika anlayışını terk edebilir? ALMANYA İÇİN AĞIR BİR FATURA ÇIKABİLİR Şimdi tablo şu: ABD ve Rusya, ABD ve Çin, Rusya ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler giderek kötüleşiyor ve Almanya bu üçgenin tam ortasında yer alıyor. Bu nedenle Almanya artık bir taraf seçmek zorunda. Bu denklem içerisinde daha fazla tarafsız kalamaz. Almanya, tarafsız kalmak ister ve pasif tavrını sürdürürse bu kuşkuşuz en çok Rusya'nın işine yarayacaktır. Bu durumda NATO'nun Rusya'ya uygulayacağı yaptırımlar etkili olmayabilir ya da zayıflayabilir ve Kuzey Akım 2 projesi tamamlanabilir. Bu sonuç, Rusya için Ukrayna işgalinden olabilecek en az hasarla çıkmak anlamına gelir. Ancak vaziyetin böyle şekillenmesini çok küçük bir ihtimal olarak görüyorum. Peki eğer yaptırımlar gündeme gelirse Kuzey Akım 2 Projesi ne olacak? İşte problemin asıl yaşanacağı yer burası. Scholz, Ukrayna krizinin daha başlarında, Kuzey Akım 2 Projesi'nin "siyaset dışı" bir uygulama olduğunu ifade etmişti. Bu ifade ABD'de epeyce hoşnutsuzluğa neden olmuştu. Bu nedenle, Rusya'nın en çok ticaret yaptığı ülkelerden biri olan Almanya, bu kriz sürecinde yer alan diğer ülkelere göre daha ağır bir faturayla karşı karşıya kalabilir. Scholz, Rusya ve Ukrayna ziyaretlerinden hangi sonuçlarla dönerse dönsün, temkinli Alman diplomasisi zaman kazanmaya çalışarak, geleneksel dış politik diskura uygun bir tavır belirlemek isteyecektir. Tek sorun, yeterli zaman kaldı mı? Zaman meselesi, diplomatik kanalların açık ve canlı tutulmasıyla ilgili. Her durumda Alman diplomasisinin ülkeyi bu krizden en az hasarla çıkarması için daha hızlı ve etkili hareket etmesi gerekiyor.