“Ukrayna iktidar yapar” diyorum. Çünkü bu savaş, Avrupa’nın ve Avrasya bölgesinin kaderini değiştiren bir çatışma. Nelere sebep olduğunu ve olabileceğini iyi izlemek ve tahlil etmek gerekiyor. Ukrayna Savaşı gerçekten işine yarayan bir iktidar varsa o da Türkiye’ninki… 19 Ağustos’ta malum Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öven bir makale yayınlandı. Mayeul Aldebert imzalı yazıda, Türkiye’nin kendisini diplomaside “vazgeçilmez” kıldığı bazı hamleler yaptığı ve Erdoğan’ın da kendini bir barış havarisi ve herkesle diyalog kuran bir kişi olarak sunduğu savunuluyordu.
Ukrayna Savaşı, Ankara’ya “altın tepside sunulan fırsat” oldu. Türkiye’ye yönelik insan hakları ihlalleri ve benzeri eleştiriler geri plana kaydı, Erdoğan’a yönelik negatif tutumlar azaldı. Le Figaro’da bile övgüler görüyoruz.
Hakikaten de Ukrayna Savaşı, Ankara’nın penceresinden bakınca, “altın tepside sunulan fırsat” oldu. Türkiye’ye yönelik insan hakları ihlalleri ve benzeri eleştiriler iyice geri plana kaydı, Erdoğan ve AK Parti’ye yönelik negatif tutumlar azaldı. Şimdi de, Le Figaro’da olduğu gibi övgüler bile görüyoruz. İçeride “tutarsızlık” eleştirileri ile karşılanan ve iç kamuoyunda heyecan yaratmayan 180 derecelik politik dönüşler, neden Türkiye’nin dışında “artı puan” kazandırıyor? Öncelikle, Türkiye’nin içindeki ekonomik sorunlara “aspirin” mahiyetinde geçici bir rahatlama bile gelmezse; AK Parti’nin oy seviyesinde yükselme beklenmesi mümkün değil. Ancak, ekonomik kriz de, tek başına 2023’te iktidar değişikliğinin garantisi olamaz. Erdoğan’ın hem Ukrayna lideri Vlodimir Zelenskiy, hem de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile aynı rahatlıkta görüşebilmesi, dış dünyada “etkileyici” bulunabilir. Ekonomik krizin bunaltıcı etkisi olmasa, Türkiye’nin içinde de bu durumu “işte dünya liderliği” diyerek daha etkileyici bulan bir seçmen kitlesi de olabilirdi. Zira, ekonomik buhrana kadar gerçekleşen saha araştırmalarında Erdoğan’ı sertçe eleştirenler seçmenler arasında bile dış politikada Türkiye’nin hakkını koruduğuna inananlara sıklıkla rastlıyorduk. Dış politika üzerinden iktidar olabilmek tek başına mümkün değil: ama mesele Türkiye’nin içindeki seçmenlere bir “hayal” satarak iktidarda kalmaksa, bu iki yolla olabilir: Birincisi, “Suriye’de güvenli bölge oluştururak, Suriyelileri ülkelerine geri göndereceğiz; yaparsak biz yaparız” hayali… Diğeri de, Ukrayna ile Erdoğan’ın Lviv ziyareti sırasında imzalanan “altyapı inşası” anlaşması gibi “yeni kaynak sağlayacak” dış el sıkışmalarla, “büyük kazanacağız, büyük kazandıracağız” hayali…”Ukrayna’yı biz yeniden inşa edeceğiz” vaadi aslında gerçekleşebilirliği çok mümkün bir proje. Buradaki meseleler, böyle bir projenin Türkiye ekonomisine gerçekten katkıda bulunabilecek şekilde mümkün olabileceği… Ve, Ukrayna ile Rusya arasında kalıcı diplomasi başarıları elde edilebileceği…
Türkiye’nin “Ukrayna’yı biz yeniden inşa edeceğiz” vaadini gerçekleştirmesi mümkün. Ancak bir yılda imkansız. Veya Suriyeliler bir yılda gönderilemezler. Ancak en azından AK Parti’ye birkaç puan kazandırabilirler mi?
“Ukrayna’nın yeniden inşasını Türkiye’nin üstlenmesi” gibi hayalleri besleyecek anlaşmalar ve benzerlerinin, bir yıl gibi kısa bir süreçte hakikaten bir ekonomik mucize yaratması imkansız. Veya, Suriyeliler de böyle bir kısa vadede, “gönderilemezler”. Ancak, hayal dünyası bu; en azından AK Parti’deki kan kaybını durduracak bir etki yaratabilir ve hatta birkaç puan kazandırabilirler mi? Türkiye’de gerçekten bir iktidar değişikliği yaşanabilmesi için, Cumhur İttifakı’nın seçimleri kaybetmesi kadar muhalefetin de seçimleri kazanması gerekiyor. Altılı Masa, şimdiye kadar birçok badireyi aştı; ama 21 Ağustos’ta Saadet Partisi’nde gerçekleşen buluşmanın ertesinde çıkan mutabakat metninde “birlik kararlılığı” görmek bile, “sevinçli bir sürpriz” ile karşılaşmış duygusu yaratıyor. Oysa, bu birlikten artık kesin ve nihai biçimde emin olmalı seçmen: hiçbir çözülme şüphesine de kapılmamalı. Bunun ötesinde, Altılı Masa’nın dış politika konusuna da artık ciddiyetle eğilmesi lazım. Muhalefet, dış politikanın seçimlere etkisi olmadığını düşünebilir: bir yere kadar haklılar da… Ancak, paradoksal bir şekilde, seçmenin “Türkiye’yi bu liderler, bu masa dünyada çok daha iyi temsil eder” algısına da ulaşabilmesi gerekli. Sadece Erdoğan’ın yaptıklarını eleştirmek yerine, dış politikada Türkiye’nin nasıl bir dünya ülkesi olacağının vizyonunu da ortaya koymak lazım. O yüzden, “Ukrayna iktidar yapar” diyorum. Bu savaş, Avrupa’nın ve Avrasya bölgesinin kaderini değiştiren bir çatışma. Nelere sebep olduğunu ve olabileceğini iyi izlemek ve tahlil etmek gerekiyor. Türkiye’nin hakikaten de, dış ilişkileri üzerinden bölgesinde nasıl bir barış gücü ve kalkınma dinamosu olabileceğinin heyecanını seçmene vermek de…