CHP’nin üç eski genel başkanı Altan Öymen, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin, İlahiyatçı Hayri Kırbaşoğlu, muhafazakar siyasetçi Abdülbaki Erdoğmuş, Kürt hareketinden Ahmet Türk, daha önce AKP’de siyaset yapan Fatma Bostan Ünsal merkez sağdan Işın Çelebi, CHP’li Yaşar Seyman ve Rıza Türmen… Türkiye siyasetine damga vurmuş 60 aktör, İYEV çatısı altında buluştu. İYEV Başkanı Müslim Sarı, “Türkiye’nin konsensusu oluştu” diyor… Konsensusun temelinde ise “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı” var. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı tartışılıyor…  Nasıl bir Cumhuriyet olacak, Türkiye toplumu bundan sonra nasıl evrilecek ve daha bir çok soru… İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı (İYEV), bunun gibi temel konularla ilgili yol haritaları üretmek için yola çıktı. İçinde farklı siyasi anlayışlardan çok sayıda insanı barındıran İkinci Yüzyıl Vakfı Başkanı Müslim Sarı ile hem vakfı, hem de Danışma Kurulu’nu konuştuk… SORU: İYEV nasıl kuruldu? Neden böyle bir vakfa ihtiyaç duydunuz? Dünya yeni bir yol ayrımında. Bu yeni durumu anlamak, algılamak lazım. Bir yanda, Covid-19 salgınından sonra tüm dünyada yeni bir siyaset arayışı var. Çünkü,pandeminin yarattığı ekonomik ve sağlık sorunlarına karşı iktidarlar, yetersiz kaldılar; halklar sorunlar karşısında çaresiz bırakıldı. Bu sorunlar da toplumların tüm fay hatlarının yerinden oynamasına neden oldu ve yeni siyasal arayışlar ortaya çıktı. Diğer yanda, dünya büyük teknolojik gelişmelerle karşı karşıya. Aynı 1776 endüstri devrimi gibi bir teknoloji devrimi yaşıyoruz. Bir de Dünyanın ağırlık merkezi değişiyor, Atlantik’ten, Avrasya’ya, Asya Pasifik’e doğru kayan bir üretim var. Bir müddet sonra siyaset merkezi de o tarafa doğru kayıyor. Türkiye’de farklı bir döneme giriyor. Örneğin adına X, Y, Z kuşakları dediğimiz sosyal medya kullanan dışa açık, iktidarı muhalefeti ile düşünce kodlarını beğenmeyen, dünya vatandaşı olma iddiasında olan yeni jenerasyon var. Bu yeni jenerasyonun talepleri, istekleri, beklentileri önceki jenerasyondan çok çok daha farklı ve onların siyasal beklentileri Türk siyasetinin gelecek dönemini şekillendirecek. Son olarak Türkiye’de bir parantez kapanıyor. AKP’nin bir hikayesi kalmadı artık. Bizi bekleyen önemli görev ise bu parantez kapanırken yerine neyi koyacağımız. Dünyada bu büyük büyük değişikler olurken, bir dönem kapanırken dünyada, nasıl bir dönem açacağız? Tüm bu değişimlerin Cumhuriyet’in de ikinci yüzyılına denk düşüyor olması, 100 yıl sonra AKP sonrası döneme yeniden bakmanın bir fırsatı olarak algılıyoruz.Nasıl bir Cumhuriyet olacak, Türkiye toplumu bundan sonra nasıl evrilecek, bunun gibi temel konularla ilgili yol haritaları üretme ihtiyacı ortaya çıktı. Bu ihtiyaca binaen İYEV doğdu. SORU: Cumhuriyet 2. Yüzyılı deyince, akıllara CHP Lideri’nin son Kurultay’da açıkladığı İkinci Yüzyıl Beyannamesi geliyor. Vakfın,  CHP ile kurumsal bir bağı var mı? CHP, yüz yıl önce devlet kurmuş, ulus inşa etmiş bir parti. Bugün en büyük muhalefet partisi olarak siyaseten de karşılığı olan bir parti. Bu kapsamda bu işte öncü olması gereken bir parti. Ama Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı, CHP’yi aşan bir mesele… Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını, partiler üstü bir biçimde, partilerin mutfağına sıkıştırmadan, ama kurumsal, organize, sistematik, bilimsel biçimde tartışmak, raporlar üretmek, politika önerileri geliştirmek, yol haritaları üretmek gerekiyordu. Bunun da yapılmasının en iyi yolu bir düşünce kuruluşu kurmaktı. Aynı Batı örneklerinde olduğu gibi… SORU: İYEV Danışma Kurulu’na baktığımız zaman çok çeşitli siyasal anlayıştan insanların bir arada olduğunu görüyoruz. Kim bu isimler? 50’ye yakın bir Danışma Kurulu üyesi var. Kimler var? Mesela CHP tarafından üç eski genel başkan, Altan Öymen, Murat Karayalçın; Hikmet Çetin. Yine bizden, daha sosyal demokrat dünyada emek verip katkı sağlamış, Ercan Karakaş gibi. Partinin biraz daha Cumhuriyetçi refleksleri güçlü Uluç Gürkan gibi kişiler. Muhafazakar İlahiyatçılar var. M. Hayri Kırbaşoğlu gibi. Abdülbaki Erdoğmuş gibi. Kürt hareketinden Ahmet Türk, Ayhan Bilgen gibi kişiler. AKP’de daha önce kurucu olmuş, MKYK’da olmuş Fatma Bostan Ünsal. Kadın hareketini temsilen Canan Güllü, merkez sağdan Ayfer Yılmaz, Işın Çelebi, tek tek bireyler olarak Rıza Türmen, Ersin Kalaycıoğlu, Fuat Keyman, Loğoğlu gibi, Korutürk gibi, Sencer Ayata gibi hocalar. Yaşar Seyman ve Rıza Türmen gibi isimler… Herkesi, her yapıyı kapsayan 50 kişilik danışma kurulu. Zaman zaman toplanan, yön, vizyon veren bir yapı. Yeni katılımlara açık, sürekli gelişen… Onun altında Bilim Kurulu, onun altında da çalışma grupları var. SORU: Bu isimler bir araya nasıl geldi? İsimlere tavır koyan, o varsa ben yokum diyen vs. oldu mu? Hayır. Çünkü biz kimle konuştuysak, bu çalışmada kimlerin yer aldığını söyledik. Herkes kimin olduğunu bilerek bu sürecin içinde oldu ve Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı etrafında toplanıp, konuşmayı kabul etti. Kimse kimseye itiraz etmedi. SORU: Danışma Kurulu’nun tam olarak işlevi nedir? Danışma Kurulu bizim istişare organımız. Vakfın ve Türkiye’nin geleceği ile ilgili rol ve rota çizecek, vizyoner tartışmalar yapacak. Belirli zamanlarda toplanıp Vakfa ve ülkeye yön gösterecek; bir karar organı değil, istişare organı olarak görev yapacak. Ama bu organda farklı uzmanlıkları olan insanlar var. Bunun altında bir Bilim Kurulu var. Bilim Kurulu 6 temel alanda bilimsel çalışmalar yapacak. O çalışmalar, Danışma Kurullarında tartışılacak.   SORU: Danışma Kurulu ilk toplantısını da gerçekleştirdi… Saydığınız isimlerle bir araya geldiniz, nasıl bir hava vardı? Neler yaşandı bu toplantıda nasıl bir sinerji çıktı ortaya? İlk Danışma Kurulu toplantımızda, Kurul üyeleri Cumhuriyet ikinci yüz yılı ile ilgili fikirlerini dile getirdiler. İYEV’in de nasıl katkılar sunacağını tartıştılar. Biz oradan aldığımız ilhamla iş planımızı belirledik ve buna göre çalışmalarımızı başlattık. ‘TÜRKİYE’NİN KONSENSUSU OLUŞTU’ Açıkçası çok farklı siyasal anlayışların bir araya gelmesi, oldukça büyük bir sinerji yarattı diyebilirim. Bu toplantı için, bu topluluk için “Türkiye’nin konsensusu oluştu’ demek en doğru tanımlama olur. Farklı geleneklerden gelen insanların Cumhuriyet kavramı altında ve Cumhuriyet’in temel değerleri altında toplanabileceğini gösterdi bize bu toplantı. Özellikle, 20 yıldır gücünü kutuplaşmadan alan siyasi iktidarın yönetimi karşısında, insanların böyle bir birlikteliği sağlayabilmesi önemliydi. Bu toplantı kutuplaşmaya karşı bir panzehirdi. Birlikte yaşayabileceğimizi, bir araya gelebileceğimizi ve ortak bir ufka bakabileceğimizi gösterdi bize. Aslında insanların da böyle bir arayış içinde olduklarını ve biz bunu çalışmaları yaparken görmüştük. Çalışmalara ilk başladığımızda ‘Farklı geleneklerden insanları nasıl bir araya getireceğiz?’diye kaygılarımız vardı. Ayrıca benim de CHP Parti Meclisi üyesi olarak birpolitik kimliğim vardı, ‘Bu kimliğe nasıl bakarlar’ diye kaygılarım vardı. Ama gördüm ki süreç içinde herkes bütün farklı bakış açılarınıbir tarafa bırakarak gerçekten bir ortak ufuk etrafında toplanabiliyorlar. Bu çok değerli, özellikle bu siyasi konjoktürde çok değerli… Bu konsensus şunun için de önemli: Türkiye’nin geçiş döneminde olduğu bir ortamdayız. 2023 seçimleri ve rejim değişikliğine ilişkin tartışmalar gündemimizde. Tam böyle bir ortamda stratejik bir akla ihtiyaç var. Ortak bir akla ihtiyaç var. Buna İYEV’in nasıl katkı yapabileceğini de görmüş olduk. Bir masa etrafında toplanan farklı siyasal anlayışlardan insanlar, ortak bir payda üzerinden bir araya gelebiliyor. Bu ortak akıl için referans olma özelliğini taşıyor.Kuşkusuz en anlamlı fotoğraf da bu… SORU: Çektiğiniz bu fotoğraf aynı zamanda ülkeye dayatılan kutuplaştırma siyasetine de bir yanıt mı? Evet. İnsanların kutuplaştırarak, bir yere gidilemeyeceğini gördük. Kutuplaşma ne kadar fazla olursa, insanlar bir araya gelemez algısı yaratılmıştı. İYEV bunun böyle olmadığını gösterdi. İnsanlar bir araya gelebiliyormuş, konuşabiliyormuş, bir ortak ufuk etrafında buluşmayı başarabiliyormuş. Bu açından başlı başına önemli. Aslında bu bariyerler yapaymış, sanalmış. Aslında insanlar birbirine dokundukları anda empati yapabiliyorlarmış. Bunu gösterdi bize. SORU: Fotoğraf böyle ya içerik… Farklı siyasal anlayışlardan insanların Cumhuriyet’in ikinci yüzyılından beklentileri ortak mı? Birkaç tane temel nokta var. Bir defa, Cumhuriyet fikrinin kendisinin ortak bir değer olduğu ortaya çıktı. İkincisi laiklik. Mesela laikliğin de bir ortak değer olduğu vurgusu çok önemli. Muhafazakardünyayı temsilen bulunan arkadaşların vurgusu çok önemliydi. Ve üçüncüsü: Bir yeni sentez arayışı. SORU: Nedir bu arayış?  Türk ile Kürt arasında, Alevi ile Sünni arasında, laik ile muhafazakar arasında, kadın ile erkek arasında, üretim modeli ile çevre arasında, emek ve sermaye arasında yeni bir sentez arayışı, yeni bir toplum sözleşmesi oluşturma isteği. Ve bu işte bizi ortaklaştıran değerlerin burada da vurgulandığını görmek de önemli… Barış, demokrasi, laiklik, kadın hakları, iklim değişikliği, emeğin önceliği konularında genel bir ortaklaşmanın olduğunu gördük. SORU: Peki bu yapılabilir mi? Önümüzdeki dönem koşulları bu sentezin hayata geçirilebilmesi için uygun mu? Türkiye’de bir parantez kapanıyor. AKP ile cisimleşen bir siyaset anlayışının sonuna geliyoruz. Tüm mesele bunun yerine neyi koyacağımız meselesi. Şu anki siyasal iktidarın ve rejimin yanında olanların toplumsal desteği yüzde 40’lara kadar düştü. Ama bunun karşısında bir yüzde 60 var. Türkiye’de bir parantezin açılması için nesnel koşullar oluşmuş durumda. Ama bu yüzde 60’ın içinden yeni bir hikaye üretmemiz lazım. Bu da Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı. Çok farklı yapılar var. Kürt hareketi, seküler Türk milliyetçileri, muhafazakarlar, liberaller... Bütün bunların içinden bir hikaye yazmamız lazım. Ortak bir stratejik akıl çalıştırmamız lazım. Birkaç aşama var. Öncelikle yüzde 60’ı buluşturacak temel ilkeler  sonra da bu topluluğun ortak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek, son olarak da süreci stratejik bir akılla yönetmek. Böyle bir süreç de kuşkusuz heterojen yapılardan geçiyor. Bir siyasi partinin mutfağında kurgulanmış değil, her siyasal yaklaşımın ortak akılla tartıştığı bir yoldan geçiyor. İYEV de bunu yapmak istiyor. Bu stratejik aklı yaratmak çok iddialı ama buna katkı sunabilir İYEV. SORU: Yani yüzde 60 olsa da muhalefetin işi o kadar kolay değil… Tabi. 2021 iktidarın sınav yılıydı. Kaybetti. 2022 muhalefetin sınav yılı. Burada bazı işlerin yapılması lazım: 1.Hangi konularda bu yüzde 60’ın ortaklaşacağınınbelirlenmesi gerekiyor.
  1. Yüzde 60’ı ortaklaşan ilkeler çerçevesinde en çoklaştırıcı ittifak sisteminin nasıl kurulacağının belirlenmesi gerekiyor.
3.Yüzde 60’a en uygun Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi gerekiyor. Ve son olarak bu sürecin stratejik akılla yönetilmesi gerekiyor. Muhalefet, 2022’de bu işlerde başarılı olursa 2023’te yeni bir dönem başlayabilir. Yüzde 60 muhalefetle iktidar otomatik değişmeyecek.O yüzden bu sınavı geçmeli muhalefet. Hepimizin sorumlulukları var. SORU: Ama iktidar koalisyonu da bu konuda o kadar başarılı görünmüyor… Kamuoyu yoklamalarına bakıyoruz, AKP-MHP toplamı yüzde 40 görünüyor. Aslında bu yüzde 40’ın karşısında yüzde 60’lık bir kesim olduğu görüldükçe, iktidar koalisyonunda daha derin kırılmalar yaşanıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Erdoğan’ın adaylığı için yaptığı çıkış, burada fay hatlarının oluştuğunu gözler önüne seriyor. Bu fay hatları daha da derinleşecek. Bunun da iki nedeni var. Birincisi iktidarı kaybetme riski; ikincisi ise yüzde 60’ın ortaklığı. Bu ortaklık ne olursa olsun bu dağıtılamadı. HDP kriminalize edilmeye çalışıldı, Saadet Partisi’ne kancalar atıldı ama başarılı olamadılar. İktidar bloğu, iyice büzüldü. Büzüldükçe de fay hatları oynamaya başladı. Aslında Bahçeli, arkadan Erdoğan’a mesaj verdi. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı ile ilgili “Gerekirse yasal düzenlemeleri yaparız” demek aslında “Böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var” demek. Bu tartışmanın daha da derinleşeceğini, başka tartışmaların da ortaya çıkabileceğini hatta bu koalisyonun dağılabileceğini düşünüyorum. Yeter ki muhalefet konsolidasyonu sağlayabilsin.