Henüz üç sene geçmesine karşın Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin hem iktidar hem de muhalefet çevrelerinde sıklıkla tartışılması ne kadar başarısız bir siyasi sisteme sahip olduğumuzu gösteriyor. Anketlerde CHS’ye destek Cumhur İttifakının oy seviyesinin çok gerisine düştü. Altı muhalefet partisinin temsilcileri güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda ortak program belirlemek için görüşüyorlar. Kamuoyu bu konuda İstanbul’dan gelecek ‘gol’ haberine kulak kesildi. Muhalefetin yol haritasını paylaşması siyasi dinamikleri temelden değiştirecektir. Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’de siyaset gündemini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine (CHS) yapılacak revizyon tartışmaları kapladı. Başta CHP ve İyi Parti olmak üzere muhalefet partileri CHS’nin yerine parlamenter sisteme dönmek istediklerini açıkladılar. Nitekim Millet İttifakını oluşturan CHP, İYİP, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile AKP’den ayrılan siyasetçilerin kurduğu Deva ve Gelecek Partisi temsilcileri birkaç haftadır bu konuda ortak program ve yol haritası çıkarmak için İstanbul’da görüşmeler yürütüyor. Öte yandan AKP-MHP iktidar bloğu da CHS’ye revizyon yapmayı düşündüklerini Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirterek gösterdiler. CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMALARI Yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz üç sene geçmesine karşın CHS’nin hem iktidar hem de muhalefet çevrelerinde sıklıkla tartışılması bile aslında Türkiye’nin ne kadar başarısız bir siyasi sisteme sahip olduğunu gösteriyor. Kamuoyu anketlerinde CHS’ye verilen seçmen desteği özellikle son iki senede Cumhur İttifakının oy seviyesinin çok gerisine düştü. Fakat sanırım en çarpıcı olan gelişme kendi getirdiği sistemi iktidarda olmasına karşın etkin şekilde işletemeyen Cumhur ittifakının revizyon isteğinde bulunması oldu. Anayasal yetkilerini arttırarak adeta super başkan hale gelen ve Meclis’te MHP’den aldığı destekle çoğunluğa sahip olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bile bu sistemi etkin şekilde işletmekte başarısız oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın içine düştüğü sıkıntılı durum aslında CHS’nin yarattığı kişiselleşmiş otoriter sistemden kaynaklanıyor. CHS dış politikadan ekonomiye, yargıdan eğitim sistemine kadar çok farklı alanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok geniş yetkiler verdi. Bu güce dayanan Erdoğan birçok kurumu kendisine kişisel bağlılık duyan ama liyakat yoksunu isimlerle doldururken, bürokrasinin kendi direktifleri olmadan işlemesini de engelledi. Dolayısıyla iktidarın bu alanlarda performansı Erdoğan’ın vizyon ve kapasitesiyle sınırlı kaldı. Bu kötü tablo karşısında muhalefet partileri, seçmenlerin önemli bölümünün gözünde Türkiye’de yaşanan ağır siyasi buhranı ve ekonomik krizi CHS ile özdeşleştirmeyi başardılar. Cumhur ittifakının bekaa siyaseti üzerinden dış politika ve ekonomi alanlarında yaşanan büyük sorunları dış güçlere atfetme politikası tutmadı. Artık bu noktada Erdoğan, CHS’nin iflasının aynı zamanda kendisinin siyasi iflasını getireceğini görüyor. Zaten bu nedenle önümüzdeki seçimin CHS’nin güvenoyuna dönüşmesini istemiyor. Yeni anayasa çağrısı yaparak ve kulislerde CHS’ne revizyon yapılabileceğinin tartışılmasına izin vererek çıkış yolu arıyor. Fakat Erdoğan’ın bu açmazdan çıkış yolu artık kalmadı. 2019 yerel seçimlerinden sonra Meral Akşener ve İYİP’ye yaptığı Türkiye ittifakı çağrısı ne olumlu karşılık bulmuş, ne de Devlet Bahçeli tarafından onaylanmıştı. Geçen iki sene zarfında ekonomik krizin iyice yıprattığı Erdoğan yönetiminin böyle bir işbirliğine İYİP’i ikna edebilmesi mümkün değil. MHP ile olan ortaklığı nedeniyle Erdoğan’ın Kürt siyasi gruplar tarafından ciddiye alınması da çok olası değil. Otoriter rejim altında Cumhur ittifakının yürüttüğü kutuplaşma siyaseti artık tam anlamıyla iflas etti. Hiçbir muhalefet partisi Erdoğan ile girilebilecek iş birliğini kendi tabanlarına ve demokratik kamuoyuna açıklayamaz. Nitekim Erdoğan’ın ittifak çağrısına İslamcı kökenden gelen Saadet Partisi bile olumlu yanıt vermedi. Öte yandan Erdoğan’ın yarattığı kişiselleşmiş otoriter rejimi kendi eliyle dağıttıktan sonra iktidarda kalması da mümkün değil. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın CHS’ni revizyon önerilerinin somut anlamda rejim açısından büyük bir değişikliğe yol açması neredeyse imkansız hale geldi. İktidar çevreleri CHS’ne Meclis’te özellikle iktidar vekillerinin gücünü arttıracak bazı kozmetik değişiklikler (bakan ve yardımcılarının Meclis tarafından onaylanması, soru önergeleri gibi Meclis’in bazı denetim yetkilerinin arttırılması) yapmak istiyorlar. Fakat Erdoğan’ın kendi yetkilerini somut olarak kısıtlayacak hiçbir tavize yanaşacağını sanmıyorum. AKP ve MHP’nin milletvekili sayısı bu önerileri Meclis’ten geçirmeye yetmediği ve muhalefet partileri de bu konuda müzakereye yanaşmadığı için zaten bu yol neredeyse tamamen kapalı. Son kertede olumlu sonuca varamayan revizyon konusunu uzun süre gündemde tutmanın kendi iktidarını zayıflatacağını düşünen Erdoğan yakında bu tartışmayı bitirecektir. MUHALEFETİN ORTAK NOKTASI: GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM Fakat CHS hakkında yapılan tartışmaların gündemden düşeceğini sanmıyorum. Muhalefet partileri kendilerini birleştiren en önemli nokta olan Erdoğan’ın yarattığı otoriter rejimi eleştirmekten bıkmayacaktır. Kendi seçmenlerinden tepki çekmeden diğer partilerle müzakere etmenin ve iş birliğine girmenin en kolay yolu bu tartışmayı kamuoyunun gündeminde tutmak olacaktır. İktidar çevrelerinin gündeme getirdiği revizyon tartışmasından bir sonuç çıkmaması kimseyi yanıltmasın. Bir süredir altı muhalefet partisinin temsilcileri güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda ortak program belirlemek için İstanbul’da görüşüyorlar. Kamuoyu bu konuda İstanbul’dan gelecek ‘gol’ haberine kulak kesildi. Muhalefet partilerinin bu konuda uzlaştıktan sonra kamuoyuyla ortak program ve yol haritası paylaşması siyasi dinamikleri temelden değiştirecektir. Muhalefet partileri çok zor bir görev üstlendiler. Türkiye’nin temel sorunlarını çözmek için Cumhur İttifakını sandıkta devirmeleri gerekiyor. Fakat değişim için bu sonuç şart olmakla birlikte tek başına yeterli değil. Muhalefet partilerinin aynı zamanda seçim zaferi sonrası demokratik bir rejimi inşa etmeleri lazım. Türkiye hızla Erdoğan sonrası döneme doğru ilerliyor. Yapılacak ilk Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin desteklediği adayın kazanmasının tekrar demokratik rejime dönüşü sağlaması için geniş tabanlı bir uzlaşıya ihtiyaç var. Bu uzlaşıyı güçlendirilmiş parlamenter sistem sağlayacak.