Hükümetin halkın refahı yerine üretim ve istihdamı öne çıkardığı, az ücretle de olsa çalışan sayısının azalmadığı bir ekonomi anlayışını sürdürmesinin sonucu şirketlerin karının artması, buna karşılık emeğin elde ettiği gelirin payının giderek sönümlenmesi oldu. Türkiye ekonomisi 2022 yılının ilk çeyreğinde %7,3 büyüme gösterdi. Bu büyüme oranıyla büyüme verileri açıklanan ülkeler arasında Türkiye dünyada 6’ncı sırada yer alırken, OECD ülkeleri arasında ise Suudi Arabistan ve İngiltere’nin ardından üçüncü en hızlı büyüyen ülke oldu. Fakat büyüme verileri aslında Türkiye’de refahın arttığını söylemiyor. Üstelik eşitsizlik derinleşiyor. Türkiye sadece cari fiyatlarla büyürken, dolar bazında küçülüyor. Cari fiyatlardaki büyüme de işverenin ve işletmelerin cebine giriyor, çalışanlara düşen pay giderek azalıyor. Dolar Bazında Küçülen Türkiye TÜİK verilerine göre ilk çeyrekte Türkiye ekonomisinin büyüklüğü dolar bazında 179 milyar 800 milyon dolar oldu ve geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 4,8 küçülme yaşandı. Kişi başı milli gelir ise TÜİK’in nüfus verileri ışığında hesaplandığında 9 bin 374 dolara düştü. 2022 yıl sonu itibariyle kişi başı milli gelir 9 bin 539 dolardı. Kişi başı milli gelir 2018 yılından bu yana 10 bin doların altında seyrediyor. Emeğin Payı Azalıyor Sermayenin Payı Artıyor Türkiye büyümüş olsa da emeğin payı küçüldü. Gelir yöntemiyle hesaplanan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla yöntemi çerçevesinde GSYH bileşenlerinin Gayrisafi Katma Değer Payı tablosunu incelendiğinde, yurtiçi gelirde sermaye (işletme) ve emek (işgücü, çalışanlar) dengesinin ne derece emek aleyhine bozulduğu hakkında çok çarpıcı bulgularla karşılaşıyoruz. Pandemi ve pandemi sonrası kur krizi döneminde, hükümetin varlık sahiplerini kayıran, çalışan kesimlerin üstünde vergi yükünü artıran ve alım gücünü düşüren hatalı politikalarının sonucuyla yüzleşiyoruz. Pandeminin başladığı 2020 yılının ilk çeyreği ve 2022’nin ilk çeyreği arasında, emeğin payı %39,1’den %31,5’e gerilerken, sermayenin payı ise payı %41,7’den 47,6’ya çıktı. Emeğin Payı 2016’dan Beri Azalıyor Aslında sermaye ve emek arasındaki dengesizlik pandemi derinleşse de dengesizliğin başlangıç tarihini 2016’ya kadar çekmek mümkün. Mevcut iktidarın ekonomi yönetimine tamamen hakim olduğu ve ekonomiyi kurumsal bağımsızlık ilkesi yerine tamamen şahsi ve keyfi yönetmeye başladığı 2016 yılından itibaren emeğin payının gerilediği görülüyor. 2016 yılında %40.5 olan işgücü ödemelerinin, yani çalışan emekçi kesimin gelirinin payı %40.5 olarak ölçülürken, 2022’de bu oranın %31.5’e gerilediği görülüyor. Emekçinin gelirdeki payı yalnızca 6 yılda neredeyse 10 puan azalmış durumda. Toplam Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içinde emek ve sermayenin paylarının 2016’dan beri nasıl değiştiği karşılaştırmalı olarak incelendiğinde karşımıza daha net bir tablo çıkıyor. Sermaye ve emek payları arasındaki makas giderek açılmış. 2016 yılında GSYİH içinde işletmelerin net geliri %41.8 oranında paya sahipti. Buna karşılık işgücü ödemeleri yurtiçi gelirin %32.1’ine denkti. Aradaki fark 9.7 puandı. 2018 kur kriziyle başlayan, COVID-19 ve 2021 kur kriziyle derinleşen ekonomik buhranın yükü hükümet politikalarıyla alt ve orta sınıflara yüklenince, emek-sermaye arasındaki fark derinleşti. 2022’de işletmelerin ettiği karın gelirdeki payı %49.5’e ulaşırken, işgücü ödemelerinin payı %24.6’ya geriledi. İşletme gelirinin payı 6 yıl içinde 7.7 puan artarken, çalışan ödemelerinin payı ise 7.5 puan geriledi. 2016’da sermaye ve emek arasında 9.7 puan olarak ölçülen fark, 2022’de 24.9’a ulaştı. Sermayenin gelirdeki payı, emeğin payının iki katından fazlasına ulaştı. Sonuç Hükümetin halkın refahı yerine üretim ve istihdamı öne çıkardığı, az ücretle de olsa çalışan sayısının azalmadığı bir ekonomi anlayışını sürdürmesinin sonucu şirketlerin karının artması, buna karşılık emeğin elde ettiği gelirin payının giderek sönümlenmesi oldu. Enflasyonun da %70’i bulduğu ve %100’e yaklaşacağı tahmin edilirken, gelirden aldığı pay azalmış olan çalışan geniş kesimlerin giderek daha da zorlanacağını kestirmek hiç de zor değil.