Birikim, kadrolar, vizyon, iyi niyet fazlasıyla mevcut. Asıl gereksinim duyulan; “şimdi particilik zamanı değil” bilinç ve özverisiyle etkin planlama ve süreç yönetimi. Çünkü, Altılı Masa ve muhalefet için zaman daralıyor. İktidarı elde etmek amacıyla rekabet eden partiler için seçimi anlamlı kılan nihai çıktı kazanmaktır. Sandıktan kazanılarak çıkılmayan bir seçim hiçbir anlam ifade etmediği gibi, sonuçları kazanma iddiasıyla yola çıkıp kaybedenler için yıkım olabilir. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi 1950’den bugüne yapılan tüm seçimlerle karşılaştırıldığında söz konusu anlamda kaybeden taraf için böyle bir etkiyi yaratma potansiyeli en yüksek olan seçim olacak. Bu anlamda tabir yerindeyse çok partili yaşama geçişten bugüne diğer tüm seçimlerle karşılaştırıldığında, ilk kez bu ölçüde “toplamı sıfır olan seçimler” le karşı karşıyayız. TOPLAMI SIFIR OLAN SEÇİMLER İktidar ve muhalefet bileşenleri açısından “toplamı sıfır olan” etki farklı sonuçlar doğuracak. İktidar bileşenleri kaybederse, İslamcı-muhafazakarların mevcut rejimi 21 yıllık dönüştürücü siyaseti sona erecek, belki de uzun süre aynı çizgide politika yapmayı sürdürdükleri takdirde iktidara yeniden gelme olasılıkları çok zayıf olacaktır. Muhalefete düşmesi durumunda bu gelenek iktidarın maddi, manevi kaynak dağıtma fırsatlarından yoksun kalacağı için hem ideolojik hem de ekonomik temelli meşruiyet referanslarını yitirecek olmaları nedeniyle, Türkiye siyasal yaşamında sosyolojik temel ve destekleri anlamında 90’lardaki toplumsal destek ve gücüne gerileyecektir. Devletten kopuk, uzak bir parti ve hareketin devlet katında da muteber olmayan bir konuma sürüklenme olasılığı yüksek olacaktır. Diğer yandan, iktidardan düşmüş bir partinin toplum ve devlet katında yaşayacağı temsil ve meşruiyet krizi Türkiye siyasetinde güçlü bir merkez siyasetin inşa edilmesi durumunda AKP’nin Giovanni Sartori’nin kavramlarıyla koalisyon ve şantaj potansiyeli partiye süreç içinde dönüşme riski de vardır. İktidarın informel küçük ortak bileşeni MHP’nin seçimde iktidarın büyük ortağının kaybetmesi durumunda, nasıl bir sonuç elde ederse etsin toplamı sıfır olan seçimde büyük kaybeden olmayacağı açık. İdeolojisinin devlet katında yapıştırıcı ideoloji olması nedeniyle, bir şekilde devlet katında temsil edilmesi, toplum katında ise az ya da çok karşılık bulması her daim güçlü olasılıktır. Bunun düzeyi önümüzdeki süreçte olası bir iktidar ortaklığında İYİ Parti’nin MHP tabanına ve kamu bürokrasisindeki milliyetçi aktörlere ne ölçüde sirayet edip, bu kitleyi kendisine çekebileceğiyle de ilgilidir. İktidar bileşenlerinin her iki seçimi de kazanması durumunda oluşacak tablo ve ileriye dönük sonuçları AKP’nin ve inşa ettiği rejimin çözülmeyecek biçimde kurumsallaşmasına, partinin sistemde hâkim parti olarak uzun yıllar kalıcılığına, merkez sağ siyaseti yutmasına yol açabilir. 2010’lardan itibaren devlet partisine dönüşmüş olan AKP, Cumhuriyetin yüzüncü yılında sadece devleti tüm kurumlarıyla kontrol eden değil, tüm kurumlarına sahip, bu anlamda devletin sahibi olan bir parti olarak rejimi lideri Erdoğan’ın tahayyüllerine göre dönüştürecek bir sınırsız-sorumsuz politik aygıta evrilebilir. Sonuçta Erdoğan-AKP rejimi ile yönetilenler şeklinde bir dikotomik Türkiye siyasi, yönetsel yapısıyla yoluna devam edebilir. Rejim nasıl bir toplum, siyaset, devlet istiyorsa ona uygun kurumlar, zihniyet bugün olduğundan daha etkili biçimde inşa edilebilir. İktidarın kazanması karşısında muhalefet için önünde iki seçenek kalabilir. Ya “majestelerinin muhalefeti” olmayı seçmek ki muhalefetin elit ve toplum anlamındaki sosyolojik bileşenlerinin bugüne kadar verdiği mücadele dikkate alındığında, böyle bir olasılıktan söz etmek mümkün değildir. Çünkü, tarihsel birikimi, sınıfsal yapısı, ideolojik referansları, toplumsal kültürü, Cunhuriyet’in inşa ettiği siyasası zayıflamış da olsa yurttaşlık kültürü  iktidar karşısında kimi Orta Asya ya da Körfez ülkelerinde olduğu gibi biatçı bir referanstan beslenmemektedir. Diğer seçenek ise devletleşmiş parti ve rejim karşısında muhalefet bileşenlerinin zor koşullarda muhalefet etmeye devam etmesi. Muhtemelen muhalefet ikinci seçeneği tercih edecek olsa da kaybedilecek bir seçim sonrasında muhalefetin çoğu partisinin rekabeti yeni liderlerle sürdürmek zorunda kalacağıdır. Sancısız biçimde olası lider ve önde gelen elitlerin değişimi muhalefet partilerinin süreç içinde kendilerini toparlamalarına yol açabilecek olsa da bunun uzun bir zaman alacağını unutmamak gerekir. Toplamı sıfır olan seçimlerin muhalefette yıkım etkisi yaratacak kaybetme seçeneği karşısında, muhalefet iki seçimden en az birini kazanırsa, Türkiye toplumu ve siyaseti için normalleşme süreci başlayabilir.
Toplamı sıfır olan seçimlerin muhalefette yıkım etkisi yaratacak kaybetme seçeneği karşısında, muhalefet iki seçimden en az birini kazanırsa, Türkiye toplumu ve siyaseti için normalleşme süreci başlayabilir.
Mevcut iktidar için bir yıkım etkisine yol açmasına karşılık, muhalefet bileşenleri için sadece partileri anlamında değil, geleneksel rejimin kurum ve kurallarının yeniden inşa edilmesi ve toplum lehine ihya edilmesi anlamında bir fırsat yaratacaktır. Çeyrek asra yaklaşan süreçte yeniden yazılan rejimin kodlarının demokratik-medeni-işbirlikçi dünyanın gidişatı temelinde yeniden yazılma, buna uygun kurum ve kuralların ihdas edilmesi olasılığı doğacaktır. Bunun yolu ise muhalefet bileşenleri için seçim kazanmaktan geçiyor. Seçime 7-8 ay kala muhalefetin böyle bir başarıya imza atabilme olasılığı çok yüksek mi? Bugünden bakıldığında söz konusu yüksek olasılık mevcut demek zor. Dolayısıyla, toplamı sıfır olan seçimlerin mevcut politik manzara veri alınarak bakıldığında an itibarıyla ne muhalefet ne iktidar bileşenleri için beklenen çıktıyı üretebileceğini öngörmek kolay değil. Muhalefet partilerinin oy toplamı son araştırmaların sonuçlarına göre yaklaşık 15 puan iktidar bileşenleri oy toplamından fazla görünse de 10-15 puanlık kararsızlar ile 10 puan civarındaki HDP oyları ve akacağı mecra, toplamı sıfır olan seçimin hangi taraf için yıkım etkisi yaratacağı son düzlükte şekillenecek gibi görünüyor. Görünen o ki önümüzdeki seçimleri “kazandıran oyun kurucu siyaset”i inşa eden taraf kazanacak. KAZANDIRAN OYUN KURUCU SİYASET İktidar bileşenleri için kazandıran oyun kurucu siyaset adına ellerinde var olan yegâne araç geçmişin referansı ve seçim ekonomisi. Seçim kazanmak için kamu kaynakları aracılığıyla yaratılacak güzel günlere dönüş algısı ve farklı toplum kesimlerine yönelik popülist ekonomik destekler, ekonomik krizin sarsıcı etkilerine, yolsuzluklara, otoriterleşmeye rağmen iktidarın muhalefet karşısında başa baş rekabet edeceği bir seçim yarışına taşıyacak görünüyor. Dar anlamda Altılı Masa, geniş anlamda muhalefetin oyun kurucu siyaset ve araçları temelinde iktidarla karşılaştırıldığında ellerinde uygulama araçları ve gücü olmadığı için, seçim sürecinde yegâne malzemeleri farklı alanlardaki seçmen taleplerini karşılamaya yönelik geliştirecekleri politika önermeleri ve vaatleri olacak. Dolayısıyla, iktidarın kazandıran oyun kurucu siyasetinde araçlar geçmişteki referansları ve popülist kaynak transferleri ile somut, muhalefetin ise yerel yönetimlerdeki icraatları ve vaatlerle sınırlı kalan, daha ziyade somut önermelerdir. Önerme ve vaatlerin çok güçlü olmaması durumunda yarışın eşitsiz yaşanacak olması Türkiye’de siyasetin doğası gereği. Muhalefetin tümü için geçerli olan bu durumu Altılı Masa bileşenleri için değerlendirdiğimizde, bir yıla yakın süren birlikte iş yapma deneyiminin bugün gelinen noktada kamuoyunun beklediği üretkenlikle devam etmediği açık. Bu durum partilerin öncelikle kendi oy maksimizasyonları için tercih ettikleri süreç yönetimiyle ilgili olduğu kadar, Altılı Masanın süreç yönetimindeki zafiyetleriyle de ilgili görünüyor.
Seçmen “Kazanacağız” iddiasını “Nasıl?” ve “Nelerinizle?”, “Seçim İttifakıyla mı, siyasi ittifakla mı” sorularına verilen cevaplarla umut yaratacak, güven doğuracak bir “Oyun Kurucu Siyaset” görmek istiyor.
Cumhurbaşkanı aday ismi tartışmaları, seçim kazanmaya hazır ve istekli net birlik görüntüsünün verilememesi, politika önerme ve vaatlerin bugüne kadar her parti için dağınık halde seçmene aktarılması, politikaların seçmenin anlayacağı formatta birliktelik görüntüsü bir yana partilerin her biri tarafından sade, anlaşılır biçimde sunulmaması, kamuoyuna “niçin Altılı Masa” sorusunun cevabının anlaşılır biçimde ve bütünlüklü biçimde iletilememesi gibi örnekler bu bağlamda düşünülmeli. Tüm bunlar bir yana bırakıldığında dahi, seçmen “Kazanacağız” iddiasını “Nasıl?” ve “Nelerinizle?”, “Seçim İttifakıyla mı, siyasi ittifakla mı” sorularına verilen cevaplarla umut yaratacak, güven doğuracak bir “Oyun Kurucu Siyaset” görmek istiyor. Bunu görecek ki seçmen de bu siyasete ve temsilcilerine kazandırsın. Yoksa, bütünlükten yoksun, senkronize olmayan, liderler dışında her partinin partizanının bir tarafa çektiği, söylem birliği olmayan birliktelik politik enerjiyi sinerjiye dönüştürmek yerine, enerjisini tüketiyor. Oysa ki birikim, kadrolar, vizyon, iyi niyet fazlasıyla mevcut. Asıl gereksinim duyulan; “şimdi particilik zamanı değil” bilinç ve özverisiyle etkin planlama ve süreç yönetimi. Çünkü, Altılı Masa ve muhalefet için zaman daralıyor.