Sosyal uyumun işçi sınıfını düzene adapte etme işlevi gördüğünü ve bu uğurda onu, toplumsal düzenin temelini sarsmamak koşuluyla toplumsal hayata dahil eden bir araç olduğu unutulmamalıdır. Sınıflararası çatışmanın temelinde mülkiyet kavramının yer aldığı söylenebilir. Özellikle modern-kapitalist toplum tarihinde, endüstri devriminin mülkiyetin sınıflararası ayrımın bir göstergesi olması bakımından bir milat olduğu söylenebilir. Nitekim, endüstri devriminin ortaya çıkardığı en önemli farklılık emek ile üretim araçlarının mülkiyeti arasında ayrılma yaratmış olmasıdır.[1] Mülkiyet, toplumun üretim araçları üzerindeki kontrol gücü olarak da tarif edilebilir. Kapitalist özel mülkiyet ise, her şeyin alınıp satılabilir bir meta haline geldiği bir toplumda üretimin, esas olarak, kapitalist sınıfın çıkarları, yani artı-değer (kâr) üretimi ve sermaye birikimi doğrultusunda belirlendiği bir toplumda ortaya çıkmaktadır.[2] Dolayısıyla modern- kapitalist devletin, ekonomik olarak hâkim sınıfının sermaye sınıfı olmasın da bu sınıfın mülkiyeti elinde tutması yer almaktadır. Bu sınıf siyasal olarak da hâkim sınıf olup devlet mülkiyetinin sahibidir. Çünkü kapitalizm koşullarında, devlet mülkiyeti kapitalist mülkiyetin bir türevi olmaktan öteye geçemez.[3] Sermaye grubu dışında, örneğin emek gruplarının bu mülkiyete ortak olması düşünülemez. Bu sınıfın sahip olduklarının ise bir mekanizma tarafından muhafaza edilmesi ve egemenliğinin garanti edilmesi gerekmektedir. Buradan hareketle, sosyal uyumun modern-kapitalist devletin mülkiyetle ilgili çizdiği sınırın güvenlik şeritlerinden bir tanesi olduğu iddia edilebilir. Sosyal uyum, egemen olmayan sınıfların siyasal iktidar ya da ekonomik toplumsal düzene örneğin mülkiyete ilişkin makul olmayan talep ya da itirazlarının elimine edilmesine yaramaktadır. Emek sınıfının toplumsal düzeneğin dolayısıyla bunun en önemli görünümü olan mülkiyetin gidişatına itiraz etmesinin önünde bir bariyer olması söz konusudur. Sermaye sınıfını, emek sınıfına karşı aradaki çatışmanın çözülmemesi için koruyan bir kalkan görevi görmektedir. Dolayısıyla sosyal uyumun toplumsal çelişkileri devam ettirmesi bakımından sınıfsal olduğunu bir kez daha yinelemek yanlış olmayacaktır. Bilindiği gibi kapitalizm, özel sermaye mülkiyeti ile emek arasındaki ilişki merkezinde yoğunlaşmış bir meta üretim sistemidir; bu ilişki bir sınıf sisteminin ana eksenini oluşturur.[4] Nitekim, mülkiyetin sınıf sisteminin hem bir göstergesi hem belirteci olarak varlığı oldukça krtiktir. Modern kapitalist devletin mülkiyet üzerinden yükselerek toplumsal ayrışmayı sağladığı iddia edilebilir. Hatta bu bağlamda, kapitalist toplumda devletin, burjuvazinin sınıf hakimiyetini korumak olan ve son tahlilde burjuvazinin hizmetkarı olan bir toplumsal katman olduğu iddia edilebilir.[5] Bir diğer ifadeyle, kapitalizme özgü bu devlet, burjuvazi sınıfının siyasal egemenliği olarak da nitelendirilebilir. Sosyal uyum, bu egemenliğin güvenlik şeridini oluşturmaktadır. En başından beri sermaye sınıfının çıkarını korumak üzere var olan kapitalist devletin bu sınıfla çatışmalı olan işçi sınıfıyla hep bir geriliminin olduğu ve bu sınıfı siyasal-toplumsal olandan ayrıştırmak istemesi ise bir diğer husustur. Burada, devreye sosyal uyumun işçi sınıfını, söz konusu düzene daha iyi adapte etmek için işlev gördüğünü ve bu uğurda onu, toplumsal düzenin temelini sarsmamak koşuluyla toplumsal hayata dahil eden bir araç olduğu unutulmamalıdır. Çünkü, kapitalist devletin yapısı -özgül özerkliği- devletin, egemen sınıfların siyasal egemenliğe katılmasını mümkün kılarken, egemen olmayan sınıfların katılmasına engel teşkil etmektedir.[6] Buradan doğru, sosyal uyumun, bahsi geçen gerilimi yatıştırmak üzere ve nihai kertede işçi sınıfının siyasal iktidara katılmasını engelleyen bir araç olması söz konusudur. --- [1] KALAYCIOĞLU, S., RİTTERSBERGER, H., & Çelik, K. (2008). Değişen işçilik ve sendika. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi25(1). [2] Savran, S. (1998). Devlet mülkiyeti: Toplumsal mülkiyete giden yol. Dünyada ve Türkiye’de Kamu Girişimciliğinin Geçmişi, Bugünü ve Geleceği Sempozyum Bildirileri. [3] F.Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, a.g.y., s. 173-174. Vurgu bizimdir. Çeviri İngilizcesiyle karşılaştırılarak düzeltilmiştir [4] MODERNLİĞİN SONUÇLARI ANTHONY GIDDENS, The Consequences of Modernity Yazar: Anthony Giddens Çevirmen: Ersin Kuşdil Yayınevi: Ayrıntı Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 2018 [5] Savran, S. (2015). Sınıfları haritalamak: sınıflar birbirinden nasıl ayrılır. Marksizm ve Sınıflar, 2, 25-67. [6]Wright, Eric Olin (1982), “Reading Guide to Political Power and Social Classes”, http://www.ssc.wisc.edu/~wright/Published%20writing/Poulantzas%20reading%20notes.pdf, (01.03.2015).