Sosyal demokrasi, tarihsel gelişim sürecini incelediğinizde tanımlanması üzerine ciddi tartışmaların olduğu ve genelde de tanımlamaktan kaçınıldığını görüyoruz. Tanımını yapmama / yapamama sorunun iki temel nedeni vardır: Sosyal demokrat partiler ile sosyal demokrasinin eşit kabul edilmesi ve sosyal demokrat partilerin uyguladığı kamu politikalarının sosyal demokrasi olarak sunulması. Kısaca bu iki yaklaşımın sorunlu yanlarını ortaya koyup sosyal demokrasinin tanımını yapacağım bu yazıda. 

Sosyal demokrat partilerin yaptıkları veya yapmadıkları üzerinden sosyal demokrasiyi tanımlamak yanlıştır. Siyasal partiler, şemsiye örgütler olup içlerinde farklı sınıf ve katmanları barındırırlar. Bu farklılıklar da, partilerin zaman zaman çelişkili çıkışlar yapmalarına neden olabilir. Partiler aynı zamanda gündelik siyasette birçok konuya anlık tepki vermek durumunda olduklarından, siyasal duruşlarının sınırlarını ihlal edebilirler. Ayrıca ülkelerin toplumsal, iktisadi ve siyasal gelişmişlik düzeyleri farklı olduğundan, partilerin uygulamaları ülkeden ülkeye değişebilir. Kısaca, bir parti sosyal demokratım diyor diye her yaptığı sosyal demokrasiyi yansıtıyor diyemeyiz. 

İkinci nokta belli bir dönemde uygulanan veya uygulanmak istenen politikalar ile sosyal demokrasi özdeş tutulmamalı. Zira ulusal ve uluslararası gelişmişlik düzeyi ve gelişmeler politikalarda değişiklik yapılması gereğini ortaya çıkarabilir. 1960’larda uygulanan Keynesyen iktisadı, tam istihdam politikasını ve refah devletini 1980 sonrasında aynen uygulamak olanaksız olmuştur. Gelişen toplumsal refah ve sınıf yapısındaki gelişmeler, sadece işçi sınıfına dayanma gereğini de değiştirmiştir. Yani, değişen koşulları göz önüne alarak politikaların değiştirilmesi gerekiyor. 

İşte Bernstein’ın 1890’larda ‘revizyonizm’ ile kastettiği budur. Revizyon, değiştirmek demektir. Zaman, koşullar değişmiştir, politikalar da değiştirilmelidir, demiştir Bernstein. 

Peki bu değişimlere yön veren nedir? Bu soru çok önemlidir, çünkü bizi soysal demokrasinin tanımına götürür. Bu değişimlere yön veren sosyal demokrasinin ilkeleridir. Bu ilkeler, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, hukuk devleti… ama sosyal demokrasiyi anlatan toplumsal / sosyal adalet ve demokrasidir. 

Bernstein, demokrasiyi sosyalizmin önceli olarak belirlemiştir. Sosyalizm ile demokrasi arasında kalsa, demokrasiyi tercih edeceğini belirtmiştir. Demokrasi olmadan sosyalizmin bir anlam ifade etmeyeceğini ileri sürmüştür. 

Toplumsal adalete gelirsek: Liberalizmin yasalar önünde eşitlik ile yetinmesine karşı, sosyal demokrasi iktisadi alanda da adalete vurgu yapar. Kapitalizmin yarattığı eşitsizliğin, kader vari kısır döngüye dönüşmesine karşı, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak toplumun alt kesimlerine / sınıflarına, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sunmayı amaçlar. 

Buraya kadar yazdıklarım üzerinden sosyal demokrasinin tanımını yapayım: Sosyal demokrasi toplumsal adalet ve demokrasi gibi ilkeleri doğrultusunda kapitalizmi düzenlemeye çalışan bir sosyal harekettir. Bir sonraki yazıda bu tanımı daha da açacağım.