İmamoğlu, gerçekten bir şeyleri değiştirmek iddiasındaysa, oturup çalışmak zorunda, kolayı değil zor olanı seçmek mecburiyetinde. Bunun için zaman, disiplin, iyi bir ekip ve sorumlulukla hareket eden bir bilince ihtiyacı var, şu anın gazıyla acele etmesine de hiç gerek yok. Ekrem İmamoğlu’nun merakla beklenen çağrısı ya da moda deyimle manifestosunu içeren internet sitesi yayına girdi. Ne var ki, beklenen değişimin yol haritasını açıklamak ve metodik bir yaklaşım getirmek bir yana, her aklı başında lise öğrencisinin kaleme alabileceği düzeyde düşünsel analizler içeren bir sayfalık bir metinle karşılaştık. Doğrusu, çok şaşırdığımı söylemeliyim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, herhalde eski başbakanlık kurumundan daha değerli bir makam, zira bugünkü rakamlarla büyük bir bütçeyi kontrol ediyor. Haliyle de o makamda bulunan insanlardan belli bir seviyenin üzerinde çıkışlar beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyorum. Bunu önceden de yazdım; İmamoğlu pek çok noktada kapalılık arz ediyor. Ben bir seçmen olarak, İmamoğlu’nun temel politikalar konularındaki yaklaşımlarını çok merak ediyorum. Acaba İmamoğlu, Kürt sorununun barışçı çözümü konusunda ne planlıyor? İktidara gelse, ekonomi politikalarında neyi değiştirir? Yoksa o da “neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşımı” mı savunuyor? Mesela, neyi özelleştirir, neyi kamulaştırır? Enerji politikaları söz konusu olduğunda, Akkuyu Nükleer’i kapatır mı? İnsan haklarının gelişmesi, ifade ve basın özgürlüğünün tartışılmaması, örgütlenme özgürlüğünün yaygınlaşması, işkence ve kötü muamele yasağı için ne planlar? Yargıda neyi değiştirir, yeni HSK’yı nasıl kurgular? Şimdi olduğu gibi, kendisine şiir yazıp Facebook hesabından bunu yayınlayan hakimlerin Yargıtay üyesi seçilmesi için mi çaba gösterir, yoksa tarafsız ve bağımsız yargının bu topraklarda filizlenebilmesi için başka somut bir planı mı var? Daha net sorayım: neyi değiştirecek? Salt kimlik, hiç kimseye seçim kazandırmaz, Tayyip Erdoğana bile… Çalışmadan olmuyor! Öteki türlü, Ahmet gitsin, Mehmet gelsin, kırık tekerimiz dönmeye devam etsin”, bir yere kadar… Gerçek bir değişimden söz ediyorsak, yukarıdaki paragrafta belirtilen sorular yanıtlanmalı. Böylelikle, değişim talep edenin samimiyetinden, çalışkanlığından ve bunu yapabilecek çapta olduğundan emin olabiliriz. Oysa gördüğümüz manzara, bunun tam tersi. Genel geçer birkaç beylik cümleyi sıralayıp “değişim öncülüğü” rolü yapabilmek, artık mümkün değil. O metin, kafası kasketli, son elli yılda parti odasında çay ve sigara tüketip kasaba siyasetini dizayn ettiği zanneden, aslında her hareketiyle iktidarın ekmeğine yağ süren siyaset erbabına bir şey ifade edebilir, ama mezun olduğu gün itibariyle gelecek kaygısından saçları dökülmeye başlayacak üniversite öğrencisine, atanamayan öğretmene, yazılısından Türkiye derecesi yaptığı hakimlik sınavının mülakatında siyasi torpili olmadığından elenen hakim adayına, bir an önce eğitimini tamamlayıp soluğu yurt dışında alma hesabı yapan asistan doktora, o stajdan bu şantiyeye koşturan genç mühendise hiçbir şey ifade etmiyor! CHP’nin esas oy kaynağı olan orta sınıfa, işçiye, memura, emekliye, esnafa hiç değmeden teğet geçiyor! İmamoğlu, gerçekten bir şeyleri değiştirmek iddiasındaysa, oturup çalışmak zorunda, kolayı değil zor olanı seçmek mecburiyetinde. Bunun için zaman, disiplin, iyi bir ekip ve sorumlulukla hareket eden bir bilince ihtiyacı var, şu anın gazıyla acele etmesine de hiç gerek yok. Gerçek bir değişim talep ettiği gün, çalışmasını tamamlayıp halkın karşısına çıkarsa gerekli teveccühü bulacağına hiç kuşkum yok, ama temel bir CHP hastalığı olarak tembellik, İmamoğlu’nu da esir almış görünüyor. Aslında bu hastalıktan neredeyse tüm siyaset muzdarip, yalnızca İmamoğlu değil. İmamoğlu da, diğer muhalifler de bugün için siyaseten aslında gerçek bir değişim talep edemiyor, çünkü bunu yeterince çalışmadılar. Çalışırlarsa yapar. Çalışırlarsa… Çalışmazlarsa, eldeki bulgurdan da olur, belediyeler de kaybedilir, zira bu konuda her geçen gün daha endişeli yazılar yayınlanıyor ve toplumsal endişe katlanarak artıyor. Son bir söz de, “seçilecek aday” olarak Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu önerenlere gelsin. Gidişat doğru ise, önümüzdeki yerel yönetim seçimleri için endişelenmeye hiç gerek yok, ancak ya durum öyle değilse? Salt kimlik, hiç kimseye seçim kazandırmaz, Tayyip Erdoğan’a bile… Çalışmadan olmuyor! Öteki türlü, “Ahmet gitsin, Mehmet gelsin, kırık tekerimiz dönmeye devam etsin”, bir yere kadar…