Siyasal depresyondan kurtulmak için #HADİ
Politikyol
Zor zamanlardan geçiyoruz. Daha zor günlerin geleceğini de tahmin ediyoruz. Toplumun ve muhalif kesimlerin hisleri ağırlıkla sıkışmışlık, endişe ve belirsizlikten oluşuyor. Yakın tarihimiz içerisinde bunların yoğunlaştığı ve sembolleştiği bazı kuvvetli anlar var. 7 Haziran seçimleri sonrası başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi ile zirve noktasına varan siyasal şiddet dönemi hepimiz için sıkışmışlığın, endişenin ve belirsizliğin süreciydi. Dahası mevcut durumdan çıkışsızlık ihtimali muhalefet partilerine oy veren milyonlarca insan üzerinde kuvvetli bir siyasal depresyon yaratıyordu.
O dönemde İstanbul’da ve memleketin birçok yerinde patlayan bombalar, toplumun güvenlik kaygısını körüklemiş, toplumsal dayanışma ve güven bütünüyle sarsılmıştı. IPSOS araştırma şirketinin o dönem yaptığı araştırmalara göre Türkiye’deki en kuvvetli eğilimlerden biri eve kapanmaydı. Pandemiden çok önce. Peki neden? Çünkü sokağın tehlikeli olduğu, suç oranı artmasa da artıyormuş hissi ve sizin başınıza da bir şey geleceği korkusu, yargıya ve emniyet mensuplarına duyulan güvenin azalması Türkiye toplumunu çıkışı olmayan bir sokakta olduğu fikrine götürmüştü.
Dahası, o dönemde AKP’nin ve ortağının toplumu kutuplaştıran söz ve söylemleri daha da umarsızca kullanmaya başlaması, buna ek olarak 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL de milyonlarca insan üzerinde yukarıdaki duyguları sistematik hale getirmişti.
UMUTSUZLUĞA YER YOK
Sistematik bir şekilde toplumsal psikoloji baskı altına alındı. 31 Mart yerel seçimlerinde muhalif partilerin başarısı ile ekonomik kriz gibi konular gidişatı hafifletse de yönünü değiştirmedi. Son günlerde iktidar cenahından yapılan açıklamalar bizi bu süreçte tekrardan zor bir sürecin beklediğine işaret ediyor. Önceki süreçte ne hedeflenmişti?
“Kimsenin güvende olmadığı”, “istikrarın yara aldığı” ve “tek kurtuluşun kabullenmek ve susmak olduğu” fikri insanların beynine yerleştirilmek istendi. Bu toplum psikolojisi alanında açılan bir mücadele hattı.
Alman General Carl Von Clausewitz yıllar önce savaşın amacının karşı tarafın iradesini teslim almak olduğu tespitinde bulunmuştu. Psikolojik cephelerin de en büyük amacı muhalif – çoğunlukla demokrat, liberal, sol - kesimlerin iradesini teslim almak olduğunu söyleyebiliriz. Bıktırmak, yıldırmak, gerçeği bükmek ve parçalamak, bunu çıkarlarına gelecek şekilde kullanmak bunun bazı parçaları.
“Başka alternatif yok, başka gelecek yok, başaramayız, izin vermezler, gitmezler, her şeyi yaparlar, bak yaptılar bu iş bitti, hesap vermeyecekler, istediklerini yapıyorlar yapmaya devam edecekler” gibi söylemlerin yaygınlaşması ve kabullenilmesi bunun yansımalarından bazıları. Bir kez bu gerçekleşti mi, artık her şey mübah hale gelir ve istenilen yapı kurulabilir.
O yüzden, önce iradeyi güçlü tutmak lazım. Bunun da en büyük yolu şu an bir kez daha korku, endişe, çıkışsızlık hisleri ile yarına bakan milyonlarca vatandaşa bir alternatif olabileceğini göstermek olmalı. Bunun için de kuvvetli bir kampanya inşa edilmesi gerekiyor. Demokrasi cephesi fiilen kurulmuş görünüyor. Ama çok ürkek, kırılgan ve fazlasıyla kapalı kapılar ardında. Topluma kendini anlatması gerekiyor.
ŞİMDİ LİDERLİK ZAMANI
Kabul edelim liderlik böylesi dönemlerde kendini gösterir. İşte o durumda kurtarıcı bekleyen toplum da bir çıkış olduğunu düşünebilir ve beynine yerleştirilmek istenen saplantıdan kurtulabilir. Bu yüzden çok daha açık ve net olunmasının zamanı geldi. Yoksa insanlar kendilerini ya kararsızlar arasında görüyor – ki sayı oldukça fazla – ya da mafyatik figürlerden medet umuyor.
Bu yüzden demokratik ittifak ve etrafında kümelenenler yarını ve seçim dönemini bekleyemez artık. Bazen zorlukları açık şekilde göğüslemek de büyütür. Dünyadaki eğilimler sağ popülistlerin düştüğünü ya da düşmekte olduğunu gösteriyor. Ama ABD’de ve İsrail’de otoriter yönetimler karşısında başarı sağlayan demokratik muhalefet kapalı kapılar ardında kalmadı. Toplumun iradesini teslim etmemesi için toplumsal muhalefetle, bağımsız medyayla, iş insanlarıyla hatta dünyadaki benzer örneklerle bağlantı kurdular.
Evet küresel eğilim Türkiye’de demokratik ittifaktan yana ama otoriterleşen sistemler İran örneğinde olduğu gibi bir şekilde kendini sürdürebilir ve küreyle yeni bir politik denklem kurabilir. O yüzden artık #HADİ deyip toplumla bağ kurmanın ve demokratik muhalefeti sembolleştirmenin zamanı.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi