Altı partinin bir araya gelmesi kadar, kurulacak ilişkiyi güçlendirmesi beklenen taşıyıcı koalisyonlara da ihtiyaç var. Bu çabaların  STK’larla, akademisyenlerle ve entelektüellerle işbirliği yapması da bir o kadar değerli... Bütün bu işbirliğinin temel amacı ve ortak hareket noktasını herkesin kendi siyasal, kültürel, dinsel ve etnik kimliğini koruyarak bir siyasi üst kimlik inşa etmek oluşturmaktadır. Siyasal ve toplumsal, sivil alandaki farklılıklar arasında kurulacak karşılıklı eş düzeyli ilişki, siyasal alanı yeniden güçlendirecek, siyasal alanı genişletecek “taşıyıcı koalisyonlar”dır. Ve bu dönemde en çok ihtiyacımız olan bu taşıyıcı koalisyonların çoğaltılmasıdır. Türkiyede uzunca bir süredir siyasi iktidar, siyasetin alanını daraltmaktadır. Siyasetin bugün karşı karşıya olduğu sorun, bizatihi siyasiler tarafından yok edilmesidir. Ve bu süreç, aslında siyasetin yeniden devlet tekeline alınmasıdır. Dahası sürecin ana aktörü, toplumsal talepleri kamusal alanda karar süreçleriyle kesiştirme iddiasıyla kurulan ve ilk yıllarında bu yolda adımlar da atan bir partidir. Geldiğimiz noktada Tükiye, örneğini 1990’larda gördüğümüz yaşam tarzı” üzerinden kimlik siyasetine” hapsedilmiştir. Siyasi iktidar, her tartışmayı kaba bir biz” ve “ötekiler” ekseninde okumakta ve kamuoyunu bu ayrımlar üzerinden yönlendirmektedir. İktidar, kimlik siyasetiyle toplumsal fay hatlarını harekete geçirmekte ve bu kadim ayrımlar üzerinden kendine bir meşruiyet alanı yaratmaktadır. Siyasi iktidar, lümpen bir milliyetçiliğe içkin bir dinbazlıkla iktidarını sürdürmeye çabalarken; sahip olduğu görsel ve yazılı propaganda makinası” ile gerçekdışı pek çok şey üzerinden gerçek algısı üretmekte ve bunu tabanına sunmaktadır. Buna göre Türkiye’de ekonomik kriz yoktur, zam değil fiyat değişikleri olmaktadır, doların yükselişi değil düşüşü haberdir, herkes bizi kıskanmaktadır. İktidarda kalmayı, siyasi başarı” üzerinden değil ontolojik” yani var olma ya da olmama” hali olarak okuması, izlenen popülizmin sonucudur. Buna göre hep iktidar olmak zorundadır ve bunun için de her şey mubahtır. Son dönemde özellikle de ekonomik alanda yaşanan kriz toplumun her kesimini etkilemektedir. Ekonomik krizin temel nedenlerinden birisi bizatihi bu siyasi alanın daralmasıdır. Bugün muhalefet partilerinin, muhaliflerin, iktidara eleştirel bakanların hatta siyasete küsenlerin karşı karşıya olduğu temel sorun iktidarın Türkiyeyi içine soktuğu siyasetsizlik halinin nasıl sona ereceğidir. Bu soruya herkesin cevap vermesi gerekiyor. Dahası verilen cevapların birbiriyle konuşabilmesi gerekiyor. Temel ihtiyacımız budur. Bu ihtiyaca cevap niteliğinde önemli gelişmeler olmuyor değil. Özellikle geçtiğimiz hafta muhalefetteki altı siyasi partinin bir araya gelmesi bunların başında gelmektedir. Bu buluşma uzun süren çabanın sonucu olarak sadece siyasi alanın genişlemesi açısından değil, siyasi iktidarın iktidarda kalmak için sürdürdüğü kimlik siyasetinin işlevsiz kalması açısından da önemlidir. Birbirinden farklı altı siyasi partinin buluşması, farklı siyasal tabana ait seçmen kitlelerinin birbirlerine karşı güven duyması, birbirleri ile konuşabilmesi açısından da önemlidir. Bununla birlikte altı siyasi parti dışında muhalefet cephesindeki HDP’nin ve sol bloktakilerin siyasal çabaları da, siyasal alanın genişlemesi açısından önemlidir. Bütün bu çabaların sürmesi, genişlemesi topluma güven vermek açısından ne kadar önemliyse, bu çabaların  STK’larla, akademisyen ve entelektüellerle işbirliği yapması da o kadar değerlidir. Bu açıdan siyasetin sivil toplumla buluşması kadar bizatihi sivil alanda var olan toplum kuruluşlarının, aydınların akademisyenlerin kendi aralarında konuşabilmesi de önemlidir. Bütün bu işbirliğinin temel amacı ve ortak hareket noktasını herkesin kendi siyasal, kültürel, dinsel ve etnik kimliğini koruyarak bir siyasi üst kimlik inşa etmek oluşturmaktadır. Siyasal ve toplumsal, sivil alandaki farklılıklar arasında kurulacak karşılıklı eş düzeyli ilişki, siyasal alanı yeniden güçlendirecek, siyasal alanı genişletecek “taşıyıcı koalisyonlar”dır. Ve bu dönemde en çok ihtiyacımız olan bu taşıyıcı koalisyonların çoğaltılmasıdır. Bu koalisyonların kurulmasının yolu siyasal ve toplumsal alanda tüm mağdurlarının birbiriyle konuşmasından, karşılıklı etkileşimden geçmektedir. Bu durumun siyasete yönetebilmenin koşulu, bir araya gelen tüm toplumsal farklılıkların kendi siyasal, kültürel, dinsel ve etnik kimliklerini koruyarak, yeni bir üst kimlikte buluşmak için bir adım atmalarıdır. Ki bu bir araya geliş bu adımın herkes tarafından atılmasıdır. Bu açıdan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ülkenin tüm demokratları birleşmeli derken ifade ettiği tam da bu geniş demokrasi koalisyonunun kendisidir. Bu bir anlamda başarılı olmuştur. Yapılması gereken ortaya çıkan bu siyasal enerjiye hep birlikte sahip çakmaktır.