Sevgililer gününün doğum yeri Roma. Bu günün mucitleri Aziz Valentine ve İmparator II. Claudius.  Bir sevgililer gününde daha yeniden birlikteyiz, sevgili okuyucular. Geçtiğimiz yıl pandemi marifetiyle restoranlarda, kır bahçelerinde, deniz manzaralı serpme kahvaltı masalarında, pahalı akşam yemeklerinde buluşamadık. Bu sene ise her şey daha pahalı! Güzelim mekânlar sinek avlıyor, buldukları sineklerden de yağ çıkarmanın derdindeler. Mekan sahibi ne yapsın kardeşim domatesin tanesi bir lira, hıyarın kilosu otuz, patlıcan kırk lira! Peki vatandaş ne yapsın, sevgilisinin karşısında mahcup mu olsun mekan sahibi kardeşim, kuru cacığın porsiyonu otuz beş lira. Kuru cacık sipariş ederken gözler şakşukada kalıyor, onun da porsiyonu olmuş kırk lira! Kısacası masadaki ekmek dahil her şey çok pa-ha-lı…nokta. Yine de siz böyle bir masaya oturabilme cesareti gösteriyorsanız şanslı azınlığın bir parçasısınız demektir. İnsanlarımız çok zor durumda, kuru lokmaya muhtaç olanlarımız var. Yatağa aç giren çocuklara değinmek bile istemiyorum. Yüreğim sızlıyor. Sızladıkça insanın tek derdi sevgilisine mahcup olmak olsun diye geçiriyorum içimden. Şu sıralar ülkenin geldiği hali en iyi Orhan Veli şiiri anlatıyor: “Cep delik, cepken delik Kol delik, mintan delik Yen delik, kaftan delik Kevgir misin be kardeşlik.” Sevgili kardeşlerim; bu zor koşullarda dahi hediyeleriniz saklı oldukları yerlerde hazır ve nazırdır umarım. Öyle değilse vay halinize! Alttan altta ok gibi fırlatılan bakışlara, bir süre devam edecek somurtmalara, imalı laflara, gergin sohbetlere  hazırlıklı olun. Hiç bir şey yapamıyorsanız kalp şeklinde uçan balon falan ayarlayın bir yerden. Demedi demeyin. Onu da yapamıyorum derseniz ve bu konularda benim gibi şerbetli iseniz durumu bir yazı ile teorize edebilirsiniz. "Ben yazmakla uğraşamam" derseniz bu yazı sizi rahatlatmak ve sevgilinizle paylaşmanız için yazıldı, emin olun işinize yarayacak. Sevgililer gününün doğum yeri Roma. Bu günün mucitleri Aziz Valentine ve İmparator II. Claudius. İmparator Cladius III. yüzyılda Roma'yı fazlasıyla katı ve zalimce yönetirken büyük bir  sorunla karşılaşmış. Savaşacak, onu koruyacak asker bulmakta güçlük çekiyormuş. Erkekler aşklarını ve ailelerini bırakıp savaşmak istemiyorlarmış. Bu sebepten İmparator tüm nişan ve evlilikleri yasaklamış. Aziz Valentine ise o dönemde yaşayan bir papaz olarak bu duruma karşı çıkmış ve bir sivil itaatsizlik örneği olarak çiftleri gizli gizli evlendirmeye devam etmiş. Bunu öğrenen İmparator ise Aziz'i sopa ile dövdürerek öldürtmüş. Aziz, milattan sonra 270 yılının 14 Şubat günü defnedilmiş. Daha sonra Hristiyan Kilisesi, kurulduğu günden beri rahatsız olduğu  Pagan inancını ve putperestliği alt etmenin bir yolunu da Aziz Valentine'nin yaşam öyküsünden feyz alarak bulmuştur. Aziz Valentine ismi Hristiyanlığın simgesi olan sevgi, evlilik ve çoğalma ile ilişkilendirilmiştir. Bu durum, Roma'nın bereket ve döllenme kutsallarıyla da örtüşmüştür. Romalıların 13-15 Şubat tarihleri arasında kötü ruhları kovarak şehri temizlemeyi ve böylelikle sağlık ile bereketi serbest bırakmayı amaçlayan,  yüzyıllardır kutladığı Lupercalia Festivali de Aziz Valentine'nin öldüğü güne denk gelmektedir. Doğal olarak böylesine sağlam bir tarihsel bağlam kapitalizmin gözünden kaçamazdı. 80'lerde doğmuş 90'larda sevgilisi olmuş birisi olarak, 14 Şubatlar hep bir çaba içerisinde geçti benim için. Hediye alabilmek ve pastaneye gidebilmek için gerekli parayı bulmak ya da biriktirmekle yükümlü hissettim kendimi. Allahtan çabuk sıyırdım kendimi bu durumdan. Ancak  trajikomikleşmesine de engel olamadım. 14 Şubat'ı neden kutlamadığımı ifade etmek, yıllar geçtikçe para bulmaktan daha zor hale geldi. Ergenliğimde bütün bu uydurma günler için "Kapitalizmin oyunudur!" deyip kendimce havalı bir savunu yaparken doğru fakat açıklayıcı olmayan bir klişeye sığındığımı fark ettim. Sonraları ise savunumu tarihle, bilimle, felsefeyle beslemeye çalışsam da günün sonunda kimse bana kendilerini ikna ettiğim için teşekkür etmedi. Aksine imparatorun sopalarıyla beni kovaladılar.  Hoş, bu durum bugün de böyle. Hediyeleşmek için bekleyen ruhu acıkmış çiftlere tesir edecek sözler söylemek zor. Yine de denemekte fayda var. Vazgeçmek fıtratımda yok ne yapayım. 14 Şubatla ilgili uydurmanın kökenine yani "sevgiye”  vurgu yapmak istiyorum. Tolstoy: "Sevgi insan hayatının iç yasasıdır ve insanoğlunun tabiî olarak arzu ettiği mutluluğa ulaşmasının yegâne vasıtasıdır."  demiş. Gerçeğin ve mananın işlevini önemli ölçüde yitirdiği, her şeyin "metalaştırıldığı ve şeyleştirildiği" günümüzde  Tolstoy'un deyişiyle insan hayatının iç yasasının sömürülmesi son derece normal.
Adam ve kadın en pembe, en tatlış halleriyle birbirini "ham" yapıyor, yutuyor, yok ediyor. Yuttukları sadece bedenlerinden ibaret değil, duygular hazmedilemiyor, bedene fazla geliyor...
Anormal olan bizim tepkilerimiz. En kadim duygularımızı, aşkı ve sevgiyi araçsallaştırırken hiç rahatsızlık hissetmiyor oluşumuz. Aziz Valentine inançlarından geri durmayıp koskoca bir imparatora karşı gelirken, kilisenin ve kapitalizmin çıkarlarına bu derece hizmet edebileceğini tahmin edebilir miydi acaba? Ya da  bugün yaşasa ortaya çıkan bu durumdan ne kadar rahatsız olurdu? Aziz'in inancını, bizim duygularımızı, arzularımızı çaldılar a dostlar? Hırsız varrr!!! 13-15 Şubat 2022'ye geldiğimiz zaman ise; Lupercalia Festivali tüm neşesi ile sürüyor. Festivalin son gününde bir tiyatro oyunu sahneye konuyor: Bir adam kredi kartı ekstresini kontrol ediyor. Ümitli bir kadın sevgilisinden gelecek "o" hediyeyi merak ediyor. Kadın nasıl bir hediyeyle misilleme yapacağını planlıyor. Bir taraftan da tatil planları yapıyor. Adam, AVM'de kararsız kalıyor ve üç hediye birden alarak arabasına doğru ilerliyor. Kadın sosyal medya hesabına "Kocişkom bir hediye ile yetinmemiş..." tadında gönderiler ekliyor. Gönderisini görmeyenlere DM'den yürüyor. Like like like... Kalp kalp kalp...
Gerçek sevgi ve aşk, kendini her defasında yeniden var etmek için ne kadar çabalasa da kendisini nesneleştirilmekten kurtaramıyor...
Adam ve kadın en pembe, en tatliş halleriyle birbirini "ham" yapıyor, yutuyor, yok ediyor. Yuttukları sadece bedenlerinden ibaret değil, duygular hazmedilemiyor, bedene fazla geliyor... Gerçek sevgi ve aşk, kendini her defasında yeniden var etmek için ne kadar çabalasa da kendisini nesneleştirilmekten kurtaramıyor... Oyunun sonunda Aziz Valentine bir kez daha ölüyor, Roma erkekleriyle yeni bir savaşa daha giriyor, çocuklarla birlikte umut da ölüyor... Ve... Işıklar, biz yeni ve insancıl bir senaryo yazana dek kapanıyor. Hâlbuki bütün bu oyun böyle devam etmek zorunda değil. Sevginin gününe değil de gücüne inanırsak bir şeyler değişir elbet. Ebette bir insanı sevmekle başlayacak her şey… Sonra dünyayı güzellik kurtaracak ama. Zülfü Livaneli’nin Ada şarkısı: “…Hilesiz kucaklamak istiyorum Dünyayı şehri ve seni Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı Sevmekle başlayacak her şey.” Sevgi günümüz kutlu olsun…