Seçim sistemimizin sorun boyutları olarak öne çıkan başlıca hususlar; temsil adaletsizliği, yönetebilirlik-istikrar /temsilde adalet paradoksu, hesap verme temelli sorunlar, kapsayıcılık sorunu, şeffaflık temelli sorunlardır. Cumhur İttifakı bloğunun bir süredir üzerinde çalıştığı seçim kanunundaki değişikliklerle ilgili düzenlemelerin kısa bir süre içinde kanun teklifi olarak AKP ve MHP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulacağı yazılı ve görsel medyaya yansımış durumda. Türkiye’nin yasama deneyiminde seçim kanunlarındaki değişikliklerin büyük çoğunluğunun iktidarların oy maksimizasyonunu sağlama amaçlı olduğu hatırlandığında, getirilecek bu teklifin de aynı amaca hizmet etme odaklı olacağına şüphe yok. Teklifte  seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi, seçimlere katılabilmek için Meclis’te grup kurmanın yeterli sayılmaması, ülke genelinde belirli oranda örgütlenmesini tamamlayan partilerin seçimlere katılma hakkı elde etmelerinin öngörülmesi ilk bakışta dikkati çekecek değişiklik önerileri[1]. SEÇİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİĞİN AMACI Genel seçimlerde partilerin ittifak yapmalarına imkân tanıyan seçim kanundaki son değişiklikler nedeniyle yüzde 10’luk ulusal barajın büyük ölçüde işlevini yitirdiği Haziran 2018 seçimlerinde görülmüştü. Bu anlamda barajın küçük partilerin tek başına seçime katılıp, Mecliste temsil edilmelerine imkân sağlayacak (yüzde 3 gibi) bir orana çekilmemesinin temsil adaleti açısından herhangi bir yararı olmayacağı açıktır. İktidar bloğunun barajı yüzde 7’ye çekme amacının küçük ortağın  ittifaksız seçime girmesi durumunda  baraj altı kalma riskini ortadan kaldırmak olduğu anlaşılmaktadır. Barajı düşürerek temsil adaleti sağlama gibi bir düşünceleri olsa,  parti sisteminin aşırı parçalanmasını önleme, fakat aynı zamanda küçük partileri de seçim yarışının ardından parlamentoda temsil ettirme gibi bir düşünceyle barajı makul bir seviyeye çekme gibi bir önerileri olabilir. Ayrıca,  yeni kurulan ya da ülke genelinde sınırlı bir oranda örgütlenmelerini tamamlayan partilerin seçime katılmalarını sağlayacak bir düzenlemeyi tercih etmeleri gerekir.  Dolayısıyla, seçim kanununda yapılacak değişikliğin tek amacının Cumhur İttifakı bileşenlerinin ilk seçim sonunda iktidarlarını sürdürmeyi hedeflemiş olduklarına şüphe yok. Seçim sistemleriyle ilgili yapılan çalışmalarda seçim sistemlerinin bir ülkenin dar anlamda parti sistemini, geniş anlamda siyasal hayatını biçimlendiren en önemli ve tek kurumsal faktör olduğu görüşüne sahip siyaset bilimci ve anayasa hukukçusu neredeyse yoktur. Bunun nedeni, seçim sistemi gibi kurumsal faktörlerin dışında bir ülkedeki sosyal bölünmeler gibi sosyolojik dinamiklerin, hükümet sistemleri, devletin örgütlenme biçimi, partilerin yapısal özellikleri, siyasal patronaj gibi siyaset tarzının da parti sistemiyle siyasal hayatı biçimlendirdiğine ilişkin yaygın görüşlerin olmasıdır. SEÇİM SİSTEMİNİN SORUN BOYUTLARI Türkiye’de 1961’den beri uygulanan d’Hondt yöntemine dayalı nispi temsil sistemi parti sistemi ve siyasal hayat üzerinde çeşitli düzeylerde etkili olmuşsa da, seçimler sonucunda oluşan partiler arasındaki oy dağılımını parlamentoya yansıtan dinamikler yaşanan sosyo-ekonomik değişimden bağımsız olarak düşünülemez. Bu anlamda seçim sistemi gibi kurumsal-mekanik araçlarla siyasal hayatı, partiler arasındaki güç dengelerini biçimlendirmeye, değiştirmeye yönelik seçim mühendisliği girişimleri, toplum mühendisliği ürünleri gibi anti demokratik, hatta iktidarların beklemediği sonuçlar üretmektedir.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem raporunda yer alan seçim sistemi ve siyasi partilerle ilgili reform düzenlemelerinin, içinde sıkışıp kaldığımız dar politik koridordan çıkış için fırsat olacağı anlaşılmaktadır.
Seçim kanunları son tahlilde “temsilde adalet-yönetimde istikrar” gibi özü itibarıyla paradoksal olan ilişkiyi dahi tesis edememiştir. Bu durum büyük ölçüde geçmişten bugüne varlığını sürdüren seçim sistemimizin sorun boyutları ve siyasal seçkinlerin bunları aşmaya yönelik samimi arayışlarının olmamasıyla ilgilidir. Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin Yapısal Reformlar projesi kapsamında hazırladığımız “Türkiye’de Seçim Sistemleri- Sorunlar ve Reform Önerileri” isimli raporda seçim sistemlerinin sorun boyutları, bu sorunların çözümüne ilişkin kriter ve önerilerimize ayrıntılı olarak yer verdik[2]. Seçim sistemimizin sorun boyutları olarak öne çıkan başlıca hususlar; temsil adaletsizliği, yönetebilirlik-istikrar /temsilde adalet paradoksu, hesap verme temelli sorunlar, kapsayıcılık sorunu, şeffaflık temelli sorunlardır. Bu sorunları aşabilmek için tasarlanacak bir seçim sistemi genellikle bizde olduğu gibi iktidar partilerine oy maksimizasyonu sağlamak değil, ülke olarak neyi başarmak istiyoruz, neyi engellemek istiyoruz, yasama ve yürütme ülke içi ve dışından nasıl görünmelidir sorularına samimi, demokratik, kapsayıcı ve çoğulcu saikli olmak zorundadır. REFORM KRİTERLERİ Seçim sisteminin yaşanılan siyasal sistem temelli sorunların aşılmasına yönelik   katkı yapması, ancak sistemi demokratik temsil, çoğulculuk ve kapsayıcılık temelinde reform yapmakla mümkün olabilir. Bu da dar anlamda değil, siyasi partiler kanununu da kapsayacak biçimde geniş anlamda partilerin iç işleyişini, partiler arası rekabetin niteliğini belirleyen seçim sisteminde geniş çaplı düzenlemeler yapmakla mümkün olabilir. Bu noktada reformlar temsili güçlendirme ve temsil adaletini sağlama, seçimlerin erişebilirliğini arttırma, Partiler Arasında Uzlaşmayı Teşvik Etme, Parti İçinde Seçmen-Milletvekili Bağını Güçlendirme, İstikrarlı ve Etkin Hükümetlerin Kurulmasını Kolaylaştırma, Hükümetleri Hesap Vermeye Zorlama, Seçilen Temsilcileri Hesap Vermeye Zorlama, Siyasi Partileri Teşvik Etme, Yasama Muhalefetini Etkinleştirme ve Yürütmenin Etkin Denetlenmesini Sağlama, Seçim Sürecinin İşlerliğini Arttırma ve Sürdürülebilir Kılma,  Uluslararası Standartları Dikkate Alma temelli olmalıdır. Türkiye için ‘Bir Politik ve Sosyal İyi Niyet Yakınlaşması’ olarak gördüğümüz Altı Parti’nin işbirliğiyle hazırlanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem raporunda yer alan seçim sistemi ve siyasi partilerle ilgili reform düzenlemelerinin, içinde sıkışıp kaldığımız dar politik koridordan çıkış için fırsat olacağı anlaşılmaktadır. Gerek seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi vaadi, gerekse siyasi partilerin iç yapılarının demokratikleştirilmesine yönelik siyaset tahayyülü, oy maksimizasyonu için toplum mühendisliğine yönelenler karşısında, Geleceğin Türkiye’si ve siyaseti için bir umuttur. --- [1] cumhuriyet.com.tr, 12 Mart 2022. [2] Bkz. Tanju Tosun; Türkiye’de Seçim Sistemleri Sorunlar ve Reform Önerileri, Liberal Perspektif Rapor, Özgürlük Araştırmaları Derneği, Mart 2022. Erişim adresi:    https://yapisalreformlar.com/secim-sistemi/