Yıl 1922… 28 Temmuz’da bir futbol maçı organize ediliyor. Maçın devre arasında saha kenarındaki dinlenme çadırına giren komutanlarımız karşılarında dev bir harita ve düzinelerce yazılı planla bekleyen Mustafa Kemal’i buluyorlar. "Keşke Yunan galip gelseydi", "Şehirlerin kurtuluşları kutlanmasın…" Bu ve benzeri söylemlerde bulunan şuursuz kişiler olabilir. Ve hatta daha büyük bir şuursuzluk örneği gösterip bu kişileri ‘yerli ve milli’ zannedenler de olabilir… Gerçekten yerli ve milli duygulara sahip her T.C. vatandaşı neyin ne olduğunu iyi bilir. 9 Eylül coşkusunu yaşadığımız şu günlerde, milli mücadele döneminden bir futbol hikayesi ile karşınızdayım. Yıl 1922 Yurdu işgal eden işgalci kuvvetlerin ilerlemesi Kuvâ-yi Milliye’nin şanlı direnişi ile durdurulmuş. Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra ordumuz bitkin halde… Atatürk milli mücadelenin bu şanlı zaferine çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ismini vermiş. Binlerce şehit vermişiz, zaten kısıtlı olan teçhizatımızın çoğu bitmiş… Ancak düşman hâlâ topraklarımızda… Tüm emeklerin karşılığını bulması için son bir taarruz yapılması gerekli. Kolay lokma olmadığımızı savaş meydanında öğrenen işgalci kuvvetlerde tedirgin bir bekleyiş var. Tekrar saldırmaktan çekiniyorlar ancak topraklarımızı da terk etmiyorlar… Böyle bir ortamda istihbarat hayati önem taşıyor. İşgal kuvvetleri Türk ordusunun içine muhbirlerini sokmuşlar, en ufak hareketi İstanbul’a ve Yunan komutanlara haber veriyorlar. Türklerin tüm telgraf yazışmaları takip ediliyor. Atatürk’ün kendi deyimiyle ‘‘Türk milleti zekidir’’  Tüm olup bitenin farkında olan Atatürk, Büyük Taarruz’u planlamak ve bizzat tüm kuvvet komutanlarıyla yüz yüze görüşebilmek için dâhiyane bir plan hazırlıyor. Telgraf yazışmalarına hemen yeni bir şifre koyduruyor. Çözülmesi nispeten kolay bir şifre. Bir iki tane önemsiz ama doğru bilgiyi bu şekilde paylaşıyor ve işgalcilerin şifre sistemimizi çözmesi için bekliyor. Ordu birliklerine gönderilen bir sonraki şifreli mesajda; Türk ordusunun henüz taarruz yapacak güce sahip olmadığını, sessiz bekleyişin uzun bir süre daha devam edeceğini, bu yüzden askerlerin moralini canlı tutmak için bir futbol maçının tertip edilmesinin uygun görüldüğü yazıyor. İşgalciler bu şifreli mesajı tam da Atatürk’ün istediği gibi kolayca çözüyorlar.
Tıpkı futbolda olduğu gibi işgal kuvvetleri kontra ataktan golü yiyor. Akşehir’de başlayan o maç, 9 Eylül’de son işgalcinin de denize dökülmesiyle son buldu.
Bir kaç hafta sonra Anadolu Ajansı da Mustafa Kemal’e bağlı askerlerin Akşehir’de bir futbol maçı yapacağını doğrulayan haberi yayınlanıyor. Bütün orduda ve askerler arasında bu maç organizasyonu konuşuluyor. Ordu içindeki muhbirler de haberin doğruluğunu teyit ediyorlar. 28 Temmuz’da maç gerçekten organize ediliyor. Maçı seyretmek ve askerlere moral vermek için başta Mustafa Kemal olmak üzere, İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Nurettin Paşa, Yakup Paşa gibi ordunun em önemli komutanları Akşehir’e geliyorlar. Tüm bu gelişmeleri takip eden işgal kuvvetleri haftalar önce şifresini çözdüklerini sandığı mesajın doğruluğundan emin oluyorlar. Türklerin daha uzunca bir süre karşı taarruza kalkışamayacağını anlıyorlar. Maçın devre arasında saha kenarına kurulan dinlenme çadırına giren komutanlarımız karşılarında dev bir harita ve düzinelerce yazılı planla bekleyen Mustafa Kemal’i buluyorlar. Mustafa Kemal o maç esnasında bizzat kendi anlatımıyla harita üzerinde Büyük Taarruz planını açıklıyor. Böylece bir sürü muhbir ve ajanın fink attığı, telgrafların dinlendiği bir ortamda Atatürk dehasıyla büyük bir gizlilik içinde emir ve planlarını muhataplarına şahsen iletmiş oluyor. Bu maçtan sadece 3 hafta sonra Türk tarihinin o şanlı yürüyüşü, Büyük Taarruz başlıyor. Tıpkı futbolda olduğu gibi işgal kuvvetleri kontra ataktan golü yiyor. Akşehir’de başlayan o maç, 9 Eylül’de son işgalcinin de denize dökülmesiyle son buldu. Futbolun Atatürk’ün hayatında ve milli mücadele hikayemizde böyle anlamlı bir yeri vardır. Atatürk sonraki yıllarda Gündüz Kılıç’tan futbol oyunu hakkında bilgiler almış ve özel olarak ilgi göstermiştir. Hatta Gündüz Kılıç’a ‘‘Futbol da bizim harp oyunu gibi ciddi iştir, kurmay kafası ister; savunma var, hücum var, strateji var’’ şeklinde görüş bildirmiştir. Denize dökenlerin 9 Eylül’ü kutlu olsun. Denize düşenler kutlamalardan rahatsız olmaya devam edebilirler.