Eril dilin hâkim olduğu bu toplumsal cinsiyet söylemi kadını erkeğe tabi olarak konumlandırırken aynı zamanda onu zayıf, eksik, güçsüz ve korunmasız kabul etmektedir. Bu durum şüphesiz ki sanat üretimlerinde de kadın imgesi üzerinde etkisini göstermektedir. 2005 yılında, 9. İstanbul Bienal’inde, en çok etkilendiğim; Servet Koçyiğit’in “Mavi Tarafı Yukarı” adlı enstalasyonunun çağrışımları ışığında, sanatta kadın imgesinin geçmişten günümüze yansımaları üzerine kısa bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz? Üniversite okumak için Ankara’dan İstanbul’a taşınışımın ilk ayıydı. 19 yaşın getirdiği heyecan ve öğrenme arzusu ile soluğu 9. İstanbul Bienali’nde almıştım. Tüm metinleri özenle okuyup, bağlamlar üzerine düşüncelere dalıyordum. O yıl bienalde birçok çalışma beni etkilemişti ama yıllar sonra bile hatırımda kalan:  Servet Koçyiğit’in Deniz Palas Apartmanı’ndaki enstalasyonuydu.  Sergileme boyunca odalarda, ev ritüeli ve Türk kadınının ev içerisindeki görev sorumluluklarını eleştiren bir dizi enstalasyon yer alıyordu. Bu enstalasyonu aklımda kalıcı kılan; tavana yerleştirilmiş bir düzenek ile tüm mekanı süpürerek gündelik obsesif ritüelini gerçekleştiren kadının temsilini atfedilen görevlere bir eleştiri niteliğinde düzenlenmiş; “Mavi Tarafı Yukarı” adlı seriye ait saçtan süpürgeydi. Çalı süpürgesi formunda tasarlanmış bir peruk, sergi alanını süpüren bir performansla seyircileri karşılamaktaydı. [caption id="attachment_214802" align="alignnone" width="350"] Servet Koçyiğit’in “Mavi Tarafı Yukarı”, (Detay) 2005[/caption] Sanatçı Türk kadının fedakârlığını; yakınma olarak duymaya alışık olduğumuz  “saçını süpürge etmek” sözünden yola çıkarak; günlük yaşam ritüeli içinde görev atfedilmiş “süpürme” eylemi üzerinden, yeniden somutlaştırmıştır. [caption id="attachment_214801" align="alignnone" width="349"] Servet Koçyiğit’in “Mavi Tarafı Yukarı”, 2005[/caption] Kafamdaki ilk düşünce: bilindik bir söylemin, en basit haliyle somutlaştırılmış, üç boyutlu üretiminin beni neden bu kadar etkilemiş olabileceğiydi.   Sanırım, toplumda bireye sunulan, sözde özgürlüklerin, eril bakış açısınca sıkıştırılmış roller ile yeniden gündeme gelmesi ve çözüme ulaşamamasının çaresizliğiydi beni etkileyen. Genel olarak baktığımızda, toplumsal cinsiyet kavramı, eril ve dişilin toplum içindeki yerini; kimlik, aidiyet, iş bölümü, güç iktidar kavramlarıyla, birey üzerinden yeniden bölüp kodlamaktadır. Bu kodlar, coğrafya, zaman ve toplumlara göre değişse de ataerkil toplum yapısında kadının toplum içindeki aile ve ev içi rolleri benzerlik göstermektedir. Bu roller kadınlara, ailenin devamlığını koruyan, sorumluluklarını yerine getiren fedakâr kişiler olması yönünde baskı altına alan beklentiler ile şekillenmektedir. Bu hali ile ataerkil toplum, erkeği kamusal alanlara, kadını iyi bir eş ve anne olarak ev içi işlerine yönlendirmektedir. Kadının toplum içindeki kurgulanışı, erkek kimliği ile ilişkisi üzerinden şekillenmektedir. Farklı kültürel yapılara sahip toplumlarda dahi benzer şekilde kadının ötekileştirilip, zayıf ve güçsüz kabul edildiğini görmekteyiz. Eril dilin hâkim olduğu bu toplumsal cinsiyet söylemi kadını erkeğe tabi olarak konumlandırırken aynı zamanda onu zayıf, eksik, güçsüz ve korunmasız kabul etmektedir. Bu durum şüphesiz ki sanat üretimlerinde de kadın imgesi üzerinde etkisini göstermektedir. Sanat eserlerinde kadın imgesi, ait olduğu dönemin toplumsal değerlerinin ve inançlarının izlerini taşır. Toplumsal yapının inanç sistemleri ve beklentileri kadın figürünün imgeleştirilmesi noktasında kendine has temsiller üretir. Ataerkil düzen içinde kadın imgesi, ahlak anlayışı ve estetik algı ile yeniden şekillenmiştir. Belki de bu sebeple uzun yıllar “kadın”, “sanatçı” olarak değil bir “estetik ve haz nesnesi” olarak sanatta yerini almıştır. Objeleşen kadın bedeni ve kadın algısı, toplumsal yapının biçtiği rollere ek olarak ideal görünüşün seyredilen nesnesin de bir temsilini oluşturmuştur. Bir bakıma imaj olarak kadın bedeninin sanatsal üretimlerdeki kullanımı, şu ya da bu sebepten eril güç tarafından konumlandırılış ve ötekileştirilmiş “güzellik ve haz nesnesi” olarak karşımıza çıkartılmıştır. [caption id="attachment_214803" align="alignnone" width="500"] Judy Chicago’nun “Yemek Daveti”, 1974[/caption] İnsanlık tarihinden günümüze sanatta anlam arayışlarına baktığımızda da; özellikle 19. ve 20. yüzyılın başlarında, sanatta yaşanan dışavurumcu yaklaşımların etkisi ile farklı akımların doğduğunu görmekteyiz. Bu farklılaşma ve yenilikler sanat üretimlerine konu ve teknik olarak da kendini göstermiştir. Modern sanata gelindiğinde alışıldık kadın imgesi geleneksel tasvirlerden uzaklaşarak çağının ihtiyaçlarına yönelik şekillenmiştir. Yüzyıllarca tanrıça olarak konumlandırılan kadın imgesi, bu dönemde farklılaşmaya başlamıştır. Tasvir edilen biçimi ile kadına yüklenen anlam, toplumsal cinsiyet ve roller, özellikle 1960’lardan sonra değişime başlamıştır. Bunun asıl sebebi özellikle kadın sanatçıların “görünürlüklerini” farklı disiplinlerde feminist okumalar ışığında sanat üretimlerine yansıtmış olmaları ile gerçekleşebilmiştir. Bu zamana kadar geçen süreçte “kadın imajı” doğurgan, kırılgan, bedensel obje, haz nesnesi gibi birçok tanımlamanın odağına oturtulmuştur. Fakat 1960 sonrasına gelindiğinde, kadın bedeni üzerine üretilen sanata baktığımızda; dişil üretimlerin yüzeysel boyutta kadın bedenine olan söylemini, bedensel olarak keşfetme ve tanımlama yolunda örnekleri ile karşılaşırız. Sonuç olarak, kadın ve rolleri yüzyıllar boyunca faklı anlamlar yüklenerek süregelmiştir. Her toplum kendi kadın imgesini kendi kültürü ile yeniden inşa etmiş. Bu sebeple gerek dünya tarihi gerekse sanat tarihine baktığımızda eril bir arşivleme ve tarih yazımı ile karşılaşırız. Kadın düşünür ve üreticilerin çoğunlukla kayıtlara geçmeyen bir öteki “kayıp tarihi” yüzyıllarca eril bir tavırla görmezden gelinmiştir. Umarız kadın konusu toplumsal cinsiyet rollerinde hak ettiği algı seviyesine ulaşır ve sanattaki yansımaları da bizlere yeni ve daha olumlu ufuklar açar. Ne dersiniz? --- KAYNAKÇA: DEMİR; R. ,“Bir Güncel Sanat Pratiği Olarak Baba ve Otorite”,2019 GÖKTAŞ, G. ,   “Sanat Tarihinde Kadın İmgesi ve Egon Schiele Eserlerinde Kadının Temsili” , 2021 PARTEN ALTUNCU, A. , “Çağdaş sanatta kadın temsilinin imgesi: Saç” Enstitüsü Dergisi, 26(44), 2020. DİPNOT:
  1. http://servetkocyigit.net/portfolio/9th-istanbul-biennale-2005/