Seçim, sadece CHP lideri ve belediye başkanlarının çabaları ile kazanılmaz. O yüzden ittifakın tüm liderlerinin aktif biçimde sahada olması, heyecan yaratması, halka dokunması, onları ikna etmesi her geçen gün kaçınılmaz derece önem kazanmaktadır.
Geçtiğimiz hafta dostum değerli tarihçi Ali Yaycıoğlu ile yaptığımız söyleşiye manşet olarak; “
Liderler de artık sahada olmalı” seçmiştik.
Söyleşiye bu manşeti seçme nedenimiz büyük ölçüde, Altılı Masa’yı oluşturan liderlerin şimdiye kadar yeterince sahada olmamasına dayanıyordu. Bu tespit çok da haksız sayılmaz. Çünkü bu tespiti yapan sadece Yaycıoğlu ve ben değilim. Seçimleri izleyen pek çok kişi haklı olarak benzer tespiti yapıyor.
Evet sahada Millet İttifakı liderleri yeterince görünmüyorlar. Üstelik görünmeyen sadece liderler değil, istisnaları bir kenara bıraktığımızda ittifak listelerinden aday gösterilenler için de benzer bir tespiti yapmak mümkün.
Sahaya baktığımızda mitingler yapan, iftarlara katılan, ziyaretler yapan Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu dışında sahada öne çıkan tek isim var. Hakkını teslim edelim ki, o da Ekrem İmamoğlu.
İmamoğlu bütün bu süreçte sık sık ifade ettiği gibi
“Altılı Masa’nın en çalışkan neferi” olma vaadini fazlasıyla yerine getiriyor. Sadece Kılıçdaroğlu ile katıldığı mitinglerde değil, tek başına gittiği mitinglerde de çok etkili bir performans sergiliyor.
Mesela dün Kastamonu mitingi bunlardan biriydi.
Üstelik mitinge saatler kalan İmamoğlu pankartlarının yanına Ülkü Ocakları tarafından asılan ve şikayetlere rağmen emniyet tarafından indirilmeyen “Selahattin Demirtaş Teröristtir” pankartlarına, yaşanan yoğun yağışa rağmen meydanın kalabalıklığı da İmamoğlu’nun performansı da açıkçası parlaktı ve doğal bir heyecan yarattı.
Burada İmamoğlu için özel bir parantez açmak gerekiyor. İmamoğlu’nun çok az siyasetçiye nasip olacak bir siyasi kumaşı var. Halka dokunuyor, hissediyor. Bu çok önemli bir özellik. Eğer İmamoğlu’nun sadece bunu yeterli görüp, başta entelektüel olmak üzere diğer yönlerini geliştirmeyi ihmal etmesi hata olur. O yüzden diğer yönlerini de beslemesi ve güçlendirmesinin, onu Türk siyasetinde kalıcı bir aktör yapacağına kuşku yok.
Bu bağlamda yeterince güçlü biçimde sahada olmayan sadece liderler değil, özellikle CHP listelerinden kontenjan adayı olan isimlerin aday oldukları illerde yok gibiler.
***
Bu verili koşullarda doğal olarak şu soruyu soruyoruz; diğer liderler neden çok az sahadalar? Neden az görünüyorlar?
Evet, 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem nedeniyle coşkulu bir seçim çalışması yürütülmüyor ama şunu kabul edelim ki, sahaya çıktığımızda gördüğümüz hava seçim havası değil.
Bu bağlamda yeterince güçlü biçimde sahada olmayan sadece liderler değil, özellikle CHP listelerinden kontenjan adayı olan isimlerin aday oldukları illerde yok gibiler.
Oysa yapılan tüm araştıralar, seçimlerin muhalefet açısından çantada keklik olmadığını gösteriyor. Bu durum kaçınılmaz olarak herkesin daha çok çalışmasını, daha çok sahada olmasını zorunlu kılıyor.
Liderlerin ve adayların sosyal medya çalışmaları, medya görünürlüğü açısından sorun yok. Bu alanda çalışılıyor. Ama seçim ekranlarda görünmekle, yankı odasına dönmüş ortamlarda Türk’ün Türk’e propagandasıyla kazanılmıyor.
Seçim sahada ve sandıktaki çalışmalarla kazanılacak. O yüzden sahada heyecan yaratmak şart. Bunun yolu da en yukarıdan en aşağıya herkesin sahada olması, seçmene dokunması, ona güven vererek ikna etmesiyle mümkün.
O yüzden ayrımsız tüm partilerin aktif biçimde sahada olmaları artık kaçınılmaz.
Bu arada unuttum sanmayın diğer partiler kadar parti olarak CHP’nin ve CHP’lilerin de sahada olması başarının temel koşuludur.
***
14 Mayıs’ta eğer bir seçim değil referanduma gidiyorsak herkesin, evet herkesin bu sorumluluk ve bu bilinçle davranması zorunludur.
Sonuçta seçim, sadece CHP lideri ve belediye başkanlarının çabaları ile kazanılmaz. O yüzden ittifakın tüm liderlerinin, Ali Babacan’ın, Ahmet Davutoğlu’nun, Temel Karamollaoğlu’nun, Gültekin Uysal’ın ve CHP’de kontenjan adayı olan tüm isimlerin aktif biçimde sahada olması, heyecan yaratması, halka dokunması, onları ikna etmesi her geçen gün kaçınılmaz derece önem kazanmaktadır.
Bu arada unuttum sanmayın diğer partiler kadar parti olarak CHP’nin ve CHP’lilerin de sahada olması başarının temel koşuludur.