Sağlıkta şiddet ve sağlıkçıların görülmemiş derecedeki göçü iktidarın sağlık politikasının iflas ettiğini gösteriyor. İyi niyetli sağlıkçılar sistemin açıklarını yıllardır fedakarlıkla kapattı. Artık terazi ağırlığı çekmiyor.Sağlıkta şiddet ve sağlıkçıların dünya tarihinde görülmemiş derecede hızlı ve yoğun göçü iktidarın sağlık politikasının iflas ettiğini gösteriyor. Aslında AKP'nin başarı hikâyesi olarak sunduğu "Sağlıkta Dönüşüm Programı" nın sürdürülebilir olmadığını yıllardır söylüyoruz. İyi niyetli, çalışkan Türk hekimleri ve sağlıkçıları sistemin açıklarını yıllardır fedakârlıkla kapattı. Şimdi artık bu terazi bu ağırlığı çekmiyor. Sağlıkta şiddetle mücadele çok yönlüdür. Bir taraftan şiddeti körükleyen sistemik sorunları ortadan kaldırırken bir taraftan da her şiddet olayına sıfır tolerans ve tavizle yaklaşım yapılmalıdır. Çünkü sağlıkta şiddette "Kırık Cam Teorisi" işler. Yani şiddeti bir kez görmezden gelirseniz başka şiddet olaylarını davet edersiniz. Ne yazık ki Türkiye artık bu sarmala girmiştir. Sağlıklarıyla ilgili sorunlarının çözümünde herhangi bir nedenle problem yaşayan kişiler sistemi değil; doğrudan sağlıkçıları sorumlu tutarak onlara saldırmaktadırlar. Örneğin devlet hastanesinden randevu alamayınca da doktoru suçlamaktadır, hastasına ilaç veya tıbbi malzeme bulunamayınca da... Halbuki sağlıkçılarımız, COVİD-19 pandemisinde ispatladıkları gibi fevkalade fedakar, işini bilen, içtenlikle hizmet sunmayı seven, dünya ölçeğinde başarılı uzmanlardır ve bu özellikleriyle de sistemin sorunlarını bugüne kadar hastalara ve yakınlarına yansıtmamaya çalışmışlardır. Sağlık hizmeti çok özelliklidir, şiddetin en ufak gölgesinin varlığında bile yeterli ve iyi hizmet verilemez. Örneğin hastasını kurtarmak için riskli bir ameliyat gerçekleştirmek zorunda olan cerrah şiddet ortamında bunu göze alabilir mi? Sadece büyük ameliyatlar değil aslında sağlıktaki her karar riskler içerir çünkü en basit bir ilacın, enjeksiyonun bile yan tesirleri vardır. O nedenle sağlıkla şiddet bağdaşmaz, o nedenle insanlık tarihi boyunca hekimine, sağlıkçısına sahip çıkmıştır. Ne yazık ki ülkemizde bu konuda yıllardır adeta bilerek yapılan ağır yanlışlar sorunu hiç görülmemiş, yaşanmamış boyutlara taşımıştır. Halkın da artık bu fecaatin doğrudan kendi sağlığını tehdit ettiğini anlaması ve iyi sağlık hizmeti alma talebini şiddetle değil, sağlık sisteminde eksik gördüklerini politikacılara ifade ederek üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Ne yazık ki mevcut iktidar Türkiye'nin hiçbir temel sorununa çözüm üretemiyor; şiddet başta sağlık sistemindeki sorunlara da artık çözüm üretmesi mümkün görünmüyor. Sağlıkta çok kapsamlı yeni bir yapı değişikliği ile birlikte şiddetle etkin mücadeleye ihtiyaç var. Bu yapılmadığı ve göstermelik tedbirlerle devam edildiği sürece şiddet ortadan kalkmayacaktır. Tıp Fakülteleri, Tabip Odaları, sağlık sendikaları, sağlıkla ilgili sivil toplum örgütleri ve tüm kurumlar da göstermelik tepkiler yerine hem şiddetle hem de şiddeti doğuran sistemik sebeplerle bütünsel ve ortak bir yaklaşımla mücadele etmelidir. Bu konuda siyasi partiler ve toplum çözümün parçası olmaya zorlanmalıdır. Türkiye binlerce yıllık birikimiyle sağlıkta önder bir ülkedir ve sağlıkta şiddet olayları artık son bulmalıdır.
Sağlıkla şiddet bağdaşmaz
Politikyol
Hastasını kurtarmak için riskli bir ameliyat gerçekleştirmek zorunda olan cerrah şiddet ortamında bunu göze alabilir mi? Sağlıktaki her karar riskler içerir çünkü en basit bir ilacın, enjeksiyonun bile yan tesirleri vardır.
Sağlıkta şiddete bir kurban daha verdik. Konya'da Dr. Ekrem Karakaya öldürüldü, sekreteri ağır yaralı. Yine çok üzgünüz. Yakınlarına ve tüm sağlık camiasına sabırlar diliyoruz. Allah rahmet eylesin.
Sağlıkta şiddet bugüne özgü bir sorun değil, yıllardır artarak devam ediyor. Maalesef AKP iktidarı bu sorunun nedenlerini bilerek görmezden geldi ve hiç bir zaman sistemli ve ciddi çözümler üretmedi. Bundan 10 yıl önce, 17 Nisan 2012'de Gaziantep'te Dr. Ersin Arslan bıçaklanarak öldürüldüğünde aşağıdaki satırları kaleme almış ve Hürriyet Gazetesinden Yalçın Bayer'e yollamıştım. Yalçın Bayer bu görüşlerimi aynen köşesine taşımıştı:
Sayın Yalçın Bayer
Sağlık Bakanı, her medeni, demokratik ülkede olduğu gibi, derhal istifa etmelidir.
Çünkü, Dr. Ersin Arslan'ın ölümüyle sonuçlanan saldırı, kendisi henüz algılamasa da, aslında Sağlık Bakanına yapılmıştır.
Bakan; siyasi otorite olarak hem Dr. Arslan'ın calıştığı kurumun başıdır, hem de yıllardır getirilen değişiklikler sonucu bu saldırıya zemin teşkil eden tıp ortamının yaratılmasından da birinci derecede sorumludur. Bir kaç kaçak cümleden oluşan basın açıklamaları ile, hastanelere konacak xray cihazlarıyla bu ortam düzelmez. Dr. Arslan'ın katledilmesine tüm sağlıkçıların gösterdiği haklı tepki yıllardır biriken öfkenin sonucudur ve başta hükümet olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin çok dikkatle düşünüp gerekli önlemleri almasını gerektirmektedir. Çalışanlarının devamlı bir can korkusu, gelecek kaygısı içinde, mutsuz olduğu bir sistemi uzun vadede yürütmek hiç bir zaman mümkün olmamıştır.
Gözlerim yaşararak bu mesajı yazarken hamile eşine, anne babasına, yakınlarına, tüm sağlıkçılara başsağlığı diliyorum. Tek tesellim, gün gelip, başta Sayın Bakan olmak üzere, herkesin Dr. Ersin Arslan'ın boşuna ölmediğini göreceğine inancımdır.
Saygılarımla, Prof. Dr. Melih Bulut.
Şimdi sizlere soruyorum, aradan geçen bu koca on yıl boyunca sağlıkta şiddetin önlenmesi için etkin bir mücadele yürütüldü mü? Cevap koskoca bir HAYIR'dır. Tersine şiddet ve kötü muamele her sağlık biriminde, her sağlıkçı için rutin hale geldi. Bunun sonucunda zarar gören sağlıkçılar kadar hizmet alan insanlar ve sistemin sahibi kamu otoritesi de şiddetten aslında nasibini aldı. Örneğin bugün Türkiye'de devlet kurumlarından çok sayıda istifa yaşanıyor. Bu kişiler özel kurumlara geçmekle kalmayıp yurtdışına gidiyor. En iyi yetişmiş insan kaynağımız olan doktorlarımızı, hemşirelerimizi, her meslekten sağlıkçılarımızı hızla başka ülkelere kaybediyoruz. Özlük haklarındaki eksiklikler kadar yaşadıkları şiddet olayları da onların yurtdışına gitme kararlarında etkili oluyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
Cinsel istismar bulgusu: İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü!
Üsküdar Belediyesi ruhsatsız otopark işletti, hayvanlar için ayrılan paraları amacı dışında kullandı