Güvenlik tehdidi algısı, aile ve devletiyle ataerkil itaat ilişkisi kuran Türk halkında mevcudu korumayı, düzeni iyisiyle kötüsüyle sürdürmeyi beraberinde getiriyor.Söz konusu tehdit algısı, aile ve devletiyle ataerkil itaat ilişkisi kuran, çoğunluğunun bireyselliği gelişmemiş olan Türk halkında mevcudu korumayı, düzeni iyisiyle kötüsüyle sürdürmeyi beraberinde getiriyor. Siyaset psikolojisi alanındaki çalışmalar bu eğilimin bilhassa sağ ya da merkezde konumlanan sosyal muhafazakar seçmenlerde daha yaygın olduğunu gösteriyor. Savaş ve krizlerle birlikte ülke güvenliğine yönelik tehdit algısının kuvvetlenmesi, daha önceden AK Parti/MHP’ye oy vermiş olan fakat ekonomik buhrandan ötürü iktidardan uzaklaşan sağ, merkez sağ ve merkez seçmenlerde değişimin yaratacağı belirsizlikten kaçınma ve son bir kez daha mevcut iktidarı destekleme eğilimini doğurabilir. Öte yandan pandemi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tüm dünyada baş gösteren enflasyon sorunu, sadece Türkiye’ye özgü olarak algılanmayan dışsal bir gelişmeye dönüşüyor ve iktidarın seçmen gözünde mesuliyeti azalıyor. Bunun yanında Erdoğan’ın elinde dövizi baskılayan kurumsal enstrümanların, sosyal konut politikaları, EYT, asgari ücret, bedelli askerlik düzenlemesi gibi popülist hamlelerin de bulunduğunu hatırlatmak gerekiyor. Ayrıca ekonomist Alaattin Aktaş’ın analizine göre fiyat artışı sürse de enflasyon gerileyecek. 2022 Kasım’dan 2022 Haziran’a kadar enflasyonun baz etkisiyle %80’lerden %30 seviyesine düşmesi bekleniyor. Mevcut iktidarın bir yandan savaş ve kriz haberleriyle ülkeye yönelik güvenlik tehdit algısını canlı tutup, diğer yandan kuru baskılayıp istihdamı koruma ve enflasyondaki baz etkisi düşüşünü başarı olarak sunmak için gerekli donanımı var. Dolayısıyla sağ ve merkezde konumlanan ve iktidardan uzaklaşmış seçmeni geri çağırabilme imkanına sahip.
Sağ seçmen savaş zamanında Erdoğan’a sarılır mı?
Politikyol
İktidarın bir yandan güvenlik tehdit algısını canlı tutup, diğer yandan kuru baskılayıp istihdamı korumak için gerekli donanımı var. Dolayısıyla sağ ve merkezde konumlanan ve iktidardan uzaklaşmış seçmeni geri çağırabilme imkanına sahip.
Muhalefet kamuoyunu iyimserler ve kötümserler olarak ikiye ayırmak mümkün. İyimserler, ekonomik buhranın giderek derinleşeceğine, bunun sonucu olarak iktidar oylarının dibe vuracağına, böylelikle muhalefetin hem Cumhurbaşkanlığını hem de TBMM’de istenilen sayıda sandalyeyi kazanacağına inanıyor. Karamsarlar Erdoğan’ın 25 yıllık İstanbul ve Türkiye iktidarına bakarak, kendisinin bir seçim kahramanı olduğunu, tüm olumsuzluklara rağmen şapkadan tavşan çıkarabileceğini, kaybedeceği bir seçime girmeyeceğini öne sürüyor.
İyimserlerin ve karamsarların tartışmaları şu soruyu akıllara getiriyor: “seçmen yeniden Erdoğan’a sarılır mı?” Bu soruya daha tarafsız ve soğukkanlı yaklaşmak isteyenler, yaşanan gelişmelerle birlikte iyimserlik ve karamsarlık arasında gidip geliyor. Çünkü gelişmeler bakış açısına göre bir taraftan muhalefete, diğer taraftan iktidara yarıyor gibi görünüyor.
Örneğin Haziran ayında yapılan asgari ücret zammının enflasyona yük bindireceği aşikarken, diğer yandan dar gelirli kesim için bu zam müjde niteliği taşıyor. Bu sırada hayat pahalılığı artarken, diğer yandan seçmen enflasyona ve yüksek kura alışıyor. Erdoğan sosyal konut projesini müjdelediğinde muhalefet medyası daha önceden tamamlanamayan konut projelerini gündeme taşırken, iktidar medyası 2 milyona yakın vatandaşın projeye başvuru yaptığına odaklanıyor.
Dış politikada gerginlik artarken Türkiye üzerinde baskı oluşsa da aynı zamanda Erdoğan liderlik kabiliyetini sergileme fırsatları elde ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı bir yandan Türkiye’yi taraflar arasında seçime zorlarken, diğer yandan Erdoğan’ın iki tarafla da görüşebilen az sayıda liderden biri olması iktidarın elindeki kozları genişletiyor.
Yaşanan gelişmeleri muhalefetin veya iktidarın lehinde veya aleyhinde yorumlamanın kişinin perspektif ve bakış açısına göre şekillendiği bu şartlarda, realist bakış açısını korumak adına, iktidar değişimi ve otokrasiden demokrasiye geçişi amaçlayan bir pencereden muhalefet aleyhine ve iktidar lehine sonuçlar getirebilecek faktörleri hatırlamak gerekiyor.
SEÇMENİN MADDİ/REEL TEHDİT ALGILARI
Seçmenin temel ihtiyaçlardan bahsetmek için Maslow İhtiyaçlar Kuramı’nı (bilenler için hatırlatmak) isterim.
Maslow’un 1943’te ortaya attığı ve sonradan geliştirilen kurama göre ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana motivasyon kategorisine ayrılmaktadır:
1-Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar
2-Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma
3-Sosyal İhtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb.
4-Değer Verilme/Saygınlık İhtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma
5-Kendini Gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık
Genelde bu ihtiyaçlar hiyerarşik olarak düşünülse de, ihtiyaçların iç içe geçtiğini, ama en temelde de hayatta kalmayla ilişkili olan fiziksel ve güvenlik ihtiyaçlarının yer aldığını vurgulamak gerekiyor.
Dolayısıyla, ekonomik ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçları kişilerin bedensel bütünlüğü ve aile ile toplumsal yaşamlarının korunması adına iç içe geçmiş en temel iki motivasyon çeşidi. Bu ihtiyacın karşılanmasına engel olan unsurlara yönelik hisleri “reel/maddi tehdit algıları” olarak tanımlamak mümkün. Tehdit durumunda bireyler belirsizliklerden kaçınmak adına mevcut şartların değişiminden kaçınıp kendi düzenlerini korumaya yöneliyor.
SAVAŞ: HEM EKONOMİK HEM GÜVENLİK TEHDİDİ
Savaş bireylerin fiziksel ve maddi güvenlik algısına doğrudan tehdit oluşturan en büyük olaylardan biri. Türkiye, çevresinin savaş ve krizlerle sarılı olduğu ve ulusal güvenlik algısının hem iç hem dış tehditlerle sınandığının geniş kitleler tarafından düşünüldüğü çatışmalı ve sıcak bir dönemden geçiyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı, İran’da protestolar, Yunanistan ile yaşanan Ege krizi, Suriye’de devam eden savaş, Irak’tan gelen patlama haberleri, örgün milli eğitim hayatı boyunca Türk vatandaşlarına aşılanan “Türkiye’nin dört bir yanı tehlikelerle dolu” algısını pekiştiriyor. Bu algıyı, fiziksel ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçlarına yönelik güçlü bir reel tehdit algısı olarak tanımlamak mümkün.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi