İstisnaları olmakla birlikte ekonomik yaptırımların bu tarz işgalleri terse döndürdüğünü çok fazla görmüyoruz. Yaklaşık 1 hafta önce Rusya Ukrayna işgaline başladı. Putin muhtemelen uluslararası kamuoyundan 2008’de Gürcistan’daki ve 2014’de Ukrayna’daki müdahalelerde olduğu gibi bir tepki beklerken çok sert ekonomik yaptırımlarla karşılaştı. Aynı zamanda anlaşılan kısa sürede belli bölgelerin kontrolünü ele almayı beklerken bunlar da gerçekleşmedi. Bu tarz bir atmosferde Rusya’ya yapılan yaptırımlar işe yarayabilir mi? Siyaset bilimindeki yaptırımlarla alakalı literatür bize bazı cevaplar veriyor bu soruyla alakalı. Genel olarak istisnaları olmakla birlikte ekonomik yaptırımların bu tarz işgalleri terse döndürdüğünü çok fazla görmüyoruz. Tabii yaptırımların işe yarayıp yaramamasıyla alakalı birçok faktör var. Yaptırım konusu birçok perspektiften ele alınsa bile ben birinden bahsedeceğim. Öncelikle yaptırımları ikiye ayırabiliriz. İlki yaptırım tehditleri. Bu tarz tehditler karşı tarafı henüz harekete geçmeden önce caydırmak için yapılan tehditler. İkincisi ise yaptırımların kendisi. Yaptırımların kendisinden konuşmaya başladığımızda aslında tehditlerin bir işe yaramadığını görmüş oluyoruz ve aslında bu durum yaptırımların işe yarama ihtimalini azaltmış oluyor. Burada geçen yazılarımda da bahsettiğim deterrence (caydırma) ve compellence (zorlama) ayrımına giriş yapmış oluyoruz. Uluslararası ilişkilerin temel eserlerinden bazılarının sahibi Schelling zorlamanın caydırmaya göre çok daha zor olduğunu söylüyor ki bu mantık yaptırımlar konusunda da işlemiş oluyor. Eğer yaptırım tehditleri işe yaramamışsa ve karşıdaki devlet harekete geçmişse yaptırımların kendisinin işe yarama ihtimali çok azalıyor. Şu anda burada yaşadığımız durum da tam olarak bu. Batı devletleri Rusya müdahaleye başlamadan önce belli yaptırımlar uygulayacaklarının tehdidini zaten yapmıştı ama bu işgalin önüne geçemedi. Bu noktada devletlerin yaptığı kar zarar analizleri devreye giriyor. Çünkü işgale kalkışacak olan devlet aslında bu yaptırımların geleceğini tahmin ederek müdahaleye girişmeye karar veriyor. Eğer devlet başkanı işgalden yaptırımlara rağmen karlı çıkacağını düşünüyorsa işgali başlatmış oluyor. Dolayısıyla Putin’in yaptırımları zaten göze aldığını söylemek mümkün.
Benim gördüğüm Putin’in bu siyasi modellerde anlatıldığı gibi tamamen rasyonel bir aktör olmadığı ve işgalin ilk haftasındaki birçok şeyi zaten ön görememiş olması.
Tabii bu tarz analizlerde çok büyük bir sorun var. O da yanlış hesaplamalar. Ülke liderleri genelde tamamen rasyonel aktörler olarak kabul edilse bile çoğu zaman gerçek bu şekilde işlemiyor. Putin’in yapmış olabileceği muhtemel yanlış hesaplamalar bu işgalin seyrini değiştirebilir. Dolayısıyla yaptırımların işe yarayıp yaramayacağını anlamak için Putin’in ne tür hesaplar yaptığını bilmemiz gerekiyor ki bu bilgiye şu an için sahip değiliz. Bu tarz yaptırımlardaki diğer önemli bir faktör de yaptırım yapılan devletin rejim türü, yani demokratik olup olmaması. Ekonomik ya da diğer türlü yaptırımların hedefleri bir yandan karşı devletin savaş motivasyonunu kırmak, savaşın devamını imkansız hale getirmek iken diğer yandan da o devletin halkına devlet liderine karşı çıkması için baskı uygulamak. Ekonomik yaptırımlar devleti ekonomik krize sokacak kadar büyükse ve devlet demokratikse halk tepkileri lideri yerinden edebilir. Bu tarz durumlarda yaptırımlar ekonomi dışına da çıkıp halkın günlük hayatını etkileyen küçük noktalara da yönelebilir. Belli ülkelere uçuşların iptal edilmesi, büyük organizasyonlardan men etme (Eurovision örneği), günlük hayatı etkileyen şeyler (Apple pay tarzı mekanizmaların artık deaktif olması ya da Apple’ın satışlarını durdurması) vb. Bu tarz küçük yaptırımlar savaşın gidişatını direkt olarak etkilemese bile halkta belli bir bıkkınlık yaratıp ülkenin içinde lidere karşı kamuoyu oluşturabilir. Fakat dediğim gibi bu tarz yaptırımlar demokratik devletlerde daha çok işe yarayacak olan yaptırımlar ama Rusya tarzı rejimlerde iş biraz daha zor. Bundan dolayı ekonomik yaptırımlar direkt olarak üst düzey siyasetçilere ve oligarklara odaklanıyor şu anda. Bu siyasetçiler ve elitler aslında işgalin devamını sağlayan büyük faktörler ve Batı dünyası bunları kırmaya çalışıyor. Burada yaptırımların işe yarayıp yaramayacağını bize söyleyecek olan asıl faktör ise Putin’in nasıl bir hesaplama yapıp bu işgali girişmiş olması.
Bu zamana kadar Rusya hem Gürcistan’da ve Ukrayna’da hem de Suriye’de süreci özel operasyonlar üzerinden ilerletiyordu ve büyük oranda başarılı oluyordu. Bunlar Ukrayna işgaline göre daha küçük çaplı operasyonlardı.
Benim gördüğüm Putin’in bu siyasi modellerde anlatıldığı gibi tamamen rasyonel bir aktör olmadığı ve işgalin ilk haftasındaki birçok şeyi zaten ön görememiş olması. Bu sadece yaptırımlarla alakalı değil, işgalin genel gidişatıyla alakalı. Bu zamana kadar Rusya hem Gürcistan’da ve Ukrayna’da hem de Suriye’de yaptığı askeri operasyonlarda süreci özel operasyonlar üzerinden ilerletiyordu ve büyük oranda başarılı oluyordu çünkü bunlar şu andaki Ukrayna işgaline göre daha küçük çaplı operasyonlardı. Şimdi askeri arenada bu kadar büyük bir işe giriştikten sonra işlerin istediği gibi ilerlemediğini ve aslında Ukrayna’yı tamamen işgalin mümkün olmadığını görmüş durumda. Benzer bir yanlış hesaplamayı yaptırımlar konusunda da yapmış olması muhtemel çünkü önceki müdahalelerin aksine bu sefer birçok ülkeden eş zamanlı yaptırımlar gelmiş durumda. Bu yaptırımlar Rus ekonomisini temelden etkilerse ve zaten bu tarz bir işgale hevesli olmayan askerin ve halkın moralini düşürürse yaptırımların uzun vadede işe yarama ihtimali var. Fakat bir şey söylemek için çok erken.