AKP’nin “büyük strateji”si belli ki CHP’yi yerlilik-millilik etiketi üzerinden ehlileştirmek, sistem muhalefetine çevirmek, buna muvaffak olamazsa da CHP’den ayrılma bir siyaset esnafının minyatür partisini destekleyip bu partiyle CHP’ye ayar çekmektir.Rusya Federasyonu Komünist Partisi de Rusya Liberal Demokrat Partisi de kontrollü muhalefet odakları olsun diye Putin rejimi tarafından kurulmadı. Bu partilerin mazisi Putin’in Rusya’da etkin bir siyasi figür olarak ortaya çıkışının öncesine gider. Fakat Rusya’da otoriter rejim konsolide oldukça, söz konusu partiler mevcut siyasi fonksiyonları edindiler. Buna benzer bir örnek de Türkiye’de var: AKP-MHP ittifakı. MHP’nin AKP’yle kader birliği etmesindeki en kritik olaylardan biri, Gemerek Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla parti kongresinin iptal edilmesiydi. Partinin muhalif kanadının kongreyi kazanacağı öngörülebilir hâle gelince, MHP genel merkezindeki politikacılar, partinin ellerinden kayıp gitmemesi için partinin politik istikametini değiştirip iktidar yanlısı olma kartını oynayabilmişlerdi. Bu analojiyi ancak çok genel bir siyasi olguyu ifade etmek için kullanıyorum, muradım CHP içinde böyle bir istikamet değişikliğini, parti içindeki mevcut konum ve nüfuzunu korumak için göze alabilecek karakterde politikacılar olduğunu ima etmek değildir. Ancak unutulmasın ki klasik Yunan tragedyalarında kahramanları felaket ve yıkıma sürükleyen kararlar da çoğu zaman kişisel zaafların sonucudur. Bu bahsi burada bitirip, yazıyı bir şerh düşerek kapatacağım: CHP’de açılması gereken yeni devri, hatalı biçimde “partinin kuruluş ayarları” olarak tanımladıkları ulusalcı çizgiye bir dönüş olarak görenler de var. Onlara hatırlatmak zorundayız ki ulusalcılık CHP’nin kuruluş ayarı değildir, Deniz Baykal liderliğinde partinin 2000’li yıllarda yaşadığı bir sapmadır, bugün de AKP’nin içinde ve mücavir alanında konuşlanmış bir klik tarafından (Mehmet Ali Çelebi, Metin Feyzioğlu, Doğu Perinçek, Aslı Baykal) temsil olunmaktadır. CHP’nin kurucu ayarları devrimcilik, halkçılık ve ilericiliktir ve parti kendisini bu prensipler doğrultusunda ve bunların çağımıza uygun bir yorumu istikametinde yenileyecektir. 2010-2023 döneminin bir özeleştirisi yapılacak, doğruların altı çizilip, hataların tekrarlanmaması sağlanacak ve yeni bir kadro ve anlayışla silkelenerek iktidar yürüyüşünde ivme kazanılacaktır.
Rusyalaşma tehlikesi
Politikyol
Türkiye’de de Rusya’ya paralel biçimde, milliyetçi söylemler AKP iktidarı açısından kullanışlılardır ve kaçak göçmenler meselesi gibi konulara temas etmedikleri sürece iktidarın muhalif kesimlerden -gönülsüzce de olsa- rıza üretmesine yardımcı olurlar.
Bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına geçtiğimde, PolitikYol’da bundan önce yayımlanan altı yazımın da ana ekseninin CHP olduğunu farkettim. Ahmet Hamdi Tanpınar vaktiyle “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.” demişti. Sadece Türkiye’nin değil, CHP’nin de evladı olunca bu Sisifosvari meşguliyet yükü katlanıyor ve yazıp-çizme mesaimizin büyük kısmını Türkiye’nin en köklü partisine tahsis ediyoruz.
Böyle bir girizgâhtan sonra, acı bir hakikati ikrar ederek söze girelim: Muhalefetin ve CHP’nin krizi her hafta biraz daha derinleşiyor. CHP geride bıraktığımız seçimleri kazanamadığı için, kendi mevziinde artık sabit duramıyor, ricat ediyor. Bu gerilemenin temel sebebi de tabandaki değişim isteğinin kendisini henüz partinin mukadderatı üzerinde ciddi bir alternatif olarak gösterememesidir.
Seçim sonucu üzerine kayda değer bir özeleştiri yapılmamıştır. Böyle bir özeleştirinin yokluğu durumu daha da içinden çıkılmaz hâle getirmektedir, çünkü neyin yanlış yapıldığı, sebep ve sonuçları da tetkik edilerek iyi anlaşılmazsa, konsolidasyonunu yitirme eğilimindeki muhalefet içinde CHP’nin istikametini kaybetme ihtimali vardır. Bu istikametsizlik CHP’yi şu veya bu yöne sürükleyebilir, fakat bu yönlerin en olumsuzu, şüphesiz, Türkiye’deki siyasi tablonun Rusya’ya, CHP’nin de Rusya Federasyonu Komünist Partisi’ne dönüşmesidir.
Vladimir Putin bir diktatördür, fakat Putin Rusya’sı birçok hususiyeti itibariyle demokratik ülkelerle şeklen benzeşmektedir. Rusya’da muhalefet partileri mevcuttur: başta ana muhalefetteki, eski Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin halefi olan Rusya Federasyonu Komünist Partisi, sonra Sergey Mironov’un sözde sosyal demokrat çizgideki “Adil Rusya” ve müteveffa Vladimir Jirinovski’nin aşırı sağcı Rusya Liberal Demokrat Partisi.
Bunlara ek olarak da bir düzine daha küçük parti vardır. Bunlar Rusya’da sistem muhalefeti olarak adlandırılır, umumiyetle “yumuşak muhalefet” yaparlar veya doğrudan iktidara destek olurlar. Rusya’da bugün, Duma’da temsil edilmeyen batı yanlısı YABLOKO haricinde gerçek muhalefet partisi yoktur. Ülkede otoriter sistem vardır, fakat bu sistemin daha da totaliter bir düzene dönüşmeden devam etmesi için sınırlı olarak da olsa muhalif kesimlerin rızasını alma gereksinimi mevcuttur, işbu rıza üretme faaliyeti de bu sistem muhalefeti partileri üzerinden yapılmaktadır.
Rus politik vasatında, bu tür “yumuşak muhalefet” ya komünistlerin yaptığı gibi Sovyetler Birliği nostaljisi yahut Liberal Demokrat Parti’nin söylemindeki gibi daha da azgın bir milliyetçilik ve irredantizm diskuru üzerinden gerçekleşir. Bu partilerin rejimin temel istikametine dair hiçbir eleştirileri yoktur, Ukrayna’nın işgalinden LGBT düşmanlığına kadar her belirleyici konuda Putin’in arkasında saf tutarlar.
Türkiye’de de Rusya’ya paralel biçimde, milliyetçi söylemler AKP iktidarı açısından kullanışlılardır ve kaçak göçmenler meselesi gibi konulara temas etmedikleri sürece iktidarın muhalif kesimlerden -gönülsüzce de olsa- rıza üretmesine yardımcı olurlar. Dahası bu söylemler iktidar gözünde meşru olan muhalefetin de sınırlarını çizerler. Cumhur İttifakı, aslında içerik olarak (bilhassa AKP’nin İslamcı bagajlarından ötürü) tam da benimsemedikleri bir agresif milliyetçi söylem üzerinden muhalefeti şeytanlaştırmakta ve başta dış politika olmak üzere, kendilerine her tür pragmatizmi hak gördükleri alanlarda, muhalefetin en ürkek eleştirilerini bile adeta bir milli güvenlik sorunu olarak yaftalamaktadır.
Bütün bu söylemlerin merkezinde ise AKP’nin ulusal kimliğin yerine ikame etmeye çalıştığı yerlilik-millilik sloganı vardır. AKP’nin “büyük strateji”si belli ki CHP’yi yerlilik-millilik etiketi üzerinden ehlileştirmek, sistem muhalefetine çevirmek, buna muvaffak olamazsa da CHP’den ayrılma bir siyaset esnafının minyatür partisini destekleyip bu partiyle CHP’ye ayar çekmektir.
Yorumlar