Risk ölçülebilir ve niceliklendirilebilir, ancak belirsizlik ölçülemez. Belirsizliğin bulunduğu, sürprizlere açık bir ortamda maceraperestler dışında kimse durmak istemez. Beklenti teorisi, insanların risk ve belirsizlik içeren farklı seçenekler veya beklentiler arasında nasıl seçim yaptığını açıklar. Risk ve belirsizlik farklı kavramlardır. Risk, gelecekteki sonucun farklı olasılıklarını tahmin etme yeteneğini içerirken, belirsizlik içermez. Risk bir ile sıfır arasında olması muhtemel olasılıkları içererek buna bağlı geçmiş deneyimlerle mevcut pozisyonların yönetilmesini, gerçekleşebilecek muhtemel kayıpları ve kazançları öngörebilmeyi sağlar. Örneğin, yapılan bir yatırımın %51 olasılıkla %25 civarı getiri sağlayacağı bekleniyorsa riski ayarlanmış getirinin %12.75 (%51 * %25 = %12.75) olduğu hesaplanır ve buna göre finansal yönetim yapılabilir. Sadece finansal değil aynı zamanda stok yönetimi, satış, tedarik zinciri yönetimi, satın alma yönetimi gibi bir şirketin operasyonlarının yönetimini yapabilmek mümkündür. Bu nedenle, risk ölçülebilir ve niceliklendirilebilir, ancak belirsizlik ölçülemez. Ölçümün yapılamadığı bir ortam belirsizliklerle doludur. Bu nedenle belirsizliğin bulunduğu, sürprizlere açık bir ortamda maceraperestler dışında kimse durmak istemez. Davranışsal finansta da bununla ilgili örneklere rastlamak çok mümkündür. Detaya girmeden şu basit örnek verilmek istenen mesajı kısaca anlatabilir diye düşünüyorum. Yapılan deneyler göstermektedir ki bir yatırımcının 1000 TL kaybetme konusunda hissettiği negatif duygu 1000 TL kazanma konusundaki mutluluğundan çok daha fazladır. Özetle belirsizlik ortamında, kaybedilecek miktar elde edilecek getiri karşısında yatırımcıyı çok daha büyük oranda ve negatif etkiler. Türkiye 2015 yılı sonrasında ilk işaretlerini bütçe rakamlarında veren, 2018 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte, uygulanan politikalarla, hemen hemen tüm alanlarda belirsizlik üreten bir yönetim şekline bürünmüştür. Ekonomik olarak bu belirsizliğin 2018 Haziran – 2020 Ekim dönemindeki şiddeti belirli bir dönem,  Naci Ağbal’ın TCMB başkanlığı döneminde, tersine dönmüşse de Mart 2021’de Naci Ağbal’ın TCMB başkanlığından alınışı ve sonrasında yaşanan süreçte iyice artmıştır. Bu politikaların yarattığı belirsizliğin nasıl bir sermaye çıkışı ile sonuçlandığı yukarıdaki tablodan net olarak görülmektedir. 2020 -2022 (1 Temmuz itibarıyla) döneminde yabancı yatırımcıların Hisse Senedi, Tahvil, Swap ve Eurobond portföy yatırımlarından çıkış tutarı 53 milyar $ olmuştur. Aynı dönemde yerleşik hane halklarının bu belirsizliğe verdiği tepkiyi portföy tercihlerinde kullandıkları para birimi ile de görmek mümkündür. Para politikasının önemsizleştirilmesi ile başlayan dolarizasyon rekorlar kırmıştır. Türk Lirasındaki belirsizliği bertaraf etmek için yatırımcıların bir çoğu Dolar cinsi portföyde kalırken kendisini KKM ile dolar getirisine endeksleyenlerle KKM büyüklüğü 62.4 milyar $ seviyesine çıkmıştır. Döviz ve dövize endeksli mevduatın toplam mevduata oranı %72’lere kadar yükselmiştir. Belirsizliğe Giden Küçük, Türkiye Ekonomisi İçin Büyük Negatif Adım Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanı Şahap Kavcıoğlu Eylül 2021’de iş adamları ile yaptığı bir toplantıda verdiği mesajla politika faizinde artık çekirdek enflasyonu dikkate alacaklarını açıkladıktan sonra  22 Eylül tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında faiz indirimleri başladı. 1 haftalık politika faizi %19 seviyesinden aralık ayı toplantısına kadar %14’lere kadar indirdi. Bu mesajın hemen ardından Türk lirası tüm ülke para birimlerine karşı önemli değer kayıplarına maruz kaldı. Açıklama sırasında 8.3 seviyelerinde bulunan Dolar /TL kuru ekim başında önce 9.0, kasım ortasında 10.0 seviyelerine kadar yükseldi. Aralık başından 20 Aralık’a kadar olan sürede de rekorlarını yenileyerek 18.2 seviyelerine kadar çıktı. TL’deki bu değer kayıpları ilk etapta ekonomik belirsizlikleri artırarak fiyatlama davranışlarının bozulmasına ve enflasyonun kontrolden çıkmasına etki eden en önemli neden oldu. Politika faizi cari açık veren ve yabancı para cinsinden fonlama ihtiyacı duyan tüm ülkeler için oldukça önemlidir. Bunun nedeni;
  • Ekonomide uzun vadeli faizlerin piyasa tarafından belirlendiği ve verim eğirsinin enflasyon beklentilerine göre şekillendiği düşünüldüğünde kısa vadeli politika faizleri uzun vadeli faizleri belirlemede ve verim eğrisinin sağlıklı oluşumunda kilit rol oynar.
  • Ortaya çıkan cari açığın finansmanı için TL’yi cazip kılmak Cari Açığın finansmanında doğrudan yatırımlardan sonra önemli bir fonlama kaynağı olan yabancı kaynağı yurtiçine çekmek için en önemli göstergedir.
  • Yurtiçi tasarrufların yerel para birimi olan TL’de tutulması ve para politikasının etkinliğinin artırılması adına en kuvvetli bir enstrümandır.
  • Merkez Bankası kredibilitesini sağlanarak, sadece politika faizi ile değil sözlü iletişimle de fiyat istikrarını destekleyen önemli bir araçtır.
  • Reel ekonomiye kaynak sağlayan bankaların kredi fiyatlama politikası için yol göstericidir. Bankaların kredi faizlerindeki marjlara etkin rekabet sayesinde otokontrol getirir ve kredi faizlerinde bankalar arasında büyük farklılıklar olmasını engeller.
  • Ekonomik büyümenin öncüsü olan özel sektör yatırımlarında enflasyon beklentilerinin olumlu yönde gelişimi ile geleceğe dair belirsizliği ortadan kaldırarak yatırımların artmasına, uzun vadeli faizlerde oynaklığın ve faizlerin düşmesine neden olur.
Son onbir aylık dönemde enflasyon ile politika faizlerinin farkı şimdiye kadar görülmemiş bir seviye olan    -%64.2 düzeyine inmiştir. Bu düzey diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında rekora işaret etmektedir. Beklentilerin yönetilmesinde bu kadar güçlü olan politika faizinin reel olarak rekor düzeyde negatif getiri sağlıyor olması makro ekonomik tüm dengeleri alt üst etmiştir ve etmektedir. En önemli negatif etkisi enflasyon beklentilerinde kendini göstermektedir. Eylül 2021 den itibaren 2022 yılı enflasyon beklentisi %29.75 düzeyinden %69.94 seviyesine, 1 yıllık dönemde enflasyon beklentileri ise %25.37’den %40.23’e yükselmiştir. Belirsizliği ortaya çıkaran politikalar ekonomideki kontrol etmeyi planladığınız tüm parametreleri kontrolden çıkarır. Ülkeye atfedilen risk primini de önemli ölçüde artırır. Bunun sonuçlarını da son dönemlerde sıkça dile getirilen Kredi Temerrüt Takası, çok kullanılan CDS pirimi ile göstermek mümkündür. Türkiye 5 yıllık CDS oranı 900’lü seviyelere kadar çıkarak Türkiye’nin borcunu ödeyememe riskinin %48’lere kadar çıktığını göstermektedir. Tüm bunların çok önemli sonuçlara işaret ettiği bir gerçektir. Bu sonuçlar;
  • Yatırımlar için yeni kaynak bulunamaması, bulunsa dahi maliyetlerinin yatırım getirisi ile karşılanamayacak derecede yüksek olması
  • Bankalardan sağlanan kredi kaynaklarının daralması, limitlerin küçülmesi, vadelerin belirsizlik dolayısı ile kısalması
  • Şirketlerin böyle bir ortamda işletme sermayelerinin erimesinin önüne geçmek için küçülme yoluna giderek kapasitelerini düşürmesi
  • İhracatın beklenen performansı gösterememesi hatta düşmesi
  • İşsizliğin artması ve gelir dağılımı dengelerinin önemli ölçüde bozulmasıdır.
Sorunun çözümü için atılması gereken küçük adım öngörülebilir, hesaplanabilir, şeffaf ve hesap verilebilir bir para politikası ile başlayacaktır. Bu küçük adım itibar açığının büyük ölçüde kapatılmasına neden olacak büyük bir adımı beraberinde getirecektir.
Tüm bu gelişmeler ortadayken, iktidar ve ekonomi yönetimi yanlıştan dönmek yerine para politikasını ikame etmek üzere tali yollara başvurarak yanlışlarında ısrar etmektedir. Günü kurtarma adına ekonomi kurumlarından hemen hemen her gün yeni bir tebliğ yeni bir düzenleme gelmektedir. Bütüncül bir ekonomi politikası ile desteklenmemesi dolayısıyla yapılan düzenlemeler ekonomi ve finans piyasasının doğal akışını bozmakta ve belirsizliğe daha da belirsizlik katmaktadır. Tüm bu uygulamalar itibar açığının genişleyerek artmasına sebep olmaktadır. Sorunun çözümü için atılması gereken küçük adım öngörülebilir, hesaplanabilir, şeffaf ve hesap verilebilir bir para politikası ile başlayacaktır. Bu küçük adım itibar açığının büyük ölçüde kapatılmasına neden olacak büyük bir adımı beraberinde getirecektir. Sonrasında uygulanacak tutarlı ve sürdürülebilir politikalar bu derin krizden çıkışı kolaylaştıracaktır. Peki bu bahsedilenler mevcut iktidar ve ekonomi yönetimi tarafından yapılabilir mi? Cevap kocaman bir hayırdır. Risk fiyatlanır ama belirsizlik asla.