Refah ve mutluluğun düşmanları..
Politikyol
Devletin yüceltildiği ve gücünün tek elde toplandığı toplumlar sadece kendilerine değil, tüm dünyaya büyük zararlar veriyorlar. Putin’in toplumunu konsolide ederek güvenlik konusundaki söylemleriyle Ukrayna’yı işgali buna tipik bir örnek.
Teknoloji son on yılda önemli bir gelişim göstererek hayatımıza büyük kolaylıklar ve yenilikler getirdi. Bu yeniliklerin benim için en güzellerinden biri gerek koşarken, gerek bisiklet antrenmanımı yaparken gerekse de araba kullanırken kitap, podcast veya haber kanallarını canlı dinleyerek zamandan tasarruf etmek oluyor.
İki hafta önce pazartesi günü Ankara’ya, “Güçlendirilmiş Parlementer Sistem” konusunda partimizin diğer partilerle olan çalışmalarının değerlendirilmesi ve son hazırlıklar hakkında karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak için yol alırken dinlediğim bir haber kanalında Viladimir Putin’in yaptığı televizyon konuşması aklıma birden Karl Popper’ı ve yazdığı “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabını getirdi. Hafızam beni yanıltmıyorsa lise yıllarında okumuştum bu kitabı ve çok etkilenmiştim.
PLATON, HEGEL, MARX VE PUTİN…
Karl Raimund Popper, 28 Temmuz 1902’de Viyana’da Yahudilikten Lutheryenliğe geçen bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, 1918-1928 yılları arasında Viyana Üniversitesi’nde öğrenim görmüş, üniversite öğrenimi sırasında matematik, fizik ve felsefe okumuş herkesin yakından tanıması gereken, kimi bilim insanlarına göre de yaşamış en büyük bilim felsefecisidir. Popper 1928’de Viyana Üniversitesi’nden doktorasını aldıktan sonra Naziler’in Avusturya’yı işgalinden önce, 1937 yılında Yeni Zelanda’ya göçerek Centerbury University College’de doçent oldu. 1945 yılı sonuna kadar bu üniversitede felsefe dersleri verdi. 1945’te İngiliz vatandaşlığına geçti ve 1946’da İngiltere’ye giderek, London School of Economics and Political Science’ta mantık ve bilimsel yöntem profesörü olarak çalıştı. Aldığı onlarca ödülün yanı sıra 1965’te Kraliçe II. Elizabeth tarafından "Sir" unvanıyla onurlandırıldı. 1994 yılında92 yaşındayken İngiltere’de hayata veda eden Popper doğduğu ülkede, Avusturya’da defnedildi.
Popper “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabında Platon, Hegel ve Marx’ı “Sahte Peygamberler” olarak niteler. Kitabı burada uzun uzun anlatmak niyetinde değilim ama özet olarak tarihteki bu üç büyük filozofun “Sahte Peygamberler” olarak nitelendirilmesinin en önemli nedeninin devleti yüceltmeleri ve bireyi önemsizleştirme konusunda ortak bir paydada buluşmasıdır.
Platon, kadın-erkek hiç kimsenin lidersiz kalmamasını, kimsenin kendi aklıyla bir işi becermeye kalkışmamasını, gerek savaş zamanında gerekse barış zamanında herkesin liderini izlemesi gerektiğini, toplumun sadakatle liderini takip etmesini öğütlemiştir. Daha da ileri giden Platon, en ufak bir işte dahi insanların liderini izlemesi gerektiğini, insanların günlük hayatta yaptığı birçok şeyin lideri buyurunca yapması gerektiğini söylemiştir. Popper, kitabında Platon’un en iyi devletin güçlü, eşitlikçi yönelimleri olan Atina yerine, bir köle devleti olan dolayısıyla katı sınıf ayrımlarına dayalı, kast sisteminin hakim olduğu Sparta devletine benzediğini anlatmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla Platon, bireyden ve bireyin özgürlüğünden nefret etmiştir.
Hegel için yaptığı eleştirinin kökeninde de Hegel için devletin çıkarlarının, bireylerin çıkarlarından üstün olması; bir milletin en yüksek amacının devlet olmak anlamına gelmesi yatar. Hegel’e göre devlet, en yüksek amaçtır. Popper’a göre devletin bireyler karşısındaki bu üstünlüğü, modern totaliterciliği doğurmaktadır. Hegel’in bu felsefesi, kapalı topluma hizmet etmektedir. Hegel’in tarih görüşü, Popper’a göre, ırkçılığa destek veren bir görüştür ve bu görüşün sonu da faşizmdir. Marx ise sahte bir peygamberdi, bir tarih kahiniydi ve bu kehanetleri gerçekleşmedi.
ÇARE “GÜÇLER AYRILIĞI”DIR
Buraya kadar “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabı ile verdiğim bilgiler, son dönemde yaşadıklarımıza biraz olsun ışık tutuyor diye düşünüyorum. Bireyin öncellenmediği, devletin yüceltildiği ve devlet gücünün tek bir elde toplandığı, güçler ayrılığı ilkesinin olmadığı toplumlar sadece kendilerine değil, tüm dünyaya büyük zararlar vererek günümüzü yaşanmaz kılarken geleceğimizi de karartıyorlar. Rusya başkanı Putin’in, tipik bir otokrat liderin toplumu konsolide ederek güvenlik konusunda yaptığı söylemle Ukrayna’yı işgali buna tipik bir örnek. Son iki haftadır belirsizliğe sürüklenen global ekonomi ve piyasalar özellikle enerji, gıda ve emtia fiyatlarının yükselişi ile yeni bir enflasyon baskısı ile karşı karşıya kalacaklar.
Özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı, gücün tek bir kişi ve zümrenin elinde toplandığı toplumlarda, devlet tahakkümü sivil toplumu baskıladığı sürece, mülkiyet hakkından, girişimcilikten bahsetmek mümkün değildir. Sivil toplumun, güçlü bir devletin altında ezilmesini önleyecek yegane çare güçlü sivil toplum kuruluşları ile sağlanacak denge ve kontrol mekanizmalarının tesisidir. Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler düşüncesi de belirli bir zaman sonra gücün başka bir zümre elinde toplanmasına ve yine toplumun zararına işlemesine neden olan bir süreç olacaktır. İşte tam bu noktada güçler ayrılığı ilkesi ön plana çıkmakta ve mülkiyet haklarından girişimciliğe kadar geniş bir yelpazede kalkınmanın ve refah artışının sağlanabileceği bir ortamı teminat altına almaktadır.
Sonuç olarak insanların bir arada yaşaması için kurgulanan sistemlerde, bireyin, ekonomiden hayat tarzına kadar alacağı kararların kapsayıcı sürdürülebilir bir kalkınma modeline dönüşmesi denge ve kontrol mekanizmaları ile denetlenen, gücün ve yönetimin tek bir kişi elinde toplanmadığı yönetim sistemleri ile mümkündür. Aksi takdirde hayatımızı şekillendiren kararların çoğu kendimiz yerine tek bir kişi veya zümre tarafından verilemeye devam edecek ve belirsizlikler içinde hayatı yaşamak yerine, hayatla yarışmak zorunda kalacağız.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu