Murat Aksoy Eski Merkez Bankası Yöneticisi Uğur Gürses, '128 Milyar Dolar Nerede?' sorusunu PolitikYol’a değerlendirdi. 
  • 128 milyar doların akıbeti uzun bir süre iktidar tarafından görmezden gelindi. Ama sonra kabul edildi ve MB tarafından satıldığı açıklandı. MB’nın bu kabullenmesini ve başkanının açıklama yapmasını neye bağlıyorsunuz?
Merkez Bankası açıktan bu konuyu kamuoyu önünde sahiplenmiş durumda değil. Bunun siyasi direktifle yapıldığına kimsenin şüphesi yok. Diğer yandan iktidarın bunu, önce görmezden gelmesi, sonra kabullenmesi, devamında da kontrolü kaybetmiş biçimde pankartları indirmeye çalışmasının ardında, toplumdaki ekonomik zorluklara ilişkin giderek artan öfke geliyor.
  • İktidar, toplumdaki bu öfkenin farkında mı?
Ekonomik sorunların derinleştiğinin, bu konudaki yurt çapında tepkilerin iktidar da farkında. Hem pandemiye hem de bunun getirdiği ekonomik sorunlara, işsizliğe ve çalışan ya da çalışma çağındakilerin işbaşından uzaklaşmasına adresleyen bir çözüm, destek sağlayamadı. Ekonomik krizlere ‘döviz kurunu satabil tutarak’  tek başına çözüm sağlayacağını düşünen; bunun uğrunda da devasa bir rezervi eriten iktidar, yapılan işin yanlışın farkında. Bana kalırsa, toplumun ekonomik zorluklara dair öfkesini karşılamak için, kabullenmek zorunda kalındı. Her “128 milyar dolara ne oldu?” sorusu, bu yüzden iktidarın “bam teline” basıyor.
  • Bu paranın akıbetini sormak bizim için neden önemli?
Şu açıdan önemli; toplum döviz krizini, döviz kurundaki yükselişi ekonomik krizin en önemli göstergesi olarak görüyor. İktidarın da ‘bu kriz yokmuş’ görüntüsü vermek için döviz rezervlerini erittiği de malum. Son 2-3 yılda tüm propaganda mekanizmasını “dış güçler”, “saldırı altında olmamız” gibi unsurlara bağlamak için kullanan iktidar, aslında kötü yönetimi örtülemek için bu söylemi tutturmuştu. Ama satılan dövizlerin önemli bir kısmı yerleşik yurttaşlarca satın alındı. Bu, bize kötü yönetim ve güvensizliğin yarattığı ekonomik zorlukların müsebbibini ve bunun örtülenmesini açığa çıkarıyor. PANDEMİ KAYNAĞI İŞSİLİK FONUNDAN
  • Bugüne kadar bu kaynağın hem pandemi ile mücadele için kullanıldığı hem de piyasaya satıldığı açıklandı. Sizce?
Pandemiye dönük bir tıbbi çaba için, devasa bir bedeli olan gerekli malzeme ithal edilmedi. Pandemiye harcanan kaynaklar, işsizlik ödeneği ve nakdi destekler büyük ağırlıkla işçilerin kendi parasından yani İşsizlik Fonu’ndan harcandı. Bunun da döviz rezervleri ile ilgisi yok. Türkiye son bir yılda 36 milyar dolar cari açık verirken, bunun içinde 23 milyar dolar altın ithalatı var. Bunun nedeni de kötü ekonomi politikası, negatif reel faiz düzeyinde düşük faizler, TL kredi pompalanması. Hane halkı ve şirketler döviz ve altına yöneldi. Turizm gelirleri düştü. Kötü yönetimin getirdiği ekonomik dengesizlikleri ortadan kaldırmak yerine üstünü örtmek için döviz rezervleri satılarak yükselen döviz talebi ve kurlar bastırılmak istendi. Rezervler eritildi.
  • Bu kadar para gerçekten dövizi belli bir seviyede tutmak için mi harcandı?
Evet ne yazık ki… TL’den dövize kaçışı karşılamak ve bunun sonucunda ortaya çıkan kur artışını bastırmak için. Hükümet bir çeşit, kötü yönetim ve güvensizliğin getirdiği ulusal paradan kaçışı döviz tanzim satışı yaparak desteklemiş oldu.
  • Şimdi kamuoyunda pek çok soru var, bu dolarlar hangi yöntemle satıldı ne zaman satıldı ve kimlere satıldı soruları var. Gerçekten bu soruların cevap bulacağını inanıyor musunuz?
Hangi yöntemle, ne kadar, hangi kurdan, hangi aralıklarla, kimlere satıldı bilmiyoruz. Bu soruların yanıtı bugün olmazsa mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu mekanizmanın içinde olan ve bunun usulsüz biçiminin farkında olanlar, gelecekte gelebilecek bir soruşturma için kayıtlarını almışlardır.
  • CHP’nin 128 Milyar dolara nerede pankartların karşı siyasi iktidar sert bir tedbir aldı, bunu neye bağlıyorsunuz?
Kanunsuz suç yaratmaya kalkıp, sonra idari yöntemlere pankartların kaldırılması her ne kadar anti demokratik ve hukuksuz olsa da sorulan sorunun kamuoyunda daha fazla yayılmasına hizmet edecektir. Bunu düşünememek bile Ankara’nın bu krizde kontrolü nasıl kaybettiğinin bir göstergesi olmalı. TCMB’nın  Hazine ile yaptığı protokol ne şeffaflık ne de hesap verilebilirlik ilkesi ile bağdaşmamaktadır.