Sayın İnce’nin muhalefetin diğer bileşenleri gibi demokratik bir Türkiye arzuladığına ve içinde bulunduğumuz koşullarda üzerindeki tarihsel sorumluluğu yerine getireceğine inanıyorum. Bu sorumluluk bugün bir feragat gibi gözükse de aslında geleceğin Türkiye’sinde Muharrem İnce’nin oynayabileceği rolü güçlendirecektir. Türkiye yirmi yıldır dünya ölçeğinde öneme sahip bir demokrasi mücadelesi veriyor. Biz kendimizi böyle görmesek de aslında böyle. Son yıllarda bu konuda büyük mesafe kat ettik. Muhalefet şu anda, yirmi yıl önce devraldığı aksak demokrasiyi planlı ya da plansız adım adım ortadan kaldıran ama yerine de bir çıkar iktidarından başka bir şey yerleştiremeyen iktidarı halkın oylarıyla değiştirmeye çok yakın. Birçok insanın katkısıyla bir model ortaya çıkıyor. Temelinde muhalefetin “birleşerek kazanacağız” şiarına dayalı olarak kurduğu, uzlaşmaya dayalı ittifaklar yatıyor. Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı... Bu ittifaklar içinde anlaşmazlıklar yok değil. Dolayısıyla krizler de oluyor. Her olduğunda da ne yalan söyleyelim, içimizden ya bu sefer bozulursa diye geçiyor. Ama bir şekilde bu siyasal birliktelikler de devam ediyor. İttifakların bu devamı aslında bir özveri ve sağduyu meselesi. Kendi kişisel ve özel doğrularımızdan ve egolarımızdan feragat ediyoruz. Normal işleyen demokratik bir siyasal rejimde bu denli bir özveriye gerek olmaz. Doğrular farklı iddiaların rekabetinden çıkar. Demokrasilerde halk karar vericidir. Seçimlerden sonra verilen oylara göre yönetenler belirlenir ve gerekirse o zaman feragat edilir. Ama biz normal demokratik siyaset koşullarında değiliz. Tek adam ve o adamın etrafında şekillenmiş bir zümre yönetimi enkazını geride bırakıp, fikirlerin ve farklı iddiaların özgürce rekabet edebileceği bir demokrasiye kavuşmaya çalışıyoruz. Deprem, kuraklık, yoksulluk ve kadına şiddet gibi acil problemlerimizi bilim ve akıl ışığında ve demokratik bir ortamda tartışmamıza izin verecek bir devlet yönetimini ve siyasal sistemi kurmanın mücadelesini veriyoruz. Bu mücadelenin önemli dönemeçlerinden biri Sayın Muharrem İnce’nin 2018 cumhurbaşkanlığı yarışındaki mücadelesiydi. Bu yarışta muhalefet kaybetti ve muhalefet blokunun ve kendisinin de bazı hataları sonucu oluşan başarısızlığın tüm sorumluluğu İnce’ye yüklendi. Oysa burada kolektif bir sorumluluk vardı. İnce’nin oyu yüzde 31’de kalmış olsa da muhalefetin toplam oyu yüzde 47 idi. Ve hatırlamak gerekir ki muhalefet o seçime çoklu adayla girmişti. 2018 deneyiminden muhalefetin öğrendiği en önemli ders oyları bölmemek, seçimi kişiselleştirmemek oldu. Erdoğan’ı devirmek veya bir “kişi”yi seçtirmek için değil, sistemi değiştirmek için oy istemek oldu. 2015 sonrası otoriter düzen isteyenler Cumhur İttifakı’nda birleşerek kazandılar. Kazandılar demeyelim ama iktidarda kaldılar. Bugün bu ittifakın kaybedeceği gözüküyor, gevşeme ve çatlama emareleri var. Muhalefet ise birleşerek kazanma yolunda. Sayın İnce’nin Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olmak istemesi demokratik bir hak. Başka siyasal aktörlerin ulaşmakta zorluk çektiği bazı kesimlerle iletişim kurabiliyor, onlara ulaşabiliyor. Kendisine oy vereceğini söyleyenlerin ­tercihleri ve duyguları da şüphesiz meşru. İnce’nin önceliği onlarla beraber demokrasi kervanına katılmak olmalıdır kuşkusuz. Normal koşullarda demokrasi rekabete karşı bir rejim değil. Bir iddiası olan siyasetçi halkın hakemliğinde ve demokratik yoldan kazanmak için elinden geleni yapabilir. Doğruya varmak için farklı görüşlerin demokratik zeminde çarpışmasında hayır olduğu iddiasına ve vaadine bağlı. Ama dediğim gibi önümüzdeki seçimin yarışanları kişi ve ideolojiler olmayacak. Demokrasi inadımıza karşı birilerinin otokrasi ihtirası yarışacak. Bugün Ankara’da önemli bir görüşme olacak. Muhalefet için önemli bir dönemeç. Bu görüşmede ön plana çıkan özveri ve sağduyu olmalı. Milet İttifakı ortak adayını katılımcı demokratik bir yöntemle mi belirledi? Hayır. 2014 ve 2018’deki cumhurbaşkanı adayları katılımcı bir yöntemle mi belirlenmişti? Hayır. O zaman da şimdi de, adayları belirleyen meşru demokratik partilerin liderleri oldu. Peki katılımcı yöntemle belirlenen adaylar bizimkine benzer demokrasi mücadeleleri veren ülkelerde her zaman daha mı başarılı oluyor? O da Hayır. Macaristan’da muhalefet adaylarını aşağıdan yukarı en katılımcı şekilde belirledi ama ağır bir mağlubiyet yaşadı. Önceliğimiz bu iktidarı seçim yoluyla değiştirmek ve demokratik sistemi yeniden tesis etmek. İktidara oy verenler dahil tüm toplumun faydasına adil bir dönüşüm gerçekleştirmek. Toplantı, ifade ve gösteri hakkından özgür medyaya temel hak ve özgürlüklerimizi geri kazanmak. Sonra da siyasal partiler kanunu dahil kapsamlı bir reform, ıslah ve demokratikleşme dönemini hayata geçirmek. Demokratik muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı bugün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Sayın İnce’nin muhalefetin diğer bileşenleri gibi demokratik bir Türkiye arzuladığına ve içinde bulunduğumuz koşullarda üzerindeki tarihsel sorumluluğu yerine getireceğine inanıyorum. Bu sorumluluk bugün bir feragat gibi gözükse de aslında geleceğin Türkiye’sinde Muharrem İnce’nin oynayabileceği rolü güçlendirecektir. Muhalefet bileşenlerinin de Millet İttifakı’nın özünü oluşturan sağduyuyu devam ettirerek, bu ortak demokrasi yolcululuğunda Sayın İnce’nin yapabileceği önemli katkılar için ona alan açacağına inanıyorum.