Geçen hafta iki trafik kazası oldu. Birincisi şarkıcı Alişan’ın yaptığı kaza; aracın dayanıklılığı, yapılan hız hepsi çok tartışıldı. Bir de Alişan bundan sonrası için önlemini alıp daha dayanıklı bir araba alacakmış. Diğer kaza ise Konya’nın Yunak ilçesinde tarım işçilerini taşıyan minibüsün tır ile çarpışması ile 7 işçi ölürken 11 işçi yaralandı. Ölen işçilerin en küçüğü 10 yaşında. Bu kazanın tartışmaya değer tarafı yok. Kapitalizmde ölen işçiler için önleme gerek duyulmadan kazaya rıza gösterilir. Çocuk işçiliği ve işçi cinayetlerinde yoksulluğu ısrar ile yazacağız. Erdoğan’ın dünkü kabine toplantısından sonra açıkladığı ekonomideki iyimser tabloya bende birkaç başlık ekleyerek yüzünü gülümsetmek isterim. Erdoğan diyor ki, Türkiye ekonomisinin büyüme hızı böyle giderse gelişkin 10 ekonomiden birisi olacakmış. Koç holdingin 2020’nin ilk çeyreğindeki net karı 3,4 milyar iken tarım işçilerinin günlük yevmiyesi 70 ile 80 tl arası patronların kar artışı devam ediyor. İşçi cinayetlerin Avrupa üçüncüsü olduğumuzu söylemeyen iktidarın ekonomideki iyimserliği bu üçüncülükteki başarısıyla da alakalı. İş güvenliği patronlar için ekstra maliyet anlamına geldiği için iş cinayetleri yasalarla birlikte kazaya dönüşüyor. İşyeri güvenliği iş güvenliği uzmanlarının yapması gereken prosedür işlemlere dönüşüyor, özellikle az ve orta riskli iş kollarında. Salgın ile birlikte evde kal uyarıları yapılırken salgının hiçbir evresinde bütün iş kollarında tamamen üretim durmamıştır. Virüste daha çok işçiler arasında yayılmış ortalamanın üç katı vaka tespit edilmiştir. İktidar patronlar için salgın sürecinde de yaşamsal olan karı işçilerin sağlığını geri plana iterek sağlamıştır. Kısa çalışma ödeneği ile birlikte ücretsiz izne çıkarılan işçilerin bir kısmı normalleşmeyle üretim sürecine dâhil olurken sömürü iki katına çıkmıştır. İş gücünü azaltarak üretime devam eden iş yerleri bu sürecinde kazananı olmuştur. Salgının ”iş kazası” sayılmaması normal süreçlerde iş güvenliğinden mahrum bırakılan işçi sınıfının pandemi ile tamamen güvencesiz hale gelmesi de yine önemli bir konudur. Yaşamak için çalışmak zorunda olanlar ile çalışırken ölenlerin güvenliği Alişan’ın lüks cipi kadar gündeme gelmiyor. Zenginler ve patronlar için yaşam kutsal ve tedbir gerektirirken işçiler ve yoksullar için kaza, takdir ve rahmet yeterli oluyor. Minibüsten yola savrulan kıyafetler işçilerin alınteridir. Bu dökülen ter karşılığında yoksulluk, ölüm işçilerin yanı başında oluyor. Kriz kendisini dalgalanan kurlar ile değil cesedi karaya vuran çocuklar ile hissettiriyor. Çıkış ise patronların zenginliğine göz dikerek örgütlenenlerin olacak.