Bugün iktidar kendinden kısmi bağımsız bir devlet aygıtı bırakmadı. Arada sırada özgür karar alıp iktidara tersinden uyarıda bulunacak bir Anayasa mahkemesi yok mesela, düzen siyasetinin merkezinde durduğu düşünülen figürler ya da medya kurumları kalmadı. Laikliğin başına bir iş gelecek olursa onu sahiplenecek ordu artık masanın başka tarafında değil, iktidarın yanında ve isteğiyle hareket ediyor. Devlette liyakat iktidara tabi olmanın yanı sıra yeni duruma angaje olmayı da zorunlu kılıyor. Bugün 15 Temmuz 2020, darbe girişiminin üzerinden dört yıl geçti. Cumhuriyetle hesaplaşma ve paylaşma noktasında AKP ile yıllarca ittifak oluşturmuş gülen cemaatinin baş rolünü üstlendiği iktidarı paylaşamama kavgası kanlı bitti. Bu kavga AKP için yeni ittifaklar ve yeni siyasi strateji geliştirme olanağı yarattı. Laik duyarlılığıyla kendisine yıllarca tepki gösteren bir toplama suçlu ben değil ortağım cemaattir diyerek, ittifak halkasına yenilerini yani dünün iktidar karşıtı bugünün destekçisi siyasileri ekledi. İktidarın eski ortakları da, yenisi de değişmeyen bir noktada buluştu. Sermaye düzenin bekası nasıl sağlanır burada ortaklaştılar. Sermaye sınıfı, iktidarın devleti dönüştürmesinde kırmızı çizgisinin sermayenin daha fazla kazanmasını hiç aklından çıkarmamasından memnuniyet duydu. Bu memnuniyetin nedeni kapitalist sistemin tıkandığı uluslararası salgın krizinde kendisini daha fazla hissettiriyor. Her ülke kendi ekonomik gelişkinliğine göre hazinesinden bu salgın sürecinde kaynak aktardı. Bu kaynakların büyük bir kısmı patronların bu krizden kazanarak çıkmaları için kullanıldı. Türkiye’de ekonomik olarak kimi tedbirler aldı. İşçi sınıfına buradaki düşen pay asgari ücretin yarısını çalışmadığı süreçte almak. Bu durumun servis ediliş şekli işsizliğin yasaklandığına dair, gerçek olan ise 4 milyon işçi kısmi çalışma ödeneği ile birlikte aktif istihdamın dışında kaldı. Bu sayı yine DİSK AR’ın açıklamalarına göre 3,3 milyon kişi arttı. Yine bu salgın krizine ekonomik krizle giren Türkiye’de, son bir yılda 1 milyon 662 bin kişi istihdamdaki yerini kaybetti. Bu veride yine DİSK AR’ın araştırmaları sonucu elde edildi. İş aramaktan ümidini kesmiş olan toplamda TÜİK’in işsizlik rakamlarının dışında kalıyor. Mevsimsel işlerde çalışanlarda bu araştırmanın dışında yer alıyor. TÜİK ile DİSK AR’ın karşılaştırmalı araştırmalarına göre genel anlamda işsizlik oranında birbirinden büyük bir fark var. TÜİK’in Nisan ayı işgücü istatistiklerinde %12.8 ve 3 milyon 775 bin kişi işsiz bulunmakta. 2019 Nisan ayına göre %0.2 bir azalış söz konusu iken DİSK AR’ın ILO’nun işsizlik hesaplamalarında kullandığı yöntemle yaptığı araştırma sonucunda 17.7 milyon işsiz olduğu tespiti var. DİSK’in araştırmasını detaylı incelemek isteyen buradan takip edebilir. http://disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/06/Haziran-2020-Is%CC%A7sizlik-Istihdam-Raporu-Revize.pdf Türkiye’deki devlet mekanizmasındaki dönüşüm, büyük bir toplamın devlet kurumlarına olan güveni azaltmış durumda. Özellikle ekonomideki gelişmeler yoksulluğun toplumda hissedilir ölçüde artış göstermesi, AKP’nin algı yönetimi merkezi haline dönüşen TÜİK’in açıklamalarına güven aynı zamanda ciddiyeti de sorgulanır hale gelmiş durumdadır. Bugün Cumhuriyete ve değerlerine olan ihtiyaç emekçiler için zaruridir. Yıkılan Cumhuriyetin kurumlarının restorasyonu zaman kaybıdır. Yeni bir Cumhuriyet emekçilerin teriyle var edilmelidir.