Son bir haftaya baktığımızda sanki eski parlamenter sistem varmışçasına siyaset yapanlara ders niteliğinde gelişmelere tanıklık ettik. Kurulan başkanlık sisteminin işte tamda bu olduğunu ekonomiden, sağlığa, eğitimden, toplumsal mühendisliğe kadar birçok alanın belirleyeni kapitalist sistemin siyasi ayağı Cumhurbaşkanın olduğu pratik uygulamalarla gösterildi. Kendi ittifakları gözeten, karşı ittifakları bozmak için hamle yapan yalnız karar vermeyen ama ortak kararı uygulamada söz sahibi olan, yeni sistemin yürütücüsü, muhalefetin günah keçisi olmayı becermiş o siyasi figür. İstanbul sözleşmesinden gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çıkılmasına şaşıran muhalefet, ittifakının bir parçası olan Saadet Partisi bunu daha önceleri zaten talep ettiğini bilmiyor değildi. Kadınların nasıl bir yaşam sürmesine kararı kutsal aile yapısının karar vericiliği, sağ partilerin ortak düşünceleridir. İstedikleri toplumsal yaşamda kadın emeğinin sömürüsü iki katına çıkarken sağ partilerin ortaklaştığı bir diğer mevzuda sömürü ilişkisinin bu doğrultuda artarak devam etmesi. Bir diğer mesele merkez bankası başkanını Cumhurbaşkanının görevden alması oldu. Görevden alınan başkanının faiz oranlarında iki puan artışa gitmesi Erdoğan’ın kriz yönetiminde faiz artışına karşı olmasından kaynaklandı. Erdoğan’ın bu karşıtlığı bilinmeyen bir durum değil. Buna rağmen bu artışı gerçekleştiren Merkez bankasının içinde bulunduğu durumun mecburiyetten kaynaklı olduğu değer kaybeden TL’ye direnç katmanın bir yöntemi olduğu için bu artışı yaptığı işin iktisadi tarafı olsa da atanmış bir bürokratın başkaldırısı olarak hedef alınabiliyor. Hoş geldin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi anlatmaya devam et kendini bize. Birçok sorunlu yapısıyla işleyen meclisin son 3 yıldır ki yapısı filmin sonunun başından belli olduğu ama ısrarla iktidarla mücadeleyi oraya sıkıştırmaya çalışan bir muhalefetle karşı karşıyayız. Böyle bir mecliste grubu bulunan bir siyasi parti olan HDP vekillerine yapılan fezleke baskısı sonucu bir milletvekillinin vekilliğinin düşürülmesi ve ardından HDP’ye açılan kapatma davasının tamda yeni sisteme uygun işleyişi kimseyi kızdırmasın. Cumhur ittifakı ya da iktidar bloğunun bugünkü koşullarda Kürt siyasetiyle birlikte yol yürümeye ihtiyacı yok. Yarın ne olur bilinmez. Yaşanan bütün bu siyasi gelişmelerin emekçi halkın ekmeğinden çaldığını görüyoruz. Birkaç günde dolardaki yükselişle birlikte iyice alım gücü azalan insanların şikâyetlerine muhalefet cephesinin ürettiği çözüm seçimleri bekleyin iktidara ders verin. Seçim sloganı gibi olmadı mı? Siyaseti seçim dönemlerine hapsetmek ve insanların en fazla oy vererek değiştirebileceği algısını yaratmak hem sağ partilerin hem de sosyal demokratların ortak taktiğidir. Sosyal demokratların diline bir kaç örnek olsun. Greve çıkacak işçilere aman ha ekmeğinizden olursunuz bu krizde iş bulmuşsunuz şükür edin. Kadınlar ölmek istemiyoruz sokaktayız boyun eğmiyoruz. Aman bir kargaşa çıkar buda iktidarın işine gelir…. Kapitalizmin devamından yana olan siyasi partiler ister iktidar ister muhalefet olsun emekçiler için durmadan kırmızı yanan trafik lambaları gibiler. Yanan kırmızı ışığın geçerliliği yoktur. Bozuk olan o lambalardan yeşil ışık yanmasını beklemek yerine, o trafik lambasını baştan aşağıya değiştirmek gerekiyor. Hem de 2023’ü beklemeksizin.