Özgür Hüseyin Akış yazdı | Kavel direnişinin öncülerinden Kemal Türkler
Politikyol
Kemal Türkler’i katledilişinin 37. yılında anarken, Türkler’i sendikal hareket ve işçi sınıfı açısından tarihsel öneme sahip bir direnişle özdeşleşmiş, öncülük misyonuyla hatırlayalım. Sendikacı kimliğiyle birlikte TİP’in kurucuları arasında oluşu, DİSK’in kuruluşunda üstlendiği rol ve mücadeleci kimliği üzerinden sayfalarca makaleler yazıldı. Bu yazıda anayasal bir hak olan grevin ilk kez hayata geçirilmesinin bir sonraki grevler açısından ilk ve örnek teşkil etmesi ile Kemal Türkler’in bu direnişteki rolüne kısaca değineceğim. Zafer Aydın’ın kaleme aldığı, Sosyal Tarih Yayınları’ndan çıkan “Kanunsuz” Bir Grevin Öyküsü Kavel 1963” kitabından yazıda sıkça alıntılar yapacağım.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından hazırlanan 1961 anayasası işçi sınıfına tanınan yeni haklar anlamında önemli bir yere sahip. İşçi sınıfına grev hakkının anayasal olarak tanınması bu hakkın hayata geçirilmesindeki zorluklar fiili bir direnişle test edildi. Anayasa’da grev ve toplu sözleşme hakkı tanınmıştı, ancak mecliste kanunlaşmamıştı.
Bu grev “kanunsuz” bir grevdi.
Kavel Kablo Fabrikası’nda 28 Ocak 1963 yılında Maden-İş sendikasının başlattığı ve 36 gün süren grevin işçi sınıfı hareketi için önemli bir uğrak olduğu, işçi sınıfının hak arayışı ile siyaset sahnesindeki yerini almaya başladığının kanıtıdır.
Bu direnişin öncesinde sendikalar grev talebiyle kimi toplantılar ve basın açıklamaları gerçekleştirdiler. “20 Şubat 1955 tarihinde İstanbul İşçi Sendikalar Birliği İşçinin Grev Hakkı” gündemiyle bir toplantı yaptı. Daha sonra Kavel’de grevi yürüten sendikanın genel başkanı Kemal Türkler bir konuşma yaptı. Toplantının, yapılan konuşmaların tamamında sendikacılar “Kayıtsız şartsız grev hakkı istediklerini” dile getirdiler.
“Grev hakkını isteyen sendikalar, bu taleplerini kapalı spor salonu toplantılarında, basın açıklamalarında dile getirmekle yetinmeyerek 31 Aralık 1961’de “grev hakkı” talebiyle o güne kadar Türkiye’de görülmemiş büyüklükte bir miting düzenlediler. 100 bin civarında işçinin katılımıyla gerçekleşen miting, İstanbul İşçi Sendikaları Birliği tarafından İstanbul’daki Saraçhane Meydanı’nda düzenlendi. Bu mitingi yapma önerisi Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’den gelmişti. O dönem Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit ve İstanbul Belediye Başkanı ve aynı zamanda İstanbul valisi de olan General Refik Tulga’nın girişimleri sonuç vermedi. Türk- İş de bu mitingi destekledi. Valinin Taksim meydanını yasaklaması sonucunda mitingin Saraçhane’de yapılması kararlaştırıldı.”
“Türkiye’nin her yerinden gelen işçilerin katılımıyla gerçekleşen mitingde tertip komitesi üyesi ve Teksif Sendikası yöneticisi Sabri Tığlı, T. Maden-İş Sendikası’nın eski başkanı Üzeyir Kuran, İİSB Başkanı Avni Erakalın, T. Maden-İş genel başkanı Kemal Türkler, Tek Gıda-iş Genel Başkanı İbrahim Denizciler, Petrol-iş Genel Başkanı Ziya Hepbir ve Türk iş Genel Başkanı Seyfi Demirsoy kürsüde yaptıkları konuşmalarda grev hakkını düzenleyen yasaların çıkarılması yönündeki isteklerini dile getirdiler. Mitingde yapılan konuşmalarda ‘Grevsiz sendika silahsız askere benzer’ denilerek büyük bir kararlılık ve inançla grev hakkı savunuldu sendikal hareketin kendine duyduğu güvenin ve etkinliğinin artmasında, grev hakkının kazanılmasında olumlu bir katkı yaptı. Mitingde konuşan Kemal Türkler’in ‘Grev en tabi hakkımızdır, vermezlerse biz almasını biliriz’ ve İbrahim Denizcier’in ‘Ya grev hakkı verilecek ya da biz yasağa rağmen grev yapacağız’ cümleleri bir yanıyla Kavel grevinin işaret fişeği gibidir.”
Grev hakkının bir an önce kanunlaştırılması gerektiğini dile getiren işçilerin arasında Kavel işçileri de vardır.”
Kavel kablo fabrikası
“Limited şirket olarak faaliyete geçen Kavel’in ortakları Eli Burla, Emin Aktar ve Vehbi Koç’tu. Şirket hisselerinin % 51’i Eli Burla’ya, % 30’u Emin Aktar’a, % 19’u Vehbi Koç’a aitti. Emin Akta ile Vehbi Koç akrabadır. Vehbi Koç’un eşi Emin Aktar’ın, Emin Aktar’ın eşi de Vehbi Koç’un kardeşidir. Şirkette en az hisseye sahip olmasına rağmen şirketin üzerinde daima bir Vehbi Koç gölgesi olmuş, fabrika Koç’un fabrikası olarak bilinmiştir.”
Kavel’ de greve giden yolda önemli uğraklarından bir tanesi şirketin genel müdürlük görevine altı yıl ABD’de eğitim görmüş İbrahim Üzümcü’nün getirilmesi oldu. Üzümcü fabrikadaki sendikadan kurtulmak istiyor. İşçileri toplayıp yaptığı konuşmada talimatlarını sıralıyor. Maden-İş sendikasından hemen istifa etmelerini istiyor. Bu durumu sendikaya bildiren işçilere sendikanın önerisi, işçilerin bireysel tepkiler göstermemesi oluyor.
İşçilerin yıllık aldığı ikramiye miktarında ve ödeme şeklindeki yeni düzenlemeler işçiler tarafında rahatsızlık yaratıyor. Aldıkları maaş gündelik ihtiyaçlarını karşılıyor, ekstra giderler, kışın yakacak, çocukların okul ihtiyaçları bu ikramiye ile karşılanıyordu.
İkramiyenin yılbaşında ödenmemesi sonucu Maden-İş’in bilgisi dâhilinde işçiler iş yavaşlatma eylemi gerçekleştiriyor. Bu eylemden sonra sendika temsilcisi dahil dört işçi işten çıkartılıyor.
Bu işten atma aslında grevin fitilini ateşler. İstinye’de bir kahvede toplanan Kavel işçilerinin toplantısına Türkiye Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler de katılır. Toplantıda yaptığı konuşma Kavel işçilerinin direnişinin nelere yol açacağını dile getirir.
Kemal Türklerin grev hakkını ön plana çıkardığı konuşması:
“İşvereninizin bu yasadışı tutumuna karşı Anayasadaki hakların kullanılması gerekir. Anayasanın 47. Maddesi işçiler işverenle olan münasebetlerinde iktisadi ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev hakkına sahiptirler. Grev hakkının kullanılması ve istisnalar işverenlerin hakları kanunla düzenlenir demektedir.”
Biz bu hakkımızı yani anayasal hakkımızı kullanmalıyız. Aradan geçen bunca zamana rağmen toplu sözleşme grev yasası çıkarılmamıştır. Bize göre bu kasten ve bilerek savsaklamadır. Bu bir gasptır önlenmelidir. Siz Kavel işçileri olarak bu işe öncülük edeceksiniz ve böylece Türkiye’de anayasaya dayanarak bir hakkın kullanılabileceğini herkese göstereceksiniz. İnanıyorum ki bu sayede sözü geçen yasaların çıkmasını da sağlayarak Türk işçisine önderlik edeceksiniz.”
Yapılan açık oylamayla işçilerin çoğunluğunun greve evet demesiyle grev başlamış oldu. 28 Şubat 1963 yılında başlayan greve işverenin cevabı bütün işçileri işten atmak oldu.
Yeni işçilerle üretime devam edeceğini düşünen fabrika yönetimine cevap fabrika önüne kurulan çadır ile verilir. Direnişte olan işçilere aileleri ve mahalle halkı büyük destek verir. Bunun sonucunda işverende lokavt kararı alır.
Bu direniş Türkiye genelindeki işçiler tarafından da desteklenir. Sendikanın başlattığı mali destek kampanyası büyük ilgi görür. İşçilerin günlük ihtiyaçları bu şekilde karşılanır. Bu ilgi mecliste de karşılığını bulur. Dönemin Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit, grev hakkını destekler ancak direnişi doğru bulmadığını söyler. Kemal Türkler’in grev ısrarını eleştirir. Bu grevi hükümetin de yakından izlediği, taraflar arasında uzlaşmacı bir rol üstlendiği görülüyor.
Bu grev 36 gün sürmüş, çokça destek görmüş ancak işveren tarafı da boş durmamıştır.
Polis de direniş sürecinde işverenin isteği doğrultusunda hareket etmiş, fabrikadaki ürünlerin çıkarılması girişimleri işçilerin direnişiyle engellenmiştir. Bu durum çatışmalara yol açmış kimi işçiler yaralanmış, kimileri ise tutuklanmıştır. Kemal Türkler bu saldırılar karşısında en önde yer almış grevin başarıya ulaşmasında önemli bir aktör olmuştur.
Sonuç
Görüşmelerde işçi tarafını temsilen Türk-İş, işvereni temsilen de TİSK ve MESS olmuştur. Çalışma Bakanının, İçişleri Bakanının arabuluculuğuyla taraflar anlaşmaya varır.
İşçilerin taleplerinin büyük bir kısmı kabul edilir. İşçilerden tazminatsız işten atılan 4 işçinin tazminatı ödenecek, diğer 9 işçi 20 gün içerisinde iş başı yapacaktı. Yıllık ödenen ikramiyelerde kesinti yapılmayacak tam ödenecekti.
Grevin kazanımla sonuçlanmasının ötesinde ilk ve örnek teşkil etmesiyle işçi sınıfı açısından tarihsel bir yere sahip. Grev sona erdi. İşçi sınıfı ve Kemal Türkler başka direnişlerin ve grevlerin öncülüğüne devam etti.
Kemal Türkler’in 37 yıl önce faşistler tarafından katledilmesinin, önemli bir nedeni işçi sınıfıyla kurduğu bağın hayatı boyunca hep ilk sırada olmasındandır.
Kaynak: “Kanunsuz” Bir grevin öyküsü Kavel 1963 Zafer Aydın Sosyal Tarih Yayınları
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi