İnsanın aklını sakatlayan, kalbini karartan bazen milliyetçilik bazen de dincilik oluyor. Cumhur İttifakında bu durum ikisinin de harmanlanmasıdır. Millet ittifakına oy verenler ise sonuçların yol açtığı mağduriyetin sorumluluğunu yine mağdur olandan hesap sorarak açıklanmasını bekliyorlar. Mültecilerin yaşadıklarından bahsediyorum. Ülkelerindeki savaşın kendi savaşları olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Kendi ülkenizde kalıp neden savaşmadınız diyorlar. Onları hor görüp vatanlarına sahip çıkmamakla, hainlikle suçluyorlar. Bu suçlamayı yönetenler kendi devletlerinin bu mültecilerin ülkelerinin işgalinde az ya da çok sorumluluğu olduğunu görmek istemiyorlar. Göze perde indiyse bu perdeyi yukarı doğru çekelim. Türkiye’de AKP iktidarı son 20 yılda patronların isteği ve karını gözeterek Ortadoğudaki emperyalist işgalin somut destekçisi olmuştur. Afganistan, Irak işgallerinde emperyalist ülkelere tam boy destek verildi. Meclis tezkere görüşmelerine uzun bir süre mesai harcadı. Gelecekte emperyalist devlet olma düşünün staj başlangıçlarıydı. Stajın büyük bir kısmı Suriye’nin işgal girişimi sırasında gerçekleşti. Emperyalist ülkelerin işgalden önceki stratejileri işgal edecekleri ülkenin siyasi yönetimini ve devlet başkanını diktatör olarak suçlayıp kendilerini demokrasi ve özgürlük ihracatçısı olarak yansıtıp işgalin yolunu yaparlar. Hatırlayın emperyalistler tarafından Esad’ın halk düşmanı bir diktatör olarak sunulduğunda sesi en gür çıkan Erdoğan değil miydi? Suriye’deki cihatçıların güç aldığı maddi ve fikri yer AKP iktidarı değil mi? İşgal edilen diğer ülkelerin işgalinin tamamlanması, Suriye’de ise bu durumun başarılamayıp süreklileşen bir iç savaşa dönüşmesi yaşamak için yerlerini yurtlarını bırakıp göç edenlerin büyük bir kısmının yolu Türkiye’ye düşmüştür. Asparagas haberleri bir kenara bırakırsak mültecilerin büyük bir kısmı Türkiye işçi sınıfının bir parçası olmuştur. Ağır sömürü koşullarının muhatabıdırlar. Güvencesiz düşük ücretle çalışıp geçimlerini sağlamaya çalışan mültecilerin çocukları da iş gücünün bir parçasıdır. Bu çocuklar TÜİK’in çocuk işçi araştırmasında istatistiklere girmiyor. Birçoğu eğitim hakkından faydalanamazken, 12 saatten fazla çalışıp aylık 500 600 lira kazanıyorlar. Evrensel gazetesinin röportaj yaptığı bir mülteci ailenin anlattıkları durumun özeti gibi. 9 kişilik bir ailenin üçü çocuk ve bir anne çalışıyor eve giren maaş ancak tam bir maaş ediyor. Çocukların işyerinde karşılaştıkları hakaretler ise yetişkinler ve patron tarafından yapılıyor. Çalışan çocukların birisi 13 diğeri 14 yaşlarında, ikisi de 6 7 yıldır çalışıyor. Türkiye işçi sınıfına yoksulluğu yaşatıyorlar. Şimdi ise emekçileri açlık ile karşı karşıya getirdiler. Kapitalizmin ve siyasi partilerinin buna iktidarda olsun, muhalefette olsun çözümü ihtiyacı olana askıda ekmek kampanyası başlatmak. Savaş, yoksulluk, çocuk işçiliğinin temel nedenleri, ekmek kavgasının önüne geçirilmek istenen ideolojik düşmanlıklar sahtedir. Erdoğan’ın geçen günkü bir toplantıda fikri iktidarlarını oluşturamadıklarından dert yandı. Türkiye emekçi halkının büyük bir kısmı milliyetçiliği, dinciliği reddediyor. Evet, AKP karşıtları bu reddi miras ile kazanacak.