Referandum süreci bütün şaibeleriyle sona erdi. Kampanya sürecinden başlayıp seçim günü doruğa ulaşan bu durum, Türkiye’de hukukun iktidarın isteği dışında hareket edemeyeceğini de göstermiş oldu. Doğal olarak YSK’nın usulsüzlüğü tepkileri üzerine çekti. Bunu tek başına burjuva hukukunun dışına çıkmak için yapmadı elbette, Erdoğan’ın isteği dışında hareket etmesini bekliyorsak eğer 15 yıllık AKP iktidarının özünü anlayamamışız demektir. Öfkeliyiz, kazandığımız bir seçimi neden ayak oyunlarıyla kaybedelim. Çünkü hayırcıların temsilcisi “CHP” ise, burjuva hukukundan medet umup, bunun dışına çıkmayı pek az deneyecek olmasındandır. İktidarın denetiminde ki YSK’ya itiraz dilekçeleri vermek, sonucunu bildiğin maçı izlemek gibi bir şey. Sonucu belli bir başka maç ise, usulsüzlükleri Anayasa mahkemesine taşımak, gerekirse Avrupa insan hakları mahkemesine de başvuracakmışlar. Bu maçın sonucu belli değil, Emperyalist ülkeler bu referandum da açıktan taraf oldular. Bu başvuru hayırcılar lehine olabilir. Yalnız aleyhine sonuçlanan bir kararı sükûnetle karşılayacak bir Erdoğan yok. Sermaye sınıfı da hukuk mücadelesini beklemeyecek elbette. Kriz dinamikleri değil istikrar arıyorlar. 2013 yılından itibaren ortaya çıkan siyasi belirsizlikler, sermaye sınıfı için yeteri kadar zaman kaybına neden oldu. TÜSİAD daha sonuçlar açıklanmadan yaptığı yazılı açıklamayla sonuçla ilgilenmediğini, acelesi olduğunu açıkladı. Gelecekte kendisini ilgilendiren yapısal sorunların çözülmesini iktidardan talep etti. Bir tanesi şu: “İstihdam üzerindeki vergi ve prim yükünün OECD ülkeleri ortalamasına çekilmesi, güvenceli esnek çalışma biçimlerinin geliştirilmesi” Çalışma bakanı açıkladı. Kıdem Tazminatında reform yapacaklarmış. TÜSİAD’ ın çağrısı iktidar tarafından hemen karşılık buluvermiş. Bu reform şöyle: Yılda 1 brüt maaş ücreti ödemekle hükümlü olan patronun 20 yılda 6 aylık ücret ödemesi ve bununda kıdem tazminatı fonu olarak değiştirilmesini gündeme aldılar. “Kıdem tazminatı işçiler için ne anlama geliyor? İşçinin istihdamını devam ettirebilmesi için, küçük de olsa bir güvence olan kıdem tazminatı, aynı zamanda 12 ay çalışan bir işçinin aldığı ücret üzerinden brüt 30 iş gününün işçinin isteği dışında ve işçinin işten zorunlu haller durumunda ayrılmasıyla patronun işçiye ödemekle hükümlü olduğu ücretti. Peki, sermaye için kıdem tazminatının kaldırılması ne anlama geliyor? Yakın bir gelecekte yaşanması muhtemel olan bir krizde faturanın tümünü işçilere kesip, rahatça işçi çıkartmalarının önünün açılması, esnek çalışma saatleri, sigortasız işçi çalıştırmak ve diğer birçok avantaj”.( http://www.yarinlar.net/guncel-yazilar/kidem-tazminati-sendikayi-ne-tarafa-dusurur-ozgur-huseyin-akis.html) İşçi sınıfı bu referandum sonucunda, yeni bir saldırıyla daha karşı karşıya kaldı. İşçi sınıfı en örgütsüz olduğu bir dönem de bu saldırıya karşı vereceği cevap, Hayırcıların Referandum sonuçlarına verdiği tepkiyle eş değer olacak. Burjuva hukukunun asgarisi de, azamisi de işçi sınıfına bir fayda getirmeyecek. Kurallarını İşçi sınıfı yeniden yazana kadar çözümü “Hukuk” da değil, örgütlü gücümüzde arayacağız.